Dolar (USD)
32.37
Euro (EUR)
34.68
Gram Altın
2414.82
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


​Taksiciler Sorunu-1: Selma'yı Evire Çevire Döv, Git…

Taksiler ülkemizde çok önemli bir kitleyi ilgilendirmekle birlikte İstanbul’da ayrı bir öneme sahip bulunmaktadır. Anadolu’da ve duraklı taksilerin bulunduğu yerlerdeki durum ile duraksız gezen taksiler birbirinden tamamen farklı niteliktedir. Duraklı taksiler semt esnafından sayıldığı için mahalle kültürünün bir parçası hükmünde olmakta ve toplumsal kültürün bir unsuru halini almaktadır. Bu yönü ile örf, âdet, ahlak, etik vs bağlamında bir otomatik denetim mekanizması işlemektedir. Ancak, duraksız taksiler için durum hiç de öyle değil; çok kıymetli insanlar olan taksi emekçilerinin içinde maalesef duraksız taksiler ticari rant kapısı şeklinde kullanıldığı için çok ciddi ahlak sorunları ortaya çıkmış bulunmaktadır. Taksi hizmeti belediyenin kamu özel sektör işbirliği modeli ile sunduğu bir kamu hizmetidir. Bu nedenle hizmet kusurundan belediyeler de sorumludur. Hizmetin kusursuz işlemesini sağlayacak düzenleme ve denetimleri yapmak belediyenin görevidir. Taksi plakasını veren belediyeler buna ilişkin “etkili, seri işleyen, sonuç odaklı” bir denetim ve yaptırım mekanizması geliştirmediği için taksi sürücülerinin bazıları tam bir mafya havasında toplumda korku unsuru haline gelmiştir. Halkımızın canını emanet edip bindiği takside hem fiziksel hem, maddi hem de manevi cebir ve zarar görmesi kabul edilebilir değildir.

Geçtiğimiz hafta İstanbul’da ceraim kaydı açılan olaylardan birinde iddiaya göre; Selma isminde eğitimli bir bayan bir taksiye biner, İstanbul’un bilindik lüks restoranlarından birine gideceğini söyler. Taksici gideceği yeri bilmeyince de telefonundan navigasyonu açar, yol tarif eder, bu yere yaklaşınca “bundan sonrasını bilirsiniz sanıyorum, tarif etmeye gerek var mı” diye sorar. Taksici gideceği yeri bilmiyor olacak ki, “seninle mi uğraşacağım lan in aşağı kaltak” deyince, hanım da beni yarı yolda bırakamazsınız, götürmek zorundasınız polisi arayacağım vs deyip, araçtan inip, polisi ararken, şoför araçtan inip başlar bu hanımı darp etmeye, hem de öyle ki bildiğiniz “evire çevire döver”. Bununla da yetinmez elindeki cep telefonunu kırıp parçalar, küfüler yağdırır, vs vs sonra da binip arabasına gideeeer…

İstanbul’da bir hanım ancak bu kadar güvende artık…

Olay polise intikal edince, polis araç içi kamera kaydını almaz, mobese ve çevredeki kamera kaydını da almaz, savcılık da şoförü mevcutlu getirtmez, ifadesini alıp bırakır. Yani, “haydi bakalım başka dövülecek bayan müşterilerin peşinde koş” diyerek “suç işlemeyi teşvik” etmektir bu aslında. Aynı zamanda bu, son derece nazik, medeni, saygılı, müşteriyi veli nimet gören binlerce taksi şoförünü de zan altında bırakan çok çirkin bir saldırıdır aslında. Neden mi, çünkü emniyet işini hakkıyla yapmış mı, hayır… Savcı işini yapmış mı, hayır… Belediye işini yapmış mı, hayır… Yahu, bu millet kimi, kime, nasıl şikayet etsin? Herkes başından savmacı bir mantıkla iş yaparsa ve mevzuat da sorun çözmeyi değil suç işlemeyi teşvik ederse, bu toplum nereye gider. Şimdi soruyorum, evire çevire dövülen hanım evrakı ikmâlen isteyen bu savcının eşi veya kızı olsa ne olurdu? Kamera kayıtlarını almayan karakol amirinin eşi veya kızı olsa ne olurdu? Plaka verdikleri taksileri hiç denetlemeyen İBB Başkanının kızı veya eşini evire çevire dövmüş olsalardı ne olurdu? Dahasını da yazmayayım ki, ülkenin hakka mı, halka mı, yoksa mutlu azınlığa mı hizmet ettiği sorusu gelmesin aklınıza sakın…!!! Bu olay insanların huzur toplumu olarak nitelediği içi kavimler göçü gibi koşa koşa gittiği kuzey Avrupa ülkelerinden birinde yaşansa taksici asla elini kolnu sallayarak ifadesini verip gidemezdi, tekrar “canlı bomba” gibi insanların içinde aynı şekilde devam edemezdi…

Bu olay özelinde binlerce taksinin olduğu bir şehirde, taksi sorununun bu derece başıboş bırakılmış olması kabul edilebilir değil. Öncelikle, taksi şoförleri bir eğitime veya bir teste tabi tutulmuş mu, hayır… Taksilerde araç içi kamera zorunlu olmakla birlikte, arızalı ise kamera kaydı alınamıyormuş, peki kamera kaydı alamayan bir aracı niçin trafiğe çıkartıyorsunuz, bunun denetimi ve yaptırımı yok mu, yokkkk…. Öte yandan -beyaz masanın yeterli olmadığı ortada- taksi şoförü ile ilgili bir şikayet olduğunda Belediyece bu şikayetin incelenmesine dair hızlı işleyen etkili bir denetim usulü geliştirilmiş mi, hayır… Taksi şoförü hakkında şikayet olduğunda en yakın belediye zabıtası olay yerine intikal edip, taksicinin bir kusuru olup olmadığını denetleyeceği, bilgi ve belgeleri toplayacağı bir işleyiş kurulmuş mu, hayır… Bir şikayete konu olan taksicinin cezalandırılacağı ve taksi şoförlüğü belgesinin (şoför kartı) iptal edileceği hatta o taksi plakasının iptal edileceği, İBB çalışma belgesinin askıya alınacağı, etkili ve hızlı işleyen bir mekanizma geliştirilmişi mi, hayır… Taksi sahibi, istihdam ettiği şoförün verdiği zararlardan hukuki olarak sorumlu tutulur mu, onu da yargılama aşamasında göreceğiz… Yani, özetle, ey halkım tehlikedeyiz desek yeridir…! Yeni dönemde bu eleştirilerimizin de içine alındığı bir sistem kurulması lazımdır.

Peki, UBER gibi yakındaki taksilerin ve müşterilerin birbirilerini görebileceği bir yazılım yapılıp da halka ve taksilere bu hizmeti sunan bir modelle, trafik yükünü hafifletme ve enerji tasarrufu sağlama sistemi kurulmuş mu, hayır… Bundan daha önemlisi, aracına bineceğimiz taksinin ve o anda o araçta bulunan şoförün geçmiş müşteri memnuniyet anketi sonuçları ile şikayetleri/vukuatlarını görebileceğimiz, bu yolla da sicili temiz şoförlerin sürdüğü taksiler ile ulaşım sağlamak istersek, buna imkan veren bir sistem kurulmuş mu, hayır…

Sistemsizlik sistem olmuş, kuralsızlık kural olmuş, haksızlık yapmak hak olmuş, olan zavallı Selma hanıma olmuş…! Sıradaki Selmalar dikkatli olsun bari…