Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2440.77
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


Suç, Ceza ve Af

Azgın insan ve toplumlar, isyan ve günahın iflah olmaz girdabında kaybolmuşlardır. Toplumlar bunun sonucunda tufan, çekirge, buğday güvesi, kurbağa, kan gibi belalarla ikaz edildiler. Sonraki toplumlar için de, bu acı akıbetler, ibretlik hadiseler olarak kabul edildi.

‘Hakkı gerçekleştirme ve batılı geçersiz kılmak’ için suçtan/günahtan kurtulup Tevvab’ın (Tövbeleri Çok Çok Kabul Eden) merhametine sığınmak gerekmektedir. Bağışlamak ve affetmekte, hayat vardır. Ancak öncelikle suç ve suçlunun yaptığı kem fiiller, muhataplarının vicdanlarında bağışlanmayı hak etmelidir. Kardeşlerinin ihanetiyle karşılaşan Hz. Yusuf’un affetmesi, insanlık tarihinde binlerce yıldır anlatılır. İhanet, yani suç da, cezasız kalan af da bu kıssanın özünde bulunmaktadır.

Suç, erdemli kişilerle önlenebilir. Suçlu yaptığı yanlışlıklarla mükâfatlandırılma şımarıklığına düşürülmemelidir. Kötü eylemlerin failleri, misliyle orantılı olacak şekilde cezalandırılmalıdır. Aksi takdirde kaos ortaya çıkar. Hak, hukuk ve adalet tahakkuk etmez. Gerçekleşmeyen ve geciken adalet, bir başka zulme kapı aralar. Dolayısıyla insan ve toplum vicdanı yara alır; ümitsiz ve umutsuz halklar haline dönüşür.

Cezasız kalan kalan suçlar ve kötü eylemler, adalet mekanizmasını hedefler. Suçun yayılmasını ve suçluların çoğalmasını sağlar. Kanunlar ve kurallar, işlevselliğini yitirir; aile, toplum ve devlete zarar verir, yıkım ve felaketlere sebep olur.

Evrensel ahlâk ilkeleri, dinlerin ve inançların prensiplerini birer hukuk normu haline getirmiştir. Bu çerçevede adam öldürmek, zina etmek, hırsızlık etmek, yalan yere şahitlik yapmak, yalan söylemek, iftira atmak, içki içmek, faiz almak ve vermek, yetim malı yemek, başkasın ait malı gasp etmek, komşunun karısına (namusuna), malına ve canına göz dikmek, tecavüz etmek gibi büyük suç ve günahlar söz konusudur. Bu kötü fiiller, ilahî ve tabiî hukukta da suç olarak görülmüşlerdir. Tarihin farklı zamanlarında, farklı coğrafyalarda çeşitli suçlara verilen cezalar, karşılıksız kalmamıştır.

Toplum ve devlet düzeni, aynı zaman da insanlık nizamı, suçlara karşı hakkaniyet nispetinde cezalar ve yaptırımlar getirmiştir. Kişilere yönelik suçlar, insan hakkı ve kul hakkı çerçevesinde görülmüştür. Fertler, kendilerine yönelik saldırı ve suçları bağışlayabilir, affedebilir. Ancak devletin kişilere yönelik işlenmiş suçlarda affetme yetkisi yoktur.

Kendisine yönelik işlenmiş meşru olmayan eylemler, ‘kerim devlet’ tarafından bağışlanabilir. Bu da insanın ıslahına katkıda bulunmak amacıyla yapılmalıdır. Caydırıcı olma vasfını kaybetmiş olan yasalar ve devletler, yönet(ebil)me özelliğini kaybederler. Böylece toplum düzeni/maslahatı (faydası); hukukun üstünlüğü, insan hakları ve özgürlükler konusunda büyük kan kaybederler. Nihayetinde güçlü ve kudretli devlet vasfını yitirirler

Doğruyu bilip doğruyla hüküm vermek esastır. Doğruyu bildiği halde, zulümle hüküm veren ve bilmeden insanlar arasında yargılamada bulunan zâlim statüsündedir. İki hasım arasındaki davada, hükümden önce iki muhalif/hasım taraf dinlenmeli ve adaletle hükmedilmelidir. Öfke ve intikam anındaki hüküm, zulümle sonuçlanır. Bir anlamda ateş ve cennet bahçeleri arasında kalan hâkim, adaletle hükmetmelidir. İtham edilen suçlar, sağlam delillerle ispatlanmalı ve temellendirilmelidir.

Geçmiş toplumların ve devletlerin helak olmaları, kişilerin sosyal statülerine, renklerine, kabilelerine, ırklarına, soylarına göre suçlanıp, yargılanıp ve cezalandırılma(ma)larıdır. Onlar, “seçkin biri suç işledi mi ona dokunmazlardı, güçsüzleri suç işledi mi hemen cezalandırırlardı.” (Müslim)

Bağışlamak, affetmek tavsiye edilendir. Ancak arsızlar için cezalar, mutlak olarak verilmelidir; ve cezalar, hakkaniyet ölçüsünde yerine getirilmelidir. Tabii ki suçun engellenmesine yönelik tedbirler almak esastır. Bununla birlikte âdil ve uygun bir çıkış yolu olduğunda, affetmek övülmüştür.

Fakat hakkı yenilmiş, gasp edilmiş mağdur olmuş mazlumlar, adalet terazisinin kefelerinde yitik hale düşürülmemelidir. Zengin de olsa, fakir de olsa adaletin kılıcı nizamı sağlamalıdır.

Hâsılı, sonuç açıktır: Ya kısas, ya affetmek, ya diyet. Ya da misliyle ceza vermek veya sabretmek. Metanet gösterip sabretmek, daha hayırlı sonuçları getirecektir.

Nihayetinde yaşayanlara ve gelecek olan insanlara/toplumlara ibret verici bir ceza ile takva sahipleri için öğüt olacak uygulamalar, adalet düzenini getirecektir.

Yüce Hakk, işlediklerinden dolayı geçmişte olanları bağışladığını, tekrarlandığı zaman öç alacağını bildirmektedir. O, cezası çok şiddetli olan Bağışlayıcı’dır/Esirgeyici’dir.