Dolar (USD)
32.38
Euro (EUR)
34.75
Gram Altın
2394.26
BIST 100
10246.13
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

24 Ağustos 2014

Suriyeliler, Kemalizm, Kürtler

Hacı Veyis Hoca, CHP nin, tek parti döneminin, şiddet ve baskısını, karanlığını, Konya'da yaşamış, göğüslemiş, bugün derin hürmetle yadedilen bir müderris-hocadır.

Tek Parti şiddetinin dozu arttıkça iki oğlundan biri olan İbrahim, Türkiye' yi terk etmek zorunda kalır ve ailesiyle birlikte Mekke' ye hicret eder.

İbrahim Efendi, oğlu Ali Ulvi' yi, tahsil için Mekke' den Ezher'e gönderir. Ali Ulvi'nin Ezher' deki Hocası İhsan Hoca'dır.

İhsan Hoca da aynı nedenlerle Türkiye' yi terk etmiş bir Yozgat' lıdır.

İşte o İhsan Hoca, o CHP' nin Cumhurbaşkanı Adayı Ekmeleddin İhsanoğlu' nun babasıdır.

O yıllarda....

Hacı Veyis Hocaefendi bir sabah namazdan çıktığında mahallenin kadınlarının pencerelere, çatılara çıktıklarını feryad ve figan içinde olduklarını görür. Kadınlar:

-Yetiş hocam! Yetiş hocam! diye bağırmaktadırlar.

Feryadın nedeni Aslanlı Kışla'da bulunan ahşap minarenin tam ortasından büyük bir testere ile kesilmekte olmasıdır. Minare susturulmaktadır.

Hocaefendi üzgün, çaresiz, bitab evine gelir.

"Testerenin sesini işittikçe, Hazreti Zekeriya kesiliyor sandım, bana çok dokundu" der..

"Minare Kestiren" lerden biri, şapka giymemekte direnen Hocaefendiye takmıştır. Gelip geçtikçe şapka giymesi konusunda Hoca'ya baskı yapar. Hocaefendi bir gün Üçler Kabristanı yanındaki camisinin önünde, ibrikle abdest almaktayken, çok iri atını Hoca'nın üzerine doğru şaha kaldırır. Atın nalları kaldırım taşlarına çarpmakta kıvılcımlar sıçramaktadır.

Hocaefendi, "Yarabbi Celaline sığınırım!" der, oturduğu yerde çaresiz ve mahzun abdestini almaya devam eder.

İşte o günlerde "Minare Kesenler" Doğu'dan bazı Kürt aileleri Konya'ya sürgün ederler. Hocaefendi bu ailelerden bazılarını müderrisi olduğu Cevizaltı medresesinin odalarına, bazı aileleri de Konyalı ailelerin yanlarına yerleştirir.

Hocaefendi kesintisiz her akşam yemeğini, evinden tenceresini götürerek medresede Kürt ailelerle birlikte yemektedir. Eşi Muhsine Hanım bir süre sonra sabrı kaçıp, bu yemek işine söylenince:

"Muhsine, o ağzındaki tükürüğü sakın yutma tükür, o tükürük o kadar zehirli ki Beyşehir gölüne düşse bütün balıkları öldürür" der.

Bir gün, bu sürgün insanların yıkanıp asılmış delik-deşik çamaşırlarını görür ve "keşke görmeseydim!" "keşke görmeseydim!" diye ağlayarak evine gelir.(*)

İslam'ın, hicret, ensar, uhuvvet, kardeşlik, yardımlaşma anlayışı budur.

.............

Barbaros Hayrettin Paşa' nın ağabeyi Oruç Reis Rodos korsanlarına esir düşer. Uzun zindanlardan sonra kürek çekmek üzere bir gemiye aktarılır. Gemi Antalya sahillerindeyken Oruç Reis kedini denize atar, yüzerek sahile çıkar.

Bitkin halde yol kenarında bir nine ile karşılaşır.

Nine o yolun kenarında her gün oturur, gelip geçenleri evinde misafirliğe davet eder, yedirir, içirir sevabını umar.

Oruç'u, "Tanrı Misafiri" olarak köye getirdiğinde, köylüler ile arasına çekişme çıkar. Köylüler de sevaba ve misafire taliptirler.

Osmanlı bu ninelerle "Cihan Devleti" olur.

Suriyeliler ülkemizde misafirler. Türkiye üç asır sonra tekrar "Cihan Devleti" devleti olmaya aday.

Birkaç sene ülkemizde Suriye' li yoktu, birkaç yıl sonra da Suriye' li kalmayacak.

İslam Ülkeleri esaret zincirlerini kırmaya çabalıyor, savruluyor, yanıyor, kavruluyorlar.

Düşenin elinden tutmak "İnsan" olmaktır.

Suriyelilere gösterilecek"İnsanlık" ve "Kardeşlik" manevi kazancı yanında, dünyevi olarak ta karşılık bulacaktır. Bir buçuk milyon Suriyeli "Türkiye Dostu" olarak ülkelerine döneceklerdir.

Krizler fırsatları da beraberinde getirirler.

Irkçılık, AİDS gibi Türkiye'ye Batı'dan bulaşmıştı.

Irkçı nedenlerle Suriyelilere saldıranlar, Türkiye' ye saldırmaktadırlar.

(*)-M. Ertuğrul Düzdağ, Ali Ulvi Kurucu, Hatıralar-1 Kaynak Yayınevi 2007.