Dolar (USD)
32.18
Euro (EUR)
35.00
Gram Altın
2499.16
BIST 100
10643.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

14 Haziran 2023

Tarih ekonomide iki seçenek sunar!

Nasıl ki, bir milletin mal ve hizmetlerde ithalatı ihracatını aştığında oluşan dış ticaret açığı süreklilik arz ettiğinde ekonomide istihdamdan borçlanmaya kadar birçok alanda problem ortaya çıkmaya başlayıp ciddi zararlar veriyorsa, aynı denklem o milletin ihraç ve ithal ettiği düşünce ve kültürel değerler için de geçerlidir.

Dünyaya kendi değerleriniz çerçevesinde ortaya çıkmış olan düşünceden, felsefeden, sanattan, edebiyattan, bilimden ihraç edemediğiniz gibi bunların çok daha fazlasını başka milletlerden alıyorsanız işin sonunda milletinizde ciddi dönüşümler başlar.

Bu alanda Tanzimat’tan bu yana yaşananları anlatan çok büyük isimlerin güçlü eserleri kitapçıların raflarında bizi hatalarımızla yüzleşmek için beklerken, onlara ulaşmak için kendi iç aydınlanmasını yaşaması gerekenlerin bugünün teknolojisinin getirdiği sorumluluklar sebebiyle öyle büyük meşguliyetleri var ki, kavuşmaları çok zor gözüküyor.

Evet, işte ekonomi de tam olarak bu çerçevede işler. Adam Smith, Karl Marx gibi, J. Keynes vb. gibi büyük isimler dünyaya görüşlerini ihraç ederek sadece ekonomi alanında değil siyasetten sosyolojiye, edebiyattan felsefeye birçok alanda dönüşüme sebep oldular. Kendi yaşam alanlarını merkeze koyarak oluşturdukları bu güçlü düşünceler bazı ülkeler için kurtuluş manasına gelirken kod uyumsuzluğu olan bazı ülkeler için büyük felaketlere neden oldular.

İki yıldır ülkemizin gündemi Ortodoks-heterodoks tartışmaları ile dolu. Basit şekilde açıklayacak olursak. Ortodoks ekonomi, Batı dünyasının elinde ciddi bir sermaye birikimi oluşmaya başladığı dönemde o dönemin şartlarına göre oluşturulup yıllar geçtikçe ortaya çıkan problemlere göre güncellenmiş, teori merkezli bir ekonomi anlayışıdır. Eğer ülkeniz sermaye birikimi açısından kuvvetli değilse ortodoks ekonomi ile yıllarca borçlanmalı ssermaye eksiğinizi dışarıdan tamamlamalı, ürettiğinizin önemli bir bölümünü sermaye sahiplerine vermeli ve elinizde kalanı çok ciddi şekilde birikim yaparak dışardan aldığınız sermayeden azalta azalta kurtulmak için saklamalı, bunları yatırıma dönüştürüp daha fazla üretmeli, nihayetinde sermaye sahibi ülke haline gelip sınıf atlamalıdır.

Fakat ne yazık ki dünyada uzun yıllardır bu döngüyü tamamlayabilmiş bir ülke görmüyoruz. Çünkü 80’li yıllardan itibaren hayatımıza girip 2000’li yıllardan itibaren Türkiye’de tam anlamıyla nefislerimizi esir alan Neo-Liberalizm sebebiyle bırakın birikim yapmayı, harcamak için yaşayan zombilere dönüştürüldük. Hepimiz borçluyuz. Kredi kartları ile geleceğimizi harcıyoruz. Bugün bile bunca ekonomik problem yaşadığımız dönemde tüketim harcamaları hızla artmaya devam ediyor.

Halimiz böyle olunca Ortodoks politika biz onlardan para talep ettikçe emeğimiz ve üretiminizden her geçen yıl daha fazla pay alarak yola devam ediyor.

Basındaki Ortodoksçulara diyecek lafım yok. Bildiklerinden emin oldukları şeyi savunup duruyorlar. Canları sağ olsun da bu ülke yıllardır Ortodoks politika ile yönetildi. İlk defa 2 yıllığına başka bir şey denendi. Bugüne kadar Ortodoks politikalarla ülke olarak biz kaç kriz yaşadık? Dünya kaç kriz yaşadı? Bugün bu politikaların neşet ettiği topraklardaki ülkeler bile “bu politikalar bizi yıkıma sürüklüyor” diyorlar. Bu zamana kadar bir kere olsun çıkıp “yahu bu iş yanlış” dediniz mi? Bu işten nemalanan dünyanın en büyük yatırım fonları bile “bu düzenin kıyamete davetiye olduğunu” söylerken gerçekten sizi anlayamıyorum.

Gelelim heterodoks poltirikalara. Heterodoks ampiriktir. Yani deney lazım. Defalarca denemek, ders çıkarmak lazım. Çok sayıda veriden en doğru şekilde yararlanmak lazım. Son dönemde hayatımıza sokulan şey heterodoks politika değildi. Üzerinde yeterince çalışılmamış, araştırılmamış, toplumla doğru iletişim kurulmamış, kervan yolda düzülür mantığı ile hayatımıza sokulmuş bir denemeydi. Bu deneme heterodokstan sayılmamalı, heterodoks politikaların saygınlığını bozmamalı.

Bizim gibi gelişmekte olan ülkeler için tarih ekonomide iki yol açar. İlki Ortodoks politikalara yıllarca maruz kalıp, emeğinin çalınmasına göz yumup, katma değerli ürünlerle 1’e 10 kazanıp, sermaye biriktirip, en sonunda sömürgenlerinden kurtulmak.

Diğeri ise, doğru heterodoks politikalar için müthiş ampirik çalışmalar sonrası kendi bölgemize, tarihimize, kaynaklarımıza, hayallerimize uygun olarak hazırlanıp, devlet-millet iletişimi en üst seviyede sağladıktan sonra topyekün bir hareket olarak bu ekonomi politikalarını hayata geçirip yepyeni bir denklem kurmaktır.