Dolar (USD)
32.26
Euro (EUR)
34.76
Gram Altın
2400.93
BIST 100
10336.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


​"Tele-Devlet" problemi

Bir yerde küçük adamların gölgeleri uzun oluyor ise

O yerde güneş batıyor demektir

Şüphesiz ki yönetim yetkilerini nitelikli olanlara vermek ve insanlar arasında adaletle hükmetmek çok önemlidir. Güzel bir toplum olmanın yolu ancak bu şekilde sağlanır. Şüphesiz her yanlışın kaydı tutulur, yarına kalır ancak yanına kalmaz. İnsanlar arasında adaletli şekilde hükmedilmesi için köklü bir sistem kurgulanmıştır. Ancak bazı kişiler, yanlış yapmakta ve diğer bazıları da bu yanlış yapanları korumaktadır. Yalan, rüşvet, haram, başkasının hakkını ihlal vs yanlışlara bulaşmış kimseler ile ilgili de ya adalet işletilmeli veya onlardan yüz çevirmeli, yani onlardan uzak durulmalı, hiçbir görev verilmemelidir.

Toplumda bir grup olmalıdır ki, onlar doğrulara davet etsin ve kendileri de dosdoğru olsun. Kimsenin kötü emellerine alet olmasın. Büyük ve güçlü bir devlet olmak paraya ve orduya sahip olmanın yanı sıra adaletin de işletilmesiyle mümkün olabilmektedir.

Mevcut yapımızın işleyişine baktığımızda kamu vicdanında adalete olan inancın derinden sarsılmış olduğu ortadadır. Görevlerin nitelikli insanlar eliyle yürütüldüğüne kimse inanmamaktadır. Bu durumda ilk yapılması gereken şey, bu yanlışları yapanlarla yolları ayırmak ve bu kişilere adeleti işletmektir.

Eskiden beri hep söylenen odur ki, yanlışların ve yanlışları yapanların kaydı tutulmaktadır. Halkımız da hep ne der? Bir telefonla her şey değişiyor. Öyleyse bir telefonla her şey değişiyorsa “telefon kanundan üstün olmuş” demektir. Yani kısaca “Tele-Devlet” olduk demektir. Bundan daha da önemlisi, telefonun bir ucunda kendisinin devlet gibi gören bir güruh türedi demektir. Yani küçük adamların gölgesi çok büyük olmuş demektir. En büyük tehlike şudur ki; bu hadiseler söylenildiği gibi oluyorsa da olmuyorsa da, halkımız yaygın inanç olarak hukukun değil telefonun gücüne inanmaya başlamışsa toplumsal çözülme ve dejenerasyon kanıksanmış, sistemsizlik sistem olmuş, kuralsızlık kural olmuş, haksızlık yapmak hak olmuş, devleti, devlet yapan unsurlar ortadan kalkmış demektir. Halkımız, Tele-Devlet öğretisine ve uygulamasına tanık olmasa bu sorunu bu kadar dillendirmez, yani ateş olmayan yerden duman çıkmaz. Öyleyse “hukukun üstünlüğünden, üstünlerin hukukuna” geçmiş bir toplumda, toplumsal düzen bozulmuştur artık. Yani kısaca “Tele-Devlet” toplumsal düzenin dibe vurduğu noktadır. Her dibe vuruşun sonrasında da bir değişim, dönüşüm, tebeddül, tegayyür gerçekleşir. Yani kararan gecelerin sabahı çabuk olur.

Sorun şu ki, bu Tele-Devlet modeli belli periyotlarla halkımızın başına dert oluyor. Bu durumda bizim “Hukukî Devlet” veya “Hukuk Devleti” olmamızı önleyen veya hukuk devletinin karşıtı olan bu “Tele-Devlet” yapısının ortaya çıkmasını önleyecek bir modele ihtiyacımız var demektir.

Öncelikle, bu Tele-Devlet sorunu yöneticilerin izzet ve asaleti ile doğrudan ilgilidir. Hani anlatılır ya, padişahın birinin oğlu olmamış, çingenenin birinin çocuğunu saraya alıp padişah olarak yetiştirmişler, bu kişi padişah olduktan sonra bir gün ava gitmiş, vezirine dönüp, “vezirim şu ağaçtan da güzel kasnak olur” demiş. Yani Tele-Devletin memuru, idarecisi, siyasetçisi vs devletin, izzetini, şerefini, taşıyamayan kişilerdir. Tele-Devletin memuru, idarecisi, siyasetçisi vs olmayı içine sindirebilenlerin devlet idarecisinde bulunması gereken “asalet” zaafı içinde olduğunu görürüz. Bu nedenle devletin ağırlığını taşıyamayacak kişilerin bu tarz görevlere getirilmemesi gereklidir.

İkinci olarak bu Tele-Devletin sık sık hortlamasını önleyecek bir model de kurgulanmadığı için meydan sık sık bunlara kalıyor.

Bir model olarak şunu düşünebiliriz: Kamu da iş takip edebilmek veya lobicilik, belirli izinlere tabi olarak yürütülürse ve bu konu bir lisanslı mesleki faaliyet haline getirilirse en azından kimlerin iş takibi ile yetkili olduğu belli olur ve sınırlanmış olur. Geriye ne kalır; iş takip (lobicilik) yetkisi bulunmayan kişilerin bu tarzda faaliyetlerde bulunmasının da yasaklanması ve hata suç sayılması... İkinci olarak, İş Takip Lisansı sahibi gerçek/tüzel kişilere de yaptıkları istisnasız bütün görüşmelerinin bütün detayları ile kaydını tutma ve bunu bir kamu kurumu ile paylaşma zorunluluğu getirilirse ve bu görevin savsaklanması veya gerçeğe aykırı (veya eksik) rapor tutanların da meslekten ihraç edilmesi ve çok ağır şekilde de cezalandırılması sağlanırsa kimse gizli saklı iş yapamaz hale gelir. Bütün bunlardan sonra geriye bir şey kalır, yasama, yürütme, yargı organları mensupları veya bunların yakınları kurumları ile ilgili veya kurumları dışındaki bir konuda vatandaşa yardımcı olmak için birilerini ararsa veya işi çözmek için birileri ile görüşürse ne olacak? İlk bakışta, bunun çok masum, hatta faydalı bir şey olduğunu düşünüyoruz değil mi? Aslında Tele-Devlet olmanın kapısının ilk açıldığı yer de burasıdır işte. Bugün, olabilecek bir işi yapmak veya hızlandırmak için arayan kişi telefonunun gücünü fark ettiği zaman bunu suistimal etmeyecek asaleti her zaman kendisinde bulamıyor, zaten sorun da bu noktada ortaya çıkıyor. Bu nedenle hiçbir görevli kişi, hiyerarşik denetim görevi ile astına verebileceği emir ve talimat dışında hiçbir başka kişiye veya kuruma telefon edemez hale gelirse işte o zaman Tele-Devlet’in hortlaması önlenir. Büyük devlet olmak da ancak bu şekilde mümkün olur.

Tele-Devletin hortlamasının önlenmesi için bir de geriye dönük af getirilip geçmişte “Tele-Devlet’in işlemesi için kendisini aramış, ziyaret etmiş, haber göndermiş vs yollarla tavassutta bulunmuş kişileri ve yapılan haksız/hukuksuz işleri “emareleri ile birlikte” bildiren kamu görevlilerine ve itirafçı olan vatandaşlara ceza muafiyeti getirilip ihbar yükümlülüğü de yüklenirse bakalım hangi davalar nasıl sonuçlanmış, hangi işler nasıl takip edilmiş, kimler nerelerde ne usulsüzlükler yapmış, nerelerde ne rüşvetler dönmüş, kişilerin veya kamunun hangi malına kim nasıl çökmüş vs vs pisliklerin hepsi ayan beyan gün yüzüne çıkar. Bu tarz bir sistem kurabilecek yönetimin kendisi de “Tele-Devlet” olmaya değil, Hukuk Devleti olmaya talip olması lazımdır.

Bir gün Ankara’da binlerce iş takip bürosu olduğu söylenirse artık Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir Tele-Devlet olmuş demektir. “…Devlet başa, …” demenin vakti gelmiştir. Eski hal muhal, ya yeni hal ya izmihlal…