Dolar (USD)
32.22
Euro (EUR)
35.12
Gram Altın
2474.83
BIST 100
10246.39
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

13 Ağustos 2016

Toprağına tutundum

Temmuz'dan geçiyordum. İnce bir geceydi. Şalımı bulamadım. Serin bir duayı omzuma aldım. İçim çünkü, ateş gergefinde işlenen bir yakarış mealiydi. Serinliğe ihtiyaç hissetse de olmasındı soğumaya mecali. Soğumak "unutacak" olmak demekti.

Geceydi. Yüreğinde bilincin titrediği her fert, dağı inşa edecek bir kum tanesi gibi dursa da dökülünce sevdaya, özünde dağ hüviyetindeydi. Yüzlerce, binlerce kelime görüyordum tutundukça birleşen; cümle olan, paragraf olan ve nihayet bir nesirden sonra unutulmayacak bir kitabı oluşturan. Kendimi, cesaretle bütünleştikçe büyüyen kahramanların arasında gelincik tanesi gibi hissediyordum. Çünkü en çok o gece öğreniyordum heybetli bir dağ olmadığımıu2026 Ben evet, dağa tutunan bir gelincik tanesiydim. Dağ, zalim bir avcının tüfeğiyle dağılırsa, önce fikrim dağlanır, sonra cismim yurdundan koparılmış olmanın acısıyla can verirdi.

Vakit ilerliyordu. Kalbim gözyaşlarına bulandıkça, rengini aldığı gök gelinini, ruhunu beslediği minare seslerini, varlığına sebep şanlı tarihini yeniden tanımaya başlıyordu. Bakıp da görmemeye inat, görerek bakmak hatta bakmadan gördüğünü anlamak, tanıyor olmanın özetiydi. Özü ah, tatlı sızılarla ören güzellik hakikatiydi.

Korkuyla umudun, siyah-beyaz uyumunu bir yıldızın kaydığını görürken öğrendim. Nice hüznün kanlı gözlerinde temaşa eylediğim telaş, benim de sinemi istila edince omuzlarıma aldığım dua örtüsüyle başka omuzları da kapatmaya çalıştım. Hayret! Ben uzattıkça örtü büyüyordu. Örtü büyüdükçe dokusundan hiçbir şey kaybetmiyordu. Duanın varlığı ne lirik teselliydi.

Şiirdi. Geceye düştüğünde hece hece yayılan, çoğu zaman kendisinde umut bulunamayan genç bedenlere, şahadet soluğu nasip edilebileceği hakikatini gözlerimizle buluşturanu2026 Sarıp sarmalayan, toplayan, kuşatan dokunuş tesiriydi. Bir öfke, munis bir tebessüm gibi durur mu yüzlerde? Bir sarsılış derin bir imanı mı alır ardına, şer böyle net mi saklanır hayrın yamacında?

Sen ey, dudağının kıyısında naz gezdiren güzel! Sen bu aşkı biliyor muydun? Ya benu2026 Ben, öncesinden tanıyor muydum? Kaybetme korkusu ile karşı karşıya kalındığında varını ortaya koyduran, "Ya Sen gitme, ya da ben olmayayım" diyen, "Toprağına Tutundum" haykırışıyla inleyenu2026 Kalu00fb belanın hangi durağında bu aşk tutmuş ki ellerimizdenu2026

Hiçbir şey hatırlamıyorum.

Sen; hatırlıyor musun Mesnevi'de geçen hikayeyi?

u2026

Vaktiyle babasından kalan mirası yiyip bitiren Bağdatlı bir genç varmış. Elindekini tüketince öyle derin bir nedametle sarsılmış ki, her yoluna çıkana ağlar olmuş. Köhne bir eve geçmiş nihayet, bir kuru ekmeğe muhtaç, keşkelerle yaşamaya başlamış. O kadar hüzünlenip ağlamış ki, rüyasında kendisine Mısır'a gitmesi gerektiği, orada babasından kalan hazinenin bir benzerini bulacağı söylenmiş. Genç meşakkatli bir yolculuktan sonra Mısır'a gelmiş fakat çok acıktığı halde gururu, çıkıp dilenmesine mani olmuş. "Ne ben kimseyi görürüm, ne de kimse beni" düşüncesiyle karanlık çökünce dilenmeye karar vermiş. Gece, bilmediği sokakları adımlarken, bedenini ansızın bir kargaşanın içinde bulmuş. Kendisini hırsız zannederek döven bekçiye onu dinlemesi için yalvarmış ve başına gelenleri anlatmış. "İnandım" demiş bekçi;


"İnandım ki sen fena bir kimse değilsin, hırsızlıkla da işin olmaz. Fakat azmine ve aşkına hayran kaldım. Bir rüya için sen kalk, Bağdat'tan Mısır'a gel! Oysa ben senelerdir her gece aynı rüyayı görürüm. Bağdat'ın bir sokağının izbe bir köşesinde hazine olduğu söylenir banau2026 Bir kere de yollara düşmeyi düşünmedimu2026"

Bu defa şaşırma sırası bizim gençte imiş. Çünkü bekçinin hazine için tarif ettiği adres, gencin yerleştiği ve beğenmediği o izbe evin ta kendisinde gizliymişu2026

Temmuz'dan geçiyordum. İnce bir geceydi. İncitildi. Bana, sahip olduğum varlık hazinelerini gösterdi.