Toplumsal sosyal zeka seviyesi sorunu
Aklını kullanmayan bireylerden oluşan toplumların fertleri, gerçek olmayanı konuşup, bağırıp çağırmaktan başka bir şey işitmeyen, duyduğu veya dillendirdiği şeyin anlamını da bilmeyen ve sürekli haykıran kimseler gibidir. Onlar, sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler; bundan dolayı gerçeklere akıl erdiremezler. Kendisine hikmet verilen toplumlara büyük bir hayır da verilmiştir. Toplumsal sosyal zeka seviyesi düşük bireylerden oluşan toplumların fertleri toplumsal sosyal zeka seviyesi yüksek toplumlardan ve bireylerden de öğüt alıp-düşünmezler. Toplumsal sosyal zeka seviyesi yüksek toplumlar, aklı selim, ilim, irfan ve hikmet sahibi kişileri baş tacı yapar, boş, asılsız ve aldatmaca üzere konuşan kişileri diğerlerinden ayırt eder ve bunların topluma hakim olmasına izin vermez. Yani, toplumsal sosyal zeka seviyesi yüksek toplumlar bilgi, hikmet, basiret ve ferasetin hakim olduğu; aklın, bilimin ve analitik düşüncenin hakim olduğu toplumlardır. Diğerleri ise cahiliye devri gibi, yalanın, inadın, aldatmanın, vasıfsız ve niteliksiz kişiler ve yöneticilerin eylem ve söylemlerinin topluma hakim olduğu, toplumu gerçekleri saptırarak manipüle ettiği sosyal yapılardır. İşte bunlar toplumsal sosyal zeka seviyesi düşük toplumlardır.
İnsan beyni karmaşık ilişkileri çözebilecek şekilde
yaratılmıştır. Bununla birlikte fikrî istikamet, sağlıklı düşünce ancak
gerçekler, doğrular, güzellikler üzerine kurulu bir düşünsel ilişkiler ağı
yönetiminden geçer. Bizim klasik medeniyetimiz bu nedenle “üç selim
medeniyeti”dir denilebilir; aklıselim, kalbi selim ve zevki selim
üzerine kurulu bir parlak medeniyet inşa etmeyi başarmış bir milletin
evlatlarıyız. Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet
alır sözü de bunun bir parçasıdır. Yani, biz ne kadar temiz ve doğru
toplumsal davranış modları oluşturursak, düşünce eksenimizi, düşünce
analitiğimizi ve kısaca toplumsal sosyal zeka seviyesini de o kadar sağlıklı
seviyeye yükseltmiş oluruz. Diğer türlü analitiği bozulmuş düşünce yapıları
ile düşüncenin istikameti bozulur. İstikameti bozulmuş düşünce beyin
nöronlarındaki bağları (ağları) doğru olmayan şekillerde yapılandırarak
sağlıklı düşünce yapısını da bozar. Akıl midesine giren her türlü mikrop da
kalp ve ruh tarafındaki sağlığı bozar işte…
Düşüncenin gücüne ilişkin çalışmalar son zamanlarda nasıl düşünüyorsanız
öyle yaşarsınız, yani, düşüncenin yaşama yön verme ve düşüncenin hayata
geçirici fonksiyonu üzerinde çalışmalar yapılıyor. Bu çalışmalar, ortaya
bir bulgu koymuştur; düşünce ve düşünce şekli zamanla insanın enerjisine hakim
oluyor, bu enerji de düşüncenin konusu olan şeyleri ve tarzı yaşama geçirmeye
neden oluyor. İşte bu nedenle sağlıklı, istikametli, güzel ve temiz bir düşünce
yapısının yani kısaca aklı selimin topluma hakim olmasını sağlamalıyız.
Son zamanlarda ülkemizde siyaset, toplumun her yerine hâkim
kılınmış, akıldan istifa edilen yerden başlayan argümanlara toplumu inandırmayı
siyaset sanan vasıfsız kişiler eli ile Toplumsal Sosyal Zeka (Toplumsal IQ)
Seviyesi aşırı derece düşürülmüştür. Önüne atılan her samanı yiyen
mahluklar gibi, önüne atılan her yalanı yiyen bir kitle de oluşturulmuş, sağ
ve soldaki medya da bunların emrine verilmiş, siyaset için toplumsal IQ
seviyesi her geçen gün daha geriye çekilmeye devam edilmektedir.
Toplumsal IQ seviyesinin düşürüldüğü seviyeyi göstermesi
açısından somut bir örneğin konuyu daha anlaşılır kılacağını düşünüyorum:
Toplumun bütün kesimlerini rahatsız eden büyük zamların hükümetin başının
imzası ile Resmi Gazetede yayımlandığı gün, bir siyasetçi çıkıp, sanki bu
zamları hükümet yapmamış gibi, bu zamları yapanların hükumete bir komplo kurmuş
olduğunu iddia edebilecek kadar toplumun IQ seviyesinin düştüğünü gözlemledik.
Bundan daha vahimi de şu oldu, toplumda bu algı operasyonuna (yalana)
inananların olduğunu da gördük. İşte bu örnekteki gibi, toplumsal IQ
seviyesinin ilkokul çocuğu seviyesine ve belki onun da altına kadar indirilmiş
olduğunu görebiliyoruz artık. Aynı şekilde; hayatında girdiği istisnasız
bütün seçimleri kaybetmiş bir liderin hâlâ toplumda kendisinin şahsının ve
yürüttüğü politikaların iktidar olabilecek karşılığı olduğunu iddia ettiğini
görüyoruz. Bu politikalarının halkta karşılığının olmadığını, toplumun milli
ve manevi değerleri ile uyumlu siyaset yapılmasını talep ettiğini, kendi
partisinde bile bunu yapanların seçim kazandığını fark etmemekte ısrar
ettiğine de tanık oluyoruz.
Ülkemizde önce toplumsal sosyal zeka (toplumsal IQ)
seviyesini yukarıya çekecek tarzın hakim kılınması, özellikle de siyasetçilerin
eylem ve söylemlerinin aklı selim zemine evrilmesi çok acil bir ihtiyaç haline
gelmiştir. Adeta yoğun bakımda yatan hastanın acil kan ihtiyacı gibi, biz de
buna ihtiyaç duyar haldeyiz. Toplumsal Sosyal IQ seviyesinin 10 yaşın
altına indirilmesi için var gücü ile çalışanların toplumsal gelişime çok büyük
zararlar verdiğini görmek lazım. Kısa dönemli siyasî menfaat hesaplarının
milletimizin kadim medeniyetinin değerlerine erişimini engellediğini, artık
görmek lazım. Siyasetin de zeka seviyesi yüksek, nitelikli argümanlar ile
yapılması gerekiyor. Kadim medeniyetimizin inşası ve ihyası süreci ancak
bunları eylem ve söylem bazında hayata geçirilmesi halinde mümkün olacaktır.
İşte bu nedenle “kendisine hikmet verilen toplumlara büyük bir hayır da
verilmiş” olur.