Dolar (USD)
32.26
Euro (EUR)
34.60
Gram Altın
2429.72
BIST 100
9998.39
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


Teoloji ve şiddet

Antropolojik bir faaliyet olarak din, insanın siyaset, ekonomi, toplum, eğitim, özel hayat dahil bütün tecrübeleriyle ilişkilidir. İnsanlar, dini, tarih boyunca ekonomik, sosyal ve siyasal mücadeleleri için işe yarar bir araç olarak kullanmışlardır. İktidar olmak ve tahakküm etmek için şiddet dahil her türlü yola başvuran insanlar ve yapılar, din adına şiddeti meşrulaştırmışlar, yüceltmişler ve yaygınlaştırmışlardır. Günümüzde de dini kullanarak, şiddeti meşrulaştırma ve yaygınlaştırma pratiğinden vazgeçilmemektedir. Dinin şiddeti meşrulaştıran, yaygınlaştıran ve yoğunlaştıran bir araç olarak kullanılması, teolojinin şiddetle özdeş olması şeklinde bir sonuç doğurmaktadır. Kendisini şiddetten ayıran din ve teoloji, neredeyse yok gibidir. Her din ve teolojide, az veya çok şiddetle birlik ve bütün olma damarı güçlü bir şekilde mevcuttur.

İnsanın bu dünyadaki varoluş amacı, kendini gerçekleştirmektir. Savaş, şiddet, fanatizm ve yıkımın hiçbir türü, insanın kendini gerçekleştirme amacına hizmet etmemektedir. Adalet, sevgi ve barışın gerçekleşmesi için belirli ölçülerde ve gerekli şartlarda şiddet kullanımının meşru olduğunu savunan yaklaşımlar, insanın varoluş amacı olan kendini gerçekleştirmeyi inkar etmekten başka bir şey değildirler. Adaletin, sevginin ve barışın gerçekleşmesi için şiddet ve savaşı gerekli meşru araçlar olarak kullanmaya gerek yoktur. Savaş ve şiddet, her türlü şart altında insan haklarına ve barışa aykırı olduğu gibi, insanın kendini gerçekleştirme imkanlarını ortadan kaldıran şer ve kötülüklerdir.

Şiddete şiddetle karşılık vermenin, devlet ve örgüt destekli şiddetin beslenmesi için teolojiden getirilen referansların hiçbir geçerliliği, haklılığı ve meşruiyeti bulunmamaktadır. Siyasal liderler, yaptıkları savaşları geçmiş yüzyıllara ait kaynaklarda geçen teolojik referanslarla meşrulaştırmaktadırlar. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Yeşaya kehanetini gerçekleştirmek için savaş yaptığını iddia etmesi, Tevrat’ın İşaya kitabının savaş ve şiddeti meşrulaştırmak için referans olarak kullanıldığının günümüzdeki önemli bir örneğidir. Netanyahu, bu refransla uyguladığı savaş politikasına bütün Yahudilerin ve Hristiyanların desteğini almayı amaçlamaktadır. Geçmişte yazılmış bir kitaba, kaynağa veya inanca referans vererek şiddeti meşrulaştırmanın hiçbir geçerliliği yoktur.

Sosyal, duygusal, fiziksel, maddi, silahlı ve ekonomik şiddetin hiçbir meşruiyeti yoktur. Bir tarafın çocuklar, kadınlar ve yaşlılar başta olmak üzere sivil masum insanlara yönelik gerçekleştirdiği terörist şiddeti, teolojik olarak meşrulaştırmak mümkün değildir. Düşman tarafı cezalandırmak veya onlara ağır bir bedel ödetmek için yapılan intikam ve şiddet eylemlerinin ve politikalarının ahlaki ve hukuki hiçbir meşruiyeti bulunmamaktadır. Teoloji ve şiddet alanının radikal bir şekilde birbirinden ayrılması, şiddeti meşrulaştırmaya çalışan teolojilere karşı net bir insani duruşun ortaya konması, günümüzün çok önemli acil ihtiyacıdır.

Teolojinin görevi, insanın insana karşı yaptığı şiddeti meşrulaştırmak, yaygınlaştırmak ve yoğunlaştırmak değildir. Teolojinin asli görevi, insanın insana ve doğaya karşı yapmış olduğu her türlü şiddeti gayri meşru, hukuk ve ahlak dışı olarak ilan etmektir. Teolojinin asli görevi, şiddete alet olmayı reddetmektir.Teoloji, insanların zihinlerine gerekli olduğunda şiddet kullanmanın meşru olduğu fikrini yerleştirmenin aracı olmamalıdır. İnsanın insanı öldürmesinin veya insanın insana karşı şiddet kullanmasının hiçbir akli, ahlaki ve insani temeli bulunmamaktadır. Zihinlere şiddet kullanmanın meşru olduğu fikri yerleştikten sonra insanları, şiddet kullanmaktan alıkoymak neredeyse imkansızlaştırmaktadır. Şiddet zihniyetini besleyen bir teoloji, insanlığı yıkıma götüren tehlikeli bir araç olmaktan başka bir işe yaramamaktadır.

Hiçbir insan, doğal olarak bir cezayı hak etmemektedir. Hak edilmiş ceza, alınması gereken intikam veya verilmesi gereken ders gibi söylemlerin hiçbir manevi veya ahlaki geçerliliği ve kesinliği yoktur. Kutsal adına yapılan savaş ve şiddet, insanları katılaştırmakta, acımasızlaştırmakta ve vahşileştirmektedir. Teoloji, insanı vahşileştirme aracı değildir. İnsanı vahşileştiren bütün teolojiler, benim-onun ayırımı yapılmadan reddedilmelidir.