Dolar (USD)
32.33
Euro (EUR)
34.84
Gram Altın
2389.82
BIST 100
10276.88
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

28 Haziran 2021

Temsil hakkını kaybetmek

Bir balık oltadaki yeme tav olduğu zaman kaybetmiştir denizdeki temsil hakkını. Bir balıkçı oltasına takılan küçük balığa tav olduğunda kaçırmıştır o küçük balığın arkasından gelecek olan büyük balığı ve denizdeki diğer bütün balıklar hakkında gayrı kalmamıştır söz hakkı. Atalarımız ise her zaman doğru söylemiştir: “Kaçan balık hep büyük olur.”

Bir öğrenci sınıfı geçmeye yetecek kadar not için çalışmışsa sınıfı geçmek yetecektir onun hayallerine. Lakin öğrencilik bittikten sonraki yaşamı hep günü kurtarma derdiyle geçecek ve iki yakasını bir araya getirememenin acısıyla yaşamayı daha öğrenciyken seçmiş olacaktır. Adına hayat dediği dünyada üç beş günlük sultanlıktan öte söz hakkı kalmayacaktır asla. Çünkü günü kurtarmaya tav olmuştur hayat merdiveninin daha ilk basamaklarında. Sonrasında yine bir özlü söz gelip duracak karşısında: “Hayalleriniz yıldızlara ulaşmak olsun, ulaşamazsanız da yükselmiş olursunuz.”

Bir öğretmenin öğrencilerine eğitim adına, öğretim adına ve dahası hayat deneyimi adına verebileceği bir şey kalmamışsa işte o an kaybetmiştir öğrencileri üzerindeki temsil hakkını. Öğretmen arkasından yürüyen öğrencilerine rehberlik edip yollarını aydınlatamıyorsa yapabileceği tek bir şey kalmıştır ve o da artık o yoldan çekilip emekli olmaktır. Bu kararı verebilen öğretmen görevini zirvede tamamlamıştır ve bir ömür saygıya layıktır.

Bir fikir köhneleşmiş, insanların hayatına artı bir değer katmıyor ve kaybetmişse ışığını, sönmeye mahkûmdur. O fikrin kendi iflasını kabullenmekten başka bir çaresi de yoktur.

Velhasıl, bu örnekleri uzun uzadıya uzatmak hepimiz için gayet mümkündür. Hatta içinde bulunduğumuz çevremizde bunun örneklerine çok sık rastlamaktayız. Ancak örnekler malumun ilanına işaret etmek içindir. Malum ilan olduktan sonra verilmiş olan örnekler aklıselim olanlar için kâfidir. Bunun ile ilgili yine büyüklerimizin güzel bir sözü vardır: “Arif olan anlar.”

Herhangi bir fikri, bir ideolojiyi körü körüne benimsemeye taassup veya bağnazlık denir. Sorgulanmayan fikirlerin insanlığa ve inanca fayda sağlaması beklenemez. Bu tür fikirler sadece belli bir zümre veya şahıslara fayda sağlar. Sorgulanmış fikirden daha kötüsü ise sorgulamayan insandır. Kendisine söylenen her şeyi duyduğu gibi körü körüne kabullenen insandan daha tehlikelisi yoktur. Yaşayan bir canlı bombadır ve canlı bomba olduğundan haberi dahi yoktur. Çünkü kendi iradesini tamamen ipotek altına aldırmıştır. Kendi hür iradesiyle karar verebilme yetisini kaybetmiştir. Ülke olarak da bunun en acı örneğini 15 Temmuz'da hazin bir şekilde deneyimledik. Temsil hakkını kaybetmiş kişilerin tüm ülkeyi temsil ettiklerini zannederek aptal cesaretiyle ortaya koydukları kalkışma bağnazlığın yakın zamanda şahit olduğumuz en hazin örneğidir.

Bağnazlık sadece bir fikre körü körüne bağlanmak olmayıp, bireysel olarak da kişinin kendisini en mükemmel görmesi ve kendisinden sonrasının tufan olacağını söylemesi de bağnazlığın bir başka boyutudur. Bu tip kişi ve kişilikler için her türlü başarısızlık koltuğunda oturduğu müddetçe başarıdır. Başarıya yüklediği anlam kendi menfaatinden öte bir durum değildir. Lakin bu tip kişiler temsil hakkını kaybettiklerinden de bihaberdir. Bunun bile bilincinde değillerdir.

Hakikat insanların bulundukları yerlere güç katmasını ister, bulundukları yerden güç devşirmelerini değil. Ne mutlu bulundukları yerlere güç katarak o makamların temsil hakkını layıkıyla yerine getirenlere.

Konuyla ilgili Rabbimizin ayetini hatırlatarak yazımıza son verelim: “Allah, size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.” (Nisa Suresi, 58. Ayet)

Allah hepimizi şu imtihan dünyasında aile, iş, arkadaş çevresi ve rol model olarak bulunduğumuz herhangi bir ortamda temsil hakkını layıkıyla yerine getirenlerden eylesin.