Taksiciler Sorunu-1: Selma'yı Evire Çevire Döv, Git…
Taksiler ülkemizde çok önemli bir kitleyi ilgilendirmekle
birlikte İstanbul’da ayrı bir öneme sahip bulunmaktadır. Anadolu’da ve duraklı
taksilerin bulunduğu yerlerdeki durum ile duraksız gezen taksiler birbirinden
tamamen farklı niteliktedir. Duraklı taksiler
semt esnafından sayıldığı için mahalle kültürünün bir parçası hükmünde olmakta
ve toplumsal kültürün bir unsuru halini almaktadır. Bu yönü ile örf, âdet,
ahlak, etik vs bağlamında bir otomatik denetim mekanizması işlemektedir. Ancak, duraksız taksiler
için durum hiç de öyle değil; çok kıymetli insanlar olan taksi emekçilerinin
içinde maalesef duraksız taksiler ticari rant kapısı şeklinde
kullanıldığı için çok ciddi ahlak sorunları ortaya çıkmış bulunmaktadır. Taksi hizmeti belediyenin kamu özel sektör işbirliği
modeli ile sunduğu bir kamu hizmetidir. Bu nedenle hizmet kusurundan
belediyeler de sorumludur. Hizmetin kusursuz işlemesini sağlayacak düzenleme ve
denetimleri yapmak belediyenin görevidir. Taksi plakasını veren belediyeler
buna ilişkin “etkili, seri işleyen, sonuç odaklı” bir denetim ve yaptırım
mekanizması geliştirmediği için taksi sürücülerinin bazıları tam bir mafya
havasında toplumda korku unsuru haline gelmiştir. Halkımızın canını emanet edip
bindiği takside hem fiziksel hem, maddi hem de manevi cebir ve zarar görmesi
kabul edilebilir değildir.
Geçtiğimiz hafta İstanbul’da ceraim kaydı açılan olaylardan
birinde iddiaya göre; Selma isminde eğitimli bir bayan bir taksiye biner,
İstanbul’un bilindik lüks restoranlarından birine gideceğini söyler. Taksici
gideceği yeri bilmeyince de telefonundan navigasyonu açar, yol tarif eder, bu
yere yaklaşınca “bundan sonrasını
bilirsiniz sanıyorum, tarif etmeye gerek var mı” diye sorar. Taksici
gideceği yeri bilmiyor olacak ki, “seninle
mi uğraşacağım lan in aşağı kaltak” deyince, hanım da beni yarı yolda bırakamazsınız, götürmek zorundasınız polisi arayacağım
vs deyip, araçtan inip, polisi ararken, şoför araçtan inip başlar bu hanımı
darp etmeye, hem de öyle ki bildiğiniz “evire
çevire döver”. Bununla da yetinmez elindeki cep telefonunu kırıp parçalar,
küfüler yağdırır, vs vs sonra da binip arabasına gideeeer…
İstanbul’da bir hanım ancak bu kadar güvende artık…
Olay polise intikal edince, polis araç içi kamera kaydını
almaz, mobese ve çevredeki kamera kaydını da almaz, savcılık da şoförü mevcutlu
getirtmez, ifadesini alıp bırakır. Yani, “haydi bakalım başka dövülecek bayan
müşterilerin peşinde koş” diyerek “suç işlemeyi teşvik” etmektir bu
aslında. Aynı zamanda bu, son derece nazik, medeni, saygılı, müşteriyi veli
nimet gören binlerce taksi şoförünü de zan altında bırakan çok çirkin bir
saldırıdır aslında. Neden mi, çünkü emniyet işini hakkıyla yapmış mı, hayır…
Savcı işini yapmış mı, hayır… Belediye işini yapmış mı, hayır… Yahu, bu millet
kimi, kime, nasıl şikayet etsin? Herkes başından savmacı bir mantıkla iş
yaparsa ve mevzuat da sorun çözmeyi değil suç işlemeyi teşvik ederse, bu toplum
nereye gider. Şimdi soruyorum, evire çevire dövülen hanım evrakı ikmâlen
isteyen bu savcının eşi veya kızı olsa ne olurdu? Kamera kayıtlarını almayan
karakol amirinin eşi veya kızı olsa ne olurdu? Plaka verdikleri taksileri hiç
denetlemeyen İBB Başkanının kızı veya eşini evire çevire dövmüş olsalardı ne
olurdu? Dahasını da yazmayayım ki, ülkenin hakka mı, halka mı, yoksa mutlu
azınlığa mı hizmet ettiği sorusu gelmesin aklınıza sakın…!!! Bu olay insanların
huzur toplumu olarak nitelediği içi kavimler göçü gibi koşa koşa gittiği kuzey
Avrupa ülkelerinden birinde yaşansa taksici asla elini kolnu sallayarak
ifadesini verip gidemezdi, tekrar “canlı bomba” gibi insanların içinde
aynı şekilde devam edemezdi…
Bu olay özelinde binlerce taksinin
olduğu bir şehirde, taksi sorununun bu derece başıboş bırakılmış olması kabul
edilebilir değil. Öncelikle, taksi şoförleri bir eğitime veya bir teste
tabi tutulmuş mu, hayır… Taksilerde araç içi kamera zorunlu olmakla
birlikte, arızalı ise kamera kaydı alınamıyormuş, peki kamera kaydı alamayan
bir aracı niçin trafiğe çıkartıyorsunuz, bunun denetimi ve yaptırımı yok mu,
yokkkk…. Öte yandan -beyaz masanın yeterli olmadığı ortada- taksi şoförü ile
ilgili bir şikayet olduğunda Belediyece bu şikayetin incelenmesine dair hızlı işleyen etkili bir denetim usulü
geliştirilmiş mi, hayır… Taksi şoförü hakkında şikayet olduğunda en yakın
belediye zabıtası olay yerine intikal edip, taksicinin bir kusuru olup
olmadığını denetleyeceği, bilgi ve belgeleri toplayacağı bir işleyiş kurulmuş
mu, hayır… Bir şikayete konu olan taksicinin cezalandırılacağı ve taksi
şoförlüğü belgesinin (şoför kartı)
iptal edileceği hatta o taksi plakasının iptal edileceği,
İBB çalışma belgesinin askıya alınacağı, etkili ve hızlı işleyen bir mekanizma
geliştirilmişi mi, hayır… Taksi sahibi, istihdam ettiği şoförün verdiği
zararlardan hukuki olarak sorumlu tutulur mu, onu da yargılama aşamasında
göreceğiz… Yani, özetle, ey halkım
tehlikedeyiz desek yeridir…! Yeni dönemde bu eleştirilerimizin de içine
alındığı bir sistem kurulması lazımdır.
Peki, UBER gibi yakındaki taksilerin ve müşterilerin
birbirilerini görebileceği bir yazılım yapılıp da halka ve taksilere bu hizmeti
sunan bir modelle, trafik yükünü hafifletme ve enerji tasarrufu sağlama sistemi
kurulmuş mu, hayır… Bundan daha önemlisi, aracına bineceğimiz taksinin ve o
anda o araçta bulunan şoförün geçmiş müşteri memnuniyet anketi sonuçları ile
şikayetleri/vukuatlarını görebileceğimiz, bu yolla da sicili temiz şoförlerin
sürdüğü taksiler ile ulaşım sağlamak istersek, buna imkan veren bir sistem
kurulmuş mu, hayır…
Sistemsizlik sistem olmuş, kuralsızlık kural olmuş,
haksızlık yapmak hak olmuş, olan zavallı Selma hanıma olmuş…! Sıradaki Selmalar
dikkatli olsun bari…