Dolar (USD)
32.33
Euro (EUR)
34.69
Gram Altın
2392.94
BIST 100
10276.88
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


TERÖRİZME KARŞI ALTERNATİF İSLAM'DIR!

Coğrafyamız arka arkaya terör örgütleri ve yapıları tarafından yıkılmaktadır. Somali'de Şebab, Sudan'da Boko Haram, Afganistan'da Taliban ve Ortadoğu'da DAİŞ çeteleri, fiziki yapıyla beraber beşeri ve toplumsal kaynaklarımızın tamamını tahrip etmektedirler. DAİŞ ve Taliban modelleri, yeni terör ve şiddet yapılarının ortaya çıkmasına öncülük etmekte ve onlara esin kaynağı olmaktadır.

Lahor'da Taliban'ın uzantısı olan Cemaat'ül Ahrar'ın yapmış olduğu terör saldırısı sonucu yetmişten fazla insan hayatını kaybetti. Saldırının Gülşen-i İkbal adını taşıyan daha çok ailelerin ve çocukların uğrak yeri olan parkta gerçekleşmesi, tehlikenin vahametini göstermektedir. Terör örgütü Cemaat'ül Ahrar, Paskalya bayramını kutlamaları nedeniyle Hristiyanların hedef alındığını iddia ederek gayri Müslim karşıtlığı üzerinde terörizmi meşrulaştırmaya çalışmaktadır.

Taliban, Cemaat'ül Ahrar ve DAİŞ terör yapıları İslam adına eylemde bulunduklarını söyleyen bir ideoloji ve teoloji geliştirmiş bulunmaktadırlar. Bu örgütlerin en önemli gücü, İslam adına iddialarda bulunmalarıdır. İslam'ı kendilerine etkili bir ideoloji ve teolojiye dönüştüren bu terör yapılarına karşı özel bir anlayış geliştirilmelidir. Dini, şiddetle buluşturmalarından dolayı, bu terör yapılarının Müslüman toplumların kültürel, tarihsel manevi, dini ve ahlaki altyapısını tahrip eden tehlikeli yapılar olduğunu söyleyebiliriz. Lahor katliamında olduğu gibi, DAİŞ, Cemaat'ül Ahrar ve Taliban gibi şiddet yapılarının birinci hedefi Müslüman topluluklardır.

DAİŞ zihniyetli yapılar, Müslüman toplumların normalleşmemesi ve baskı altında kalması için oluşturulmuş yapılardır. Bu yapılar, şiddet ve terörizm yoluyla toplum üstünde güçlü bir hegemonya alanı oluşturmaya çalışmaktadırlar. Kişiden başlayarak toplum, devlet ve uluslararası düzey olmak üzere hayatın her alanında egemenlik kurmak üzere bu örgütler yapılandırılmışlardır. DAİŞ Pratiğinden ilham alan terör yapıları kendilerine özgü emirlikler ve devletçikler kurmanın peşindedirler.

DAİŞ, Taliban ve el-Kaide gibi yapıları salt birer istihbari ve askeri projeye indirgemek büyük yanlışlıktır. Bu yapıların bölgesel ve küresel güç merkezleriyle ilişkileri karanlık ve karışık olmasına rağmen, bu yapıları besleyen güçlü bir teolojik, sosyal, siyasal ve kültürel zeminin olduğu bir realitedir. Bu terör yapılarının Müslüman toplumların iç dinamiklerinden yalıtılması gerekmektedir.

DAİŞ, Taliban, Boko Haram, gibi yapılar kendilerini İslam'ın ve ümmetin temsilcisi, İslam ve Müslümanların bekası için mücadele eden mücahitler ordusu olarak sunmaktadırlar. Bunlar kendileri dışında kalan herkesi küffar ve düşman olarak konumlandırmaktadırlar. İslam'ın, cihadın ve ümmetin bu terör örgütleri tarafından gasp edilmesi, Müslüman dünyanın en büyük felaketidir. Müslüman toplumların, en büyük kaynakları olan İslam'a, Cihada ve ümmet şuuruna yeniden sahih anlamda sahip çıkmaları gerekmektedir. Terör yapıları, Müslüman toplumları Sünni-Şii farklılığını bir çatışmaya dönüştürmek, başka bir ifade ile Müslümanın Müslümana düşmanlaşması stratejisi üzerinden büyük güç devşirmeye çalışmaktadırlar.

DAİŞ gibi terör yapılarını İslam'la özdeşleştiren, İslam'ı terörizm ve fanatizmle birleştiren anlayışların DAİŞ eksenli terörizmin ateşine odun taşımaktan başka bir şey yapmadıklarını söyleyebiliriz. İslam'ın şiddet ürettiği şeklindeki bir önyargıdan hareket eden bu anlayış, sekülarizmin DAİŞ'e karşı tek alternatif olduğunu iddia etmektedir. DAİŞ, seküler niteliği olan fundamentalist terörist bir örgüttür. Seküler iktidar uğruna dini araçsallaştırarak terörizm uygulayan bir örgüte ve zihniyetine seküler bir yaklaşımla karşı konulamaz. İslam ve Müslümanları düşman gören tekfirci Daişizme karşı tek alternatif, Müslümanlar tarafından İslam merkezli olarak üretilebilir.

İslam, bu dünya hayatına dair bir dindir. Bu dünyada olan bitenle ilgilenmek Müslüman kişinin insani ve İslami sorumluluğudur. Müslüman birey, kafa kesen veya ahlaktan soyutlanmış kişi değildir. İslam'a ve insanlığa uygun bir Müslüman kişilik modelinin insanlığın önüne konulması gerekmektedir.

Müslüman insanın hiçbir insanlık karşıtı hukuk ve ahlak dışı davranışı onaylaması mümkün değildir. Hukuk, özgürlük, ahlak ve maneviyat çerçevesinde İslam'dan ilham alarak Müslümanların sahih bir idrak ve pratik geliştirmeleri, İslam'ı insanlık için sömürü ve şiddet karşıtı gerçek bir alternatif haline getirecektir.

Cariyelik, kölelik ve katliam gibi vahşet uygulamaları yapan DAİŞ-Taliban-Boko Haram gibi terörist yapılarla ancak İslam'ın tevhit, adalet, hikmet, kesret, taarrüf, ihsan, barış ve hukukun makasıdını esas alan taze ve hayat bir idrakle mücadele edilebilir. Terörizm, İslam'ın insanla ilgili fıtri boyutunu dejenere ederek yıkım üzerine bir pratik gerçekleştirmektedir. Terörizmin yıkıcı ve ölü fikir ve uygulamaları, İslam değildir. Kur'an'dan alınan ilhamla insanlığın idrakine İslam sahih bir şekilde anlatıldığı zaman, coğrafyamızı ve hayatımızı şiddet yapılarından kurtarmamız ancak o zaman mümkün olacaktır.