Dolar (USD)
32.41
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2418.43
BIST 100
10045.74
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

05 Şubat 2014

Takke Düştü Makyavel Göründü

Derinleşerek süren ve yansımasını yargı, emniyet, hükümet üçgenindeki güçlü bir çarpışma ile ortaya koyan kavga, bir denge sorunu ortaya çıkardı. Zira sistemin kolonlarındaki aşınma bu vesile ile daha bir gün yüzüne çıktı. Yapıyı kuran unsurlar bir anda askıda kalırken kriz fiili durum haline geldi. Öte yandan sürecin iki temel aktörü Hükümet ve Cemaat cephesi olarak belirirken, diğer tüm unsurlar bu iki cepheye eklemlenmek biçiminde kendileri için uygun bir pozisyon tayininde bulundular. İhtilafın nedeninden ve hizmet ettiği gayeden çok taraflar açısından tartışmanın yürütülme biçimi başka bir gerçeği ortaya çıkardı. Görüldü ki bu kavgada kimsenin eli hafif değil. Yumruklar tahripkar, iddialar son derece ciddi. Bunların sunumu ve kamuoyu ile paylaşımında ortaya konan performans takibi zorlaştıracak seviyede seri.

7 Şubat, 17 Aralık, 25 Aralık; tapeler, ananaslar, tuzluklar; Haşhaşi, müsvedde, paralel yapı; yolsuzluk, jihadist, o arkadaş, mabeyni hümayunu2026 Atılan yumruğun haddi hesabı yok. Her geçen gün yeni bir içeriklendirme, farklı bir betimleme ve yeni örneklemelerle işin nahoş bir noktaya savrulduğu muhakkak. Amaca giden yolda her türlü aracın otomatik bir biçimde mubah statüsüne kavuşmasının şaşırtıcı bir şekilde içselleştirildiğine tanıklık ediyoruz.

Gülen hareketinin kendisini bir siyasi aktör gibi konumlandırarak her türlü araç ve imkanını seferber ederek ve tam bir adanmışlık ile bu kavgada kendisine biçtiği rolün çeşitli tartışmaları tetiklemesi doğal. Zira bu durum, bugüne kadar toplum nezdinde meşruiyetini dini referans ve ilgi alanını eğitim faaliyetleri olarak belirlemiş bir cemaat hüviyetinden radikal bir kopuşa karşılık geliyor. Bu kopuşun rasyonel bir izahı noktasında ciddi zorlukların ortaya çıktığı da söylenebilir. Geçen hafta BBC'ye verdiği mülakat ile gündeme gelen Fethullah Gülen ise hükümet ile girdiği kavganın kendileri açısından bir değerlendirmesini yaptıktan sonra birmefku00fbreleri, gaye-i hayelleri, idealleri olduğunu belirtti.Cemaatin sahip olduğu okullara ve dershanelere yüklediği anlam ve kendileri açısından ulvu00ee amaçlılık ile yürüttükleri faaliyetler sır değil. Ancak gelecek tasarımının parlak ufuklarının şimdinin tozu dumanı içerisinde gözden kaybolduğu bir vasattayız. İşleyen bir süreç var ve bu süreçte ulvi amaçlılığı gölgeleyen araçların imtina edilmeksizin kullanıldığı görülüyor.

Araçlarda buharlaşan anlam

Söz ne kadar anlamlı olursa olsun, ifade ne kadar parlak durursa dursun; söz ve ifadenin 'pratik' denilen oyunbozan kontekste ne türden bir dayanıklılık göstereceği, süreklilik arz eden bir deneyimlemenin nihayetinde ortaya çıkacaktır.

Ütopyacı, mefku00fbreci ister seküler ister dini karakterli olsun her türden sosyal politik hareketin ulaşılacak nihai bir hedefe odaklanarak yürüttükleri faaliyetlerde hafife alınan ve gözden kaçırılan bir şimdi var. Şimdi ile gelecek arasında her birimizin üzerinde pek çok etki yaratan muazzam bir boşluk var ve gelecek için şimdiki zamanı feda ederken, anlaşılan olası bir doğru sona yanlış araçların peşine takılarak gidiliyor. Yüksek bir anlamı geleceğe havale ederek onun motivasyonuyla şimdinin içinde kullanıma sokulan her türden araca ezbere verilen bir meşruiyet, amacın büyüklüğü karşısında aracın önemsiz kılındığı bir kavrayışın eseri.

Bizler anlamı gelecekte varacağımız bir durakta bekletemeyiz. Süreç içerisinde söz ve eylemliliğimiz içerisinde onu hep yeniden kurarız. Hiçbir grup, örgüt, cemaat, parti; anlamsız bir düşünce, fikir ya da inançtan hareket etmez. Mesele, motive eden inanç, değer ya da fikirlerin, parçası olduğunuz süreçte nasıl formüle edildiği ve süreci nasıl kurduğu ile ilgili. Araçlarınızla-amaçlarınız arasındaki kopukluk, üstüne titrediğinizi söylediğiniz anlamı buharlaştırabilir. Toplumun bir parçası olarak hepimiz, insanların ne türden bir anlam ile kendilerini motive ettiklerinden ziyade, süreç içerisindeki tutumlarını, birbirleri ile girdikleri ilişki biçimini ve bu ilişkide kullandıkları araçları konu etmek durumundayız. Bu noktadan bakınca görünen ne mefku00fbre ne de gaye-i hayallerdir.

Muhalefet partilerini gören var mı?

Ak Parti iktidarının 12.yılında Ak Parti'nin bugüne kadar karşı karşıya kaldığı üç etkili muhalefet dalgası, siyasetin profesyonellerinden değil siyaset dışı aktörlerden geldi. Askeri bürokrasi, sokak ve yargı bürokrasisi/Cemaat. Bunun bizlere hatırlattığı gerçek ise Türkiye'de muhalefet partilerinin hazin durumudur. Başlıkta yer alan üç olay ve bu üç olayın tetiklediği süreçte muhalefet partileri sadece bir eklenti olarak yer alabildiler. İşleyen bir demokrasinin asli unsurlarından olan muhalefetin sistemin toplumun isterleri üzerinden değişimini öncelemek yerine, atılan en küçük adıma dahi uygun bir biçimde ayak uyduramaması, bugüne kadar seçmen tercihinde anlamlı bir değişikliği ortaya çıkarmadı. Bu durumun en vahim sonucu ise Türkiye'de bürokratik yapı ile siyasetin stabil bir hale kavuşmasının gecikmesidir. Bu gecikmişlik, sorunların çözümünü ötelemektedir. Oysaki yaşadığımız kriz tam da bu ötelemenin sonuçlarından biridir ve Türkiye açısından sürdürülebilir değildir.

Ele geçirmek değil herkes için elden geçirmek

Mal edilen her inanç her düşünce, bizlerin duyuş ve kavrayışından azade değil. En sahih inanç, en doğru düşünce dahi, misafiri olduğu zihnin ve kalbin çekeceği sınır ile kayıt altında. Esasında bu, insan olarak temas ettiğimiz her şeye kattığımız ve katacağımız bir paya işaret eder. Böyle bir pay katabilme yeterliliğine sahip yegane varlık da insandır. İnsan intisap ettiği inanç, benimsediği düşünce ya da bayraklaştırdığı ideoloji ile bu payı dikkate almaksızın bir bağ kurduğunda, onu bütün bir hakikat olarak görür. Oysaki hakikat de insanın parmak uçları ile dokunuşunun dışına çıkamaz. İnsanın dokunduğu her şeye, insanın kendisi bizzat bulaşır. Bu nokta önemli; zira bizleri putlaştırmaya varan kutsallaştırmadan kurtarır. Tevazu tam da böyle anlarda ihtiyacımız olan şeydir. İnsanın kendisini sonlu/sınırlı olarak idrak etmiş olması en büyük tevazudur. Böyle bir idrak insanı, ne adına olursa olsun cennetin anahtarlarını avucunun içine almaktan, yegane ve nihai kurtuluşun yalnızca kendi zihninde olan güzergah ile eşdeğer olduğu inancından uzak tutar.

Kendimizin, cemaatimizin, partimizin dışında başka bileşenlerin, unsurların da varlığını fark etmek yanlış bir temelde yükselen bir yapıya sahip olmanın kavgasından uzaklaşmayı gerektirir. Türkiye'de yaşayan herkes için farklı bir temelde, taze bir başlangıç yapmanın gerekliliğini ve ahlaki sorumluluğunu hatırlatır. İhtiyaç duyduğumuz şey sabit bir çürümeyi garanti altına alacak güce, ne pahasına olursa olsun ulaşmak ve öyle bir gücü ele geçirmek değil; herkes için adalet, hakkaniyet ve özgürlük temelinde yeni olanı inşa etmek, var olan yapıyı bu çerçevede elden geçirmektir.

[email protected]

Twitter:twitter.com/_khora