Dolar (USD)
32.33
Euro (EUR)
34.69
Gram Altın
2392.94
BIST 100
10276.88
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

09 Temmuz 2023

Şükr-Teşekkür bilinci

Meşhurdur;

Şakik-i Belhi ile İbrahim b. Edhem’in dilden dile dolaşan ve “Tevhid’i mülkiyet anlayışı”nı şükür ile sabrı, Allah’a (cc) olan bağlılığı, O’na olan muhabbeti olağanüstü bir şekilde anlatan diyaloğu hatırlarsınız. Ben de Osman Nuri Topbaş Hoca’dan duymuştum.

İkisi de Resul-i Ekrem Aleyhisselam’ın irtihalinden yaklaşık 30-35 yıl sonra dünyaya gelmiş olan Hz. Şakik ile hemşehrisi İbrahim b. Edhem Şam’da karşılaşırlar. Bir süre sohbet ettikten sonra Şakik Hazretleri İbrahim Ethem’e sormuş:

Geçim hususunda ne yapıyorsunuz?

İbrahim b. Edhem:

Bulunca şükreder, bulamayınca sabrederiz! deyince Şakik Hazretleri:

Horasan’ın köpekleri de böyle yapıyor! der. Bütün bildikleri alabora olan İbrahim Edhem sorar Şakik-i Belhi’ye:

Peki ya siz ne yapıyorsunuz?

Hz. Şakik sohbeti bugüne kadar taşıyan o muhteşem cevabı verir:

Biz olunca şükreder dağıtırız, olmayınca da şükrederiz…

Yine bir başka menkıbede,

Önden gelen kervanın uluları Şeyhi ziyarete gidip duasını alırlar ve kendisine ait olan kervan hakkında müjdeyi verirler.

Kervan yarın akşam namazından önce burada olur inşaallah Şeyhim, çok kârlı bir sefer oldu, derler. Şeyh bunu duyunca biraz sessiz kalır ve “elhamdülillah, Rabbulalemin’e sonsuz şükürler olsun” der ve başka bir söz sarf etmez. Ancak;

Ertesi gün öğlen namazından sonra dergâha gelen kervan sahiplerinden biri Şeyh Hazretlerine “kötü haberi(!)” verir:

Şeyhim, eşkıyalar yolumuzu kesti, bütün mallarımızı develerle birlikte götürdüler, der. Şeyh yine biraz sessiz kalır ve “elhamdülillah, Rabbulalemin’e sonsuz şükürler olsun” der. Hazirun merakla sorar:

Efendim, siz dün “çok kârlı bir sefer oldu” haberi için de hamd ve şükür ettiniz, şimdi kervan eşkıyalar tarafından talan edildi diye haber gelince de hamd ve şükür ediyorsunuz. Bunun hikmetini açıklar mısınız?

Şeyh Efendi tebessüm eder:

Haklısınız, her iki habere de hamd ve şükür ettim. Zira dün “çok kârlı bir sefer oldu” haberi gelince gönlümü, kalbimi dinledim ve kalbimde zerre kadar bir sevinç hissetmedim. Dün gönlüm dünya malına sevinmediği içindi hamd ve şükrettim. Şimdi de kervan soyuldu, eşkıyalar her şeyi alıp götürdü haberi gelince yine kalbimi, gönlümü dinledim. Dün olduğu gibi bu habere de kalbim ve gönlümün bir üzüntü hissetmediğini görünce kalplerin sahibi Allah Azze ve Celle’ye hamd ve şükür eyledim, diye buyurur.

Yokluğa Şükür!

Zordur bilirim hem de çok zordur: yokluğa sabır göstermeyenlerin yokluğa şükretmeleri beklenemez. Bu zorluğun sebebi sahip olmakla alakalıdır, mülkiyet bilinci ile alakalıdır. Âlemlerin Rabbi’nin el-Malik oluşuna olan imanımızla alakalıdır.

Ama zoru kolay kılanlar yok mu?

Var tabi ki hem de her zaman vardırlar bu “yok”u “var” bilenler. Gerçi “yok” ile ilgili çok şey konuşulabilir ama bugün konumuz başka ve ağır.

Şükür, insanın urucunda (ahlaklanma sürecinde) eriştiği bir “hal”dir: varlığın idraki insanda “şükr”ün neşet etmesini ve kişinin “daimi şükr hali” ile “şakir” vasfına erişmesini sağlar. Artık gözler başkalarının kusurlarını görmez, görse de örter. Kulakları başkasının kusurlarını başkalarına taşımaz. Bu, göz ve kulakların şükrü olarak kabul edilir.

Yukarıda “daimi şükr hali”nden bahsettik. Tasavvuf ehlince ahlaklanma sürecini sürdürebilen mü’min insan varlığı tamamıyla Sahibi’nin (El-Malik) kabul eder mertebeye gelince ve varlığa şükrederek şakir olurken, yokluğa şükrederek de şekur olur, dolayısıyla her hal-u kârda şükrü esas alır.

Peki, teşekkür nedir?

Devam edeceğiz inşaallah…