Dolar (USD)
32.26
Euro (EUR)
34.54
Gram Altın
2412.87
BIST 100
10045.74
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

14 Aralık 2016

'Tebbet!'

Zalimler durmuyor. Biz de durmayacağız. Kirpiklerimize tutunamayız artık. Kanlı içimizdeki nehir. Damarlarımız yanıyor. Acı sığmıyor hiç bir yere, öfkeye ve daha çok gayret etmeye, artık hiç durmamaya dönüşüyor. Beklemek değil, varıp gitmenin bütün hallerini kuşanmaya...

Böyle bir zamanda; kalem bir şey yazmaya utanır. Binlerce masumu, savunmasız halkları, bebekleri, kadim şehirleri, hayatları böylesine dar edenlere karşı cümle kurmak değil, hayatı başına yıkmak, savaşmak ister. Dil kıpırdamaya çekinir fakat illa duadadır. En azından sağlam bir bedduau2026Fakat duanın çaba olduğu gibi, beddua da bir söz olduğu kadar, bir çabadır. Dilimize doladığımız her şey, ayağımıza yoldur, yordamdır.

Kolayca öfke duymayı bilmeyen bir toplumuz. Fakat müthiş acı ve öfke içindeyiz. Öfkemizi, her gün dile değen Tebbet Su00fbresi ile ilahi öfkenin içine katar ve sahici bir şeyler yapmak için bir dinginlik elde edilebiliriz. Onların köklerini kurutmak için her bakımdan güçlenmemiz, üretmemiz gereği ve sürecinin yanı sıra, zaman içinde düşmanlığın kendi kendini yiyip bitireceği, bu kin ve nefretle kendi sonunu hazırladığını hatırlarız sureyle. Zalimlere iyi bir son hazırlamak için kolları sıvarız bir yandan.

"Tebbet yeda ebu00ee lehebu2026"

"Ebu Leheb gibi" dünyayı kendine ayıran zalim küresel güçler kahrolsun! Çağdaşları; işbirlikçileri, maddi manevi, yerli yabancı güç kaynakları kökten kurusun! "Tebbet !" Mahvolsun! Bitsin! Yok olsunlar! Başarı nedir bilmesinler! Hiçbir zaman amaçlarına ulaşamasınlar!

Saf iman ve hayata duyulan kin ve nefret, kan ve şiddet nihai anlamda tükenip gitsin! Varlıklarına -masum halkları yok etmede harcaya harcaya- kendileri son versin!

Sona dayanmış bir düşmanlığa karşı ilahi bir savunmau2026 Sadece okuyup geçilmesi değil, onların köklerinin kuruması için hakiki çabalarla donanma bildirisidir de bu satırlar.

....

İkisinden biri olmak!

Hayatın ezeli kaynağı, şayet iyi bir amaç uğruna hayattan geçersek, geçiyorken güzel bir gaye'ye uğramış da tutunmuşsak fanilik zincirinden bizi özgürleştirir. Yaşama sevincinin yerini, ölüm cesareti alır. Daha müthiş bir "sağlık" gelir üstümüze. Nefeslerimiz güçlenir. Heyecan içinde alır, arkasını aramadan veririz soluğu. Hayy'a teslimiz. Diriliğin, hayatın, ezel ve ebed ölümsüzlüğün kaynağına... Kalbimiz durmayı bilmez o vakit. Henüz dünyada kalanların bilmediği bir istikballe öne, en öne geçer. Kavrayış alanımızın dışında bir yerde, hayal üstü bir beklemede yaşamaya devam eder. Anlatamıyorum. Çünkü henüz yaşamadım. Fakat inandım. Vallahi biz yaşayanlardan daha sağ olur, sağ kalır şehitler. "Şahit" olmazsak...

Aynı şekilde iyi bir amaç uğruna hayatta kalırsak, kalmayı başarırsak ta faniliğe meydan okuyabiliriz. Çünkü yüce gaye bir sözü, işi, gücü alıp onu hakça değerlendirir. Gaye hayatı yüceltmeye çağırır. Ufukla arkadaş kılar ilk basamağımızı. Acemiliklerimizden alıp bir mananın gönül askeri eder bizi. Sınırlarımızı zorlar. Geliştirir. Olgunlaştırır. Bir mektep olup çıkar. Bugünle yarın eşit kalamaz. Zaman bizim ellerimizde yarışır. Daha iyi olmaya koşar bizi. Kalıcı işler yapmaya... Eser olur emeklerimiz. Bir insan, insan yararına bir iş, açılmış bir çığır, üretilmiş bir fayda, eskilerin yaptığı hayır çeşmeleri gibi insan ona uğradıkça ona bir fayda sağlayan, insana uğrayan, dokunan, onun hayatını kolaylaştıran, sanki ona adanmış, amade bir eser. Özünde bu varsa tamamdır, her ne ise yapılan.

İşe yaradıkça daha çok severiz kendimizi. Dışımız içimize girer. Gülüşürüz nefsimizle tenhada. Bizim de "görebileceğimiz bir ihsan'da..."

Hayatta ya şahit; varlığımız ve eserlerimizle doğruluk ve dürüstlüğe kanıt oluruz. Ya da böyle şahit; hakkın delili, örneği, şahidi olarak yaşayıp giderken şehit olacağız. "Ya şehit, ya gazi!" sözü gereğince yaşayacağız. Şahitlik; gaziliğe benziyor. İnsan kalacağız derken illa yara alacağız. İlla tabi madalyonlarımız olacak. Takıp göstermeye utanacağımız.