Dolar (USD)
32.36
Euro (EUR)
34.78
Gram Altın
2393.72
BIST 100
10267.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

09 May 2016

Tehlikenin eşiğinden döndük!

Grup toplantısında yarım saati geçmeyen veda konuşması, Beştepe'de 1.40 dakikalık görüşme, kongre kararı ve ardından duygu yüklü, hüzünlü bir ayrılış(!) Kısa sürede cereyan eden bu gelişmeleri bir blog yazısına bağlayanlar fena halde yanılıyor. Evet, karşımızda güleç yüzlü, mütevazı, çocukları çok seven, gençlerle dama oynayan, iyi top tutan, yaşlı insanlara sarılan hatta elektrik faturalarını bile ödeyemeyen gençlerin sıkıntılarıyla dertlenen, sevimli, temiz yüzlü, çok dilli, mürekkep yalamış, siyaseten sempatik, uyumlu ve uzlaşmacı bir Ahmet Davutoğlu var. Ne var ki bir insanın böyle güzel hasletlere sahip olması onun çok iyi bir siyasetçi olduğu/olacağı anlamına gelmez. Bana göre Davutoğlu başarılı bir siyasetçi değildi. Dolayısıyla kongre kararının Ahmet Davutoğlu'nun son 20 aylık kötü performansının bir sonucu olduğunu söylemek mümkün. Ahmet Bey ne yazık ki % 49.5 gibi büyük bir desteğin hakkını verememiştir. Lakin bundan daha da önemlisi Türkiye'nin büyük bir operasyonu atlatmış olmasıdır.

7 Haziran'da Türkiye'yi "koalisyona" mahku00fbm etme planları tutmayınca 1 Kasım'da çok farklı bir yöntem denediler. Bu operasyonun çok sinsi ve tehlikeli olduğunu epeydir haykıran yazarlardan biriyim. Hatırlayınız, 1 Kasım'dan hemen sonra "kutuplaşmayı ve gerginliği sona erdireceğiz" diyen Ahmet Bey'i, Erdoğan'ın karşısına ikinci bir lider olarak koyma çalışmalarıhız kazandı. Bunun için proje gazeteler devreye sokuldu. Hürriyet, "Yeni bir lider doğdu" şeklinde manşet atarken FETÖ'nün yazarları da "Saray'a rağmen kazandı, yeni bir lider geliyor" şeklinde algı üretmeye başladı. Türkiye, Ahmet Bey liderliğinde alternatif ikinci bir yol arayışına girecekti. Erdoğan liderliğinde kendine bir istikamet belirleyen, küresel güçlerin güdümünden çıkarak güçlü, zengin, bağımsız bir ülke olma yolunda ilerleyen Türkiye'nin karşısına üst akla boyun eğen/teslim olmuş, uzlaşmacı, uyumlu, AB'ci bir Türkiye konulmak isteniyordu. Tabi bu süreci destekleyen birçok yazar-çizer de bundan ekmek yiyecekti!

Erdoğan ve onu destekleyenleri her fırsatta aşağılayan, hakaret eden, onları çapsız, seviyesiz ve liyakatsiz gören medya organlarında Ahmet Bey ilginç bir biçimde koruma altına alındı ve eleştirilemez bir konuma getirildi. Eleştirenler ve tehlikeye dikkat çekenler ise anında fitneci ilan edildi. Düşünün, Ahmet Bey'in fahri danışmanlığını yapan ve CHP ile koalisyonu önererek her fırsatta Erdoğan'ı ve danışmanlarını yerden yere vuran Mahcupyan'ı eleştirenler bile fitnecilik yapmakla suçlanmıştı. Yapılan eleştiriler, AK Parti'ye ayar vermek olarak takdim edildi ve hemen susturuldu. Sosyal medyada bir taraftan PR çalışmaları yapılırken diğer taraftan da Erdoğan'ı destekleyen insanlara dönük fitne adı altında Gezi'de dahi görülmemiş tuhaf linç kampanyası yürütüldü. Ne var ki bir avuç cesur insanın eleştirileriyle deşifre olan ve iş üstünde yakalanan bu büyük organizasyon çöktü. Hazımsızlıkları bu yüzdenu2026

Bu hadiseye Saray darbesi diyenlere, bunun 3-5 tane sanal şarlatanın ve yazarın çektiği bir operasyon olduğu algısını üretenlere, verilen bu samimi mücadeleyi fitnecilik ve ayar çekmek olarak pazarlayan menfaatperestlere, AK Parti yara aldı, milletin kalbi kırıldı diyen liberal zevata, İslam dünyasına yazık oldu diye haykıran ağlak tiplere aldırmayın. Gerçekte büyük bir tehlikenin eşiğinden döndük.

Ne yani, FETÖ ile mücadele edildiği bir zamanda aktif görevde olan MİT müsteşarının milletvekili adayı yapılmasına sessiz mi kalsaydık? Dünyanın neresinde görülmüş böyle bir şey! CHP ile koalisyon niyetlerinize ortak mı olsaydık? Zarrab'ı Erdoğan'ı tasfiye etmek amaçlı ABD'de tutan güce kayıtsız mı kalalım? AB ile vize serbestiyeti karşılığında PKK ile masa kurmanıza müsaade mi etseydik? Uzlaşma kampanyalarınıza ortak mı olsaydık? Hemen her gün Erdoğan'ı aşağılayan art niyetli, kinci, kibirli yazarlarınıza ses çıkarmasa mıydık? Teröre yardım ve yataklık eden 5 tane milletvekilinin dokunulmazlığını bile kaldıramayan bir iradeyi ayakta mı alkışlasaydık? Ülkenin sessizce üst akla teslim edilişine seyirci mi kalsaydık? Ülkesini seven hangi vicdanlı insan buna müsaade ederdi?

Bakınız, liderlik PR çalışmasıyla değil bedel ödeyerek, mücadele ederek, yükü omuzlayarak olunabilen bir şeydir. Gelin Başkan Erdoğan liderliğinde bu ülkeyi bağımsız, güçlü, bölgede aktif/aktör bir ülke haline getirelim. Bu bir bölünme değil bu bir fitne değil tam tersi küresel güçlere karşı bir bütün halinde mücadele edecek güçlü bir Türkiye'nin önünü açıyoruz.

@ufukcoskunn