Dolar (USD)
32.28
Euro (EUR)
34.77
Gram Altın
2404.74
BIST 100
10315.55
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


Suç bizde, Trump'ta değil...

Günlerdir hatta aylardır inanın ki yıllardır düşünüyorum. Neden hadiselerin kader cephesine bakıp hakiki çözümü aramak varken sebepler cephesine bakıp geçici çözümü uyguluyoruz diye. Bireysel ve toplumsal her musibette durduğum yer daima burasıdır. Beşer zulmeder, kader adalet eder. Kader ise hikmet-i ilahiye ile hükmediyor.

Son hadiseler cebimizi yaktığından beri yüreği yananları dinliyorum. Hepsinin söylediklerinde hakikat payı var. Ama bana gelen kısa bir mesaj sanki hissiyatıma tercüman oldu.

Öyle yazmıştı talebem ve kardeşim Ulaş:

"Bazı zevat ekonomik krizin sorumlusunun Erdoğan olduğunu söylüyor. Benim bunlara cevabım:

Erdoğan, yıllardır çiftçiye milyarlarca dolar hibe etti. Çiftçi gitti, Passat alıp millete hava attı. Tarım çöktü.

Erdoğan, köylüye milyarlarca dolar hibe etti. Hayvancılık gelişsin diye. Köylü gitti, milyonluk daire aldı, hava attı. Hayvancılık bitti.

Erdoğan bilim adamlarına teşvikler verdi bir şeyler üretin diye. Bilim adamları aldılar paraları. Avrupalarda, Amerikalarda gezip millete hava attılar. Bilim gelişmedi.

Erdoğan iş adamına milyarlarca dolar destek verdi sanayi gelişsin diye. İş adamı tuttu en kolay para kazanma aracı olan inşaata yöneldi. Sanayi gelişmedi.

Hep beraber güzel ülkemizi batırdık. Şimdi Erdoğan'ı suçluyoruz.

Dindarından solcusuna, Kemalist'inden milliyetçisine her kesimin kıblegahı para, mabedi banka, gayesi mal mülk, ahlakı üçkağıtçılık olmuşsa Erdoğan ne yapsın..."

O talebeme dedim ki; evet, Erdoğan temelde bir noktada yanlış yaptı kardeşim. Başa geldiği günden beri şefkatinin sınırını aştı. Çünkü Allah bile yarattığı kulunun çok zalim ve cahil olacağını bildiği ve bildirdiği için cennet ve cehennem gibi iki denetleme merkezinin varlığını her defasında hissettirdi. Hem de peygamberleri vasıtasıyla.

Bu nedenle hüsn ü zan adem-i itimat kaidesinin her iki tarafı eğer aynı eşitlik ve adaletle ferde ve topluma uygulanmazsa sonuç böyle vahim olur.

Üzülerek derim ki; bizi yıkan doların yükselişinden ziyade haram lokmanın kursağımıza kadar yerleşmiş olmasıdır.

Helal ve haram sınırı koymadan, hakkımız mıdır değil midir demeden dünyalık namına her bağa destursuz girdik ve çok kirlendik.

Şimdi de temizlenmemiz için Allah bir fırsat çıkardı karşımıza.

Haram, ısraf, haz, lüks ve maymun iştahlılıktan kurtulmak için bir gusül lazımdır.

Keşke Trump'ın eliyle olmasaydı da kendi muhasebemizle olsaydı. Daha güzel olurdu.

Yine de zararın neresinden dönersek kardır.

Süleyman Nazif 1916'da Hamid'in İlham-ı Vatan'ına yazdığı Mukaddime'de ne güzel söylemiş.

"Biz eğer vatanımızı hakkıyla sevseydik dağları bu kadar çıplak, enharı bu kadar tarumar, ormanları bu kadar garet-dide, sahilleri bu kadar ıssız, ovaları bu kadar bikes, hulasa toprağı bu kadar sefil ve efradı bu kadar müzmahil olmazdı. Sathında inleyen bereket-i Namiye kadar, zirinde servet ve saman boğulan bu toprakların üstünde insanları, hayvanları, eşçar ve cemadatı mütevaliyen kemirip duran sefalet, bizim vatan muhabbetindeki dalal ve ihmalimizin mahsul-i dil-hıraşıdır."

Bunlara karşılık biz de Süleyman Nazif'in babası Said Paşa gibi deriz:

Sen usandırma eli el de usandırmaz seni.

Hilekarlık eyleme kimse dolandırmaz seni.

Dest-i adadan soğuk su içme kandırmaz seni.

Korkma düşmandan ki ateş olsa yandırmaz seni.

Müstakim ol Hazret-i Allah utandırmaz seni.

***

Evet bu krizi fırsata çevireceğiz milletçe inşallah.

Daha çok çalışıp daha çok üreteceğiz ve paylaşacağız.

İhtiyaç akçesine evet. Ama ihtiyaç fazlasını biriktirmeye hayır.

Helal kazanmak ve yerli malını kullanmak için imanımızı imkana çevireceğiz.

Şu anda bütün iştahının çirkinliğiyle, aç gözlülüğünün kerahetiyle, yıkılmaya doğru giden derebeyliğinin üzüntüsüyle, faiz ve sömürü silahıyla ayakta duran ve yaşamlarındaki tek gayeleri

"Ben tok olayım; başkası açlıktan ölse bana ne!" ve "Sen çalış, ben yiyeyim" olanlara karşı deriz ki

"Hem biz tok olacağız; hem de başkası açlıktan ölmeyecek!" (Şu anda 5 milyon misafiri açlığa terk etmediğimiz gibi)

"Biz çalışacağız, beraber yiyeceğiz!" (Merak etmeyin! O gün gelirse ve aç kalırsanız size de vereceğiz!)

Ve ben çocuklarımın harçlıkları olan altın hesabını TL'ye çevirmek için gittiğimde şahit olduğum manzarayı ancak Safahat şairinin dizeleriyle anlatabildim.

Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez;
Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez.

***

Ey insanlık alemi şahit ol! Ülkemdeki bugünkü manzara tarihin bir kere daha tekerrür edişidir. Toplu vuran yüreklerin sesi bütün çarşı pazarı doldurmuştur.

Çile şairinin ümidiyle derim ki;

Mehmed'im, sevinin, başlar yüksekte!

Ölsek de sevinin, eve dönsek de!

Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!

Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!

Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!