Dolar (USD)
32.18
Euro (EUR)
35.00
Gram Altın
2499.16
BIST 100
10643.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

18 Mart 2019

Terör ve din

Terör ve din kavramlarının yan yana kullanılması kadar abes bir durum yokken öyle olaylar yaşıyoruz ki bütün işaretler terörü ve dini bir yerde kesiştiriyor. Yeni Zelanda’da meydana gelen saldırıyı birçok yönden incelesek de üzeri örtülmeyecek hakikat şudur: Terörist bir Hıristiyan tarafından öldürülen Müslümanlar.

Rast gele yapılmış bir saldırı değil bu. Yani kalabalıkların olduğu bir mekâna yapılmış saldırı olsa her dinden ve milletten insan hedefte olurdu. Saldırıyı yapan Hıristiyan bir terörist ve hedeftekiler namaz için camiye toplanmış olan Müslümanlar.

Türkiye’de ve dünyada saldırıyı yapan Brenton Tarrant’ın Hıristiyan olduğuna dikkat çekmemek için yapılan yumuşatma eylemleri ne yazık ki çok eğreti duruyor. Toptancı bir anlayışa gerek yok ama saldırıyı yapan terörist bir Hıristiyan. Hem de Müslümanlardan ve özellikle Türklerden nefret eden bir Hıristiyan.

Aklı haçlı zihniyetinde kalmış bir teröristin camiyi hedef alması şaşırılacak bir durum değil. Aradan yüzyıllar geçse de bu zihniyet emellerinden hiç vaz geçmeyecek. Her fırsatta İslam diyecek, Türk diyecek ve Ayasofya diyecek. Nitekim terörist Tarrant dedi de.

Bu katliam için Yeni Zelanda seçilmiş olsa da hedef tüm İslam alemi. Teröristin saldırıdan önce yayınladığı bildiri denen paçavradan da elindeki silahların üzerine düştükleri notlardan da anlaşılacağı üzere içlerindeki Mohaç, Çaldıran, 1453, Ayasofya kini hiç dinmeyecek.

Teröristin Türkiye’den, İstanbul’dan, Cumhurbaşkanımızdan da bir saldırı şevkiyle bahsetmesi bizlerin açık hedef olduğunu gösterse de bunun için illa ki bir teröristin sözlerine ihtiyaç yok. Malumdur ki Türk ve Müslüman düşmanlığı her zaman birilerinin hedefi olmaktan hiç şaşmayacak.

İsmet Özel’in “Kafirle çatışmayı göze alan Müslüman’a Türk denir.” sözü bir kez daha kendini doğrulamış oldu. Silahların birinin üzerinde yazan “Türk yiyici” sözü tam da kafirle çarpışan Türk’ü anlatıyor. Bosna’yı, Kosova’yı, İstanbul’u, Anadolu’yu anlatıyor.

Dünyanın ağız ucu ile kınadığı bu katliamın arka planında ne olduğunu her Müslüman’ın bilmesi gerek. Yarım ağız yapılan açıklamaların arkasında “Bizim çocuklar başardı.” diyerek birbirlerine zafer işareti yapan Haçlı artıklarının yaptıkları hiçbir kınama açıklaması samimi değildir.

Ayasofya’nın minarelerinden rahatsız olan sadece bu Hıristiyan terörist değil. Yunan, Fransız, Alman, İngiliz ve kısaca tüm Hıristiyan alemi rahatsız o minarelerden.

Şimdi bunca şehidin acısı ve teröristin yazdığı metnin kini ile “Ayasofya açılsın!” demek de ancak hamasi bir istek olur. Demir tavında dövülmediği zaman ne gibi sıkıntılar yaşandığına biz 28 Şubat’ta şahit olduk. Ayasofya’nın açılması sadece bir tadilat işi değil dünyanın tüm hedefini Türkiye’ye yönelteceği bir büyük adımdır da. Dünyada Müslüman kanının dört bir köşeden akıtıldığı böyle bir zamanda yapılması gereken de aklı selim ile hareket etmektir.

Şunu düşünmek gerek. 2002’de iktidara gelen Ak Parti, başörtüsü serbestliğini ancak 2013 yılında gerçekleştirebildi. Bu serbestlik daha sonra aşamalı olarak polis, asker, adliye gibi alanlara da yayıldı.

Şimdi “gaza gelip” “Ayasofya ibadete açılsın!” demek ancak yersiz ve zamansız bir istek olur. “Her şeyin zamanı vardır.” düsturuna göre hareket etmekte fayda var. Devlet yönetmek en büyük sanatlardandır. Birilerinin kışkırtması ile hareket edildiğinde ortaya çıkacak felaketleri dindirmek için harcanacak mesai, alınan bütün mesafeleri de durduracaktır. Cumhurbaşkanı’nın Ayasofya konusundaki hassasiyetini de bu açıdan bakınca önemli buluyorum.

Peki, Kemal Kılıçdaroğlu Yeni Zelanda’daki saldırıyı nasıl gördü ve yorumladı? “Saldırırın kaynağı İslam dünyasından kaynaklanan terördür.” dedi. Şaşırdık mı bu yoruma, elbette değil. Yani işi daha da ileri götürüp; “Bu saldırıyı Erdoğan seçim öncesi oy için organize etti.” bile diyebilirdi. Buna da şükür(!)

Camide namaz vakti şehit olan kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Bu tür olayların bir daha yaşanmaması için de her zaman tetikte olmakta fayda var. Elbette bir millet olarak ve tek yürekten.