Dolar (USD)
32.18
Euro (EUR)
35.00
Gram Altın
2499.16
BIST 100
10643.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

12 Eylül 2015

Türkiye Anadolu'ya Sığmaz !

Türkiye'nin dış politikada, siliklikten, suskunluktan, statiklikten, dinamizme doğru rol değiştirmesi, hem dışarda hem içerde rahatsızlık yaratıyor.

Özellikle statükocular huzursuz oluyorlar.

Lozan şartlarına, Lozan psikolojisine saplanan tutucu çevreler, kıyamete kadar Türkiye'yi o Lozan günlerinin çerçevesinde tutmaya çalışıyorlar.

Türkiye'nin Suriye'yle, Kerkük'le, Myanmar'la , Somali'yle, Doğu Türkistan'la, Bosna'yla, Kosova'yla, Filistin'le, Mısır'la ilgilenmesi tutucu çevrelerde şaşkınlık ve öfke yaratıyor.

Bu insanlar, soğuk savaş şartlarının geride kaldığını algılayamıyor, hala o günlerin argümanlarıyla dünyayı anlamaya çalışıyorlar.

Türkiye, Özal'la başlayan, Erdoğan'la atağa kalkan ekonomik hamlelerle ihracatını 3 milyar dolardan 150 milyar dolara çıkarmıştır. Cin şişeden çıkmıştır. 400 yıllık gerileme bitmiştir. Dünün "hasta adam"ı bugün dimdik gibi ayaktadır. Hedef bir trilyon dolardır. Kazara CHP ve MHP iktidar olmazsa 2050 lerde bu hedef yakalanacaktır.

Türkiye'ye tarihinin, coğrafyasının, yüklediği bir misyon var. Türkiye o hedefe koşuyor.

Dört asır önce bir Avrupa Elçisine Türkler şöyle demişlerdi;

"Padişah atının nalları nereye değdi ise, oralar Padişah'a aittir; bu Ferdinand'ın elçilerine 1528 de İstanbul'da verilen tek cevaptı."(*)

Bugün de Fas'tan Yakutistan'a, Endonezya'dan, Viyana'ya uzanan coğrafya Türkiye'nin kapsama alanındadır. Buralarda ne olup bitiyorsa Türkiye'nin üstüne vazifedir. Oralardaki her hadisede Türkiye masanın bir köşesinde bulunacaktır. Dost ta düşman da bunu böyle bilmelidir. İhracatı artırmanın, ekonomik atağı sürdürmenin yolu da budur. Millet buralara sel gibi akmaktadır. Devlet te millete ayak uydurmak zorundadır.

Türkiye'nin emperyal amaçları yoktur. Genişlemesi gerekmez. Ama ayakları Anadolu'da olmak üzere, elleri her yerde olacaktır. Buna Türkiye'nin de o ülkelerin de ihtiyacı vardır.

Sömürmeyerek, ortak olarak, dost olarak, mazlumları ayağa kaldıracaktır.

Bugün Türkiye ve bahsettiğimiz coğrafya bu doğumun sancılarını yaşamaktadır. Bir kış yaşanan İslam coğrafyasına ne baharlar da gelecektir!

Burada bir anekdot aktarmak istiyorum.

Birinci Cihan Savaşı'nın sonu gelir, Osmanlı yenilmiştir, Türk askerleri Suriye'den çekilmektedirler. Daha sonra anılarını yazan Selahattin Günay ayrılışı şöyle anlatır:

"Tam kalenin kapısından çıkarken, uzaktan tanıdığım genç bir Arap önümü kesti, eğildi, iki elime sarıldı:
-Ah, siz Türkler, bizi kimlere bırakıp böyle gidiyorsunuz ya Selahattin? Arkanızda koca bir tarih bırakarak buradan ayrılıyorsunuz... Ne yazık ki biz sizleri bulamayacağız!"
Bu ayrılıştan duyduğum hüzün ve elemi babamdan ve baba ocağından ayrılırken duymamıştım. O canım yerleri belki bir daha görmemek üzere terk ediyor, vatanın bu parçasını öksüz ve yetim bırakıyorduk. İki gözümüz iki çeşme gayrı ihtiyari boşalıyor, her attığımız adımı artık hasretle geride bırakıyorduk.
Ah, o ne acı anlar ve günlerdi."(**)

Bu gün Selahattin onlara diyor ki:

"Sizi kimselere bırakmadık, işte geri geldik!"

Türkiye'nin yükü ağırdır ve yolu zorluklarla doludur, ama devlerin yükü ağır olur.. Türkiye bunu başaracaktır. Yıllar önce Necip Fazıl:

Sen bir devsin, yükü ağırdır devin!

Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin!

ve,

Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya!

demişti.

"SAKARYA" şimdi ayağa kalktı ve koşuyor.

Çelme takanlar utansın!


(*)-Türk Viyana, Rubina Möhring Herold. Esra Yayınları

(**)- Suriye ve Filistin Anıları, Selahattin Günay, İş Bankası Yayınları.