Dolar (USD)
32.37
Euro (EUR)
34.74
Gram Altın
2409.19
BIST 100
10090.8
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

30 Ekim 2023

​Türkiye ekonomisinin yüzyılı

Türkiye'nin ekonomik tarihine bir göz atmak, ülkenin köklü değişimlerle dolu bir yolculuğa çıkışını gözler önüne seriyor. Cumhuriyet'in ilk yıllarında, ekonomi büyük ölçüde tarım ve hayvancılığa dayanıyordu. Ancak, bu dönemdeki cesur reformlar ve modernleşme çabalarıyla birlikte, sanayileşme adına önemli adımlar atıldı.

Demokrat Parti Dönemi ve Ekonomik Yeniden Doğuş (1950'ler)

İkinci Dünya Savaşı'nın ardından, Türkiye'nin ekonomisi zorlu bir döneme girdi. Ancak, 1950'de Demokrat Parti'nin iktidara gelmesiyle birlikte, ülke ekonomik anlamda canlanma sürecine girdi. Serbest piyasa ekonomisine geçiş ve liberal politikalar, Türkiye'nin ekonomik haritasını yeniden çizdi.

Askeri Müdahaleler ve Ekonomik Dalgalanmalar (1960'lar - 1980'ler)

Ancak, ekonomik büyümenin gölgesinde, siyasi dalgalanmalar ve askeri müdahaleler vardı. 1980 askeri darbesi, ekonomiyi liberalleştirme ve dışa açılma politikalarının başlamasına neden oldu. Bu dönemde, Türkiye ekonomisi küresel piyasalara entegre oldu ve ihracata dayalı büyüme hedeflendi.

Liberalleşme Çağı ve Zorlu Reformlar (1980'ler - 2000'ler)

1980'lerden itibaren, Türkiye ekonomisi önemli bir dönüşüm geçirdi. Özelleştirmeler ve serbest piyasa politikalarıyla birlikte, ekonomik yapı sağlam temeller üzerine inşa edilmeye çalışıldı. Ancak, bu dönemdeki ekonomik büyüme ile beraber, siyasi belirsizlikler ve içsel zorluklar da gündemdeki yerini korudu.

1990-2000 yılları arasında Türkiye, siyasi istikrarsızlık, koalisyon hükümetleri ve ekonomik reform çabalarının etkileşimiyle karmaşık bir dönem yaşadı. Sürekli değişen hükümet yapıları, istikrar eksikliği ve belirsizlikle birlikte gelerek yatırımcı güvenini zayıflattı ve ekonomik büyüme üzerinde baskı oluşturdu. Koalisyon hükümetlerinin zorlu karar alma süreçleri, yapısal reformların ertelenmesine yol açtı ve kamu maliyesi üzerinde baskı yarattı. Bu dönemde artan enflasyon, düşük dış ticaret performansı ve finansal istikrarsızlık, ekonomiyi olumsuz etkileyen temel faktörler arasında yer aldı. Ayrıca, özelleştirme ve deregülasyon çabalarına rağmen, işsizlik oranlarında artış ve gelir dağılımındaki bozulma gibi sorunlar ortaya çıktı. Bu karmaşık ekonomik tablo, 2000'li yılların başında yapılan ekonomik reformlarla birlikte daha sürdürülebilir bir büyüme ve istikrar dönemine geçişin temellerini atmış oldu.

Günümüz

Son yıllarda, Türkiye ekonomisi sürdürülebilir büyüme arayışında önemli adımlar attı. Ancak, 2008 küresel finansal krizi ve 2010'lar boyunca artan siyasi belirsizlik, ekonomiyi sarsan dalgaların habercisi oldu. Döviz kurlarındaki dalgalanmalar, enflasyon sorunları ve ekonomik büyümedeki zorluklar, günümüzde ülkenin ekonomik gündemini belirliyor.

2013-2020 arasındaki dönemde Türkiye, Gezi Parkı protestoları, terör saldırıları, 15 Temmuz Darbe Girişimi gibi iç siyasi olaylarla ve Suriye İç Savaşı, jeopolitik gerilimler, düşük küresel büyüme ile Covid-19 pandemisi gibi dış etkenlerle mücadele etti. Gezi Parkı olayları, hükümet karşıtı geniş çaplı protestolara yol açarak siyasi istikrarsızlık yarattı. Terör saldırıları, özellikle PKK ve DEAŞ ile mücadelede artan bir tehdit oluşturdu, turizmi olumsuz etkiledi. 15 Temmuz Darbe Girişimi ekonomideki dengeleri sarsarken, Suriye İç Savaşı'ndan kaynaklanan mülteci krizi ve jeopolitik gerilimler de dış ilişkileri etkiledi. Düşük küresel büyüme ve dış ticaret dengesizlikleri, Türkiye'nin ekonomik stabilitenin korunması adına zorluklarla karşılaştığını gösterdi. Son olarak, Covid-19 pandemisi hem sağlık hem de ekonomik açıdan Türkiye'yi etkiledi, turizm sektörü ciddi bir darbe aldı ve işsizlik arttı. Türkiye, bu zorlu dönemde iç ve dış baskılara karşı direnç göstermeye çalıştı, ekonomiyi desteklemek adına çeşitli politika önlemleri aldı.

Günümüzde Merkez, politika faizini bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını %30’dan %35'e yükseltme kararı alarak, dezenflasyonu hızlandırma, enflasyon beklentilerini kontrol altında tutma ve fiyat oluşumundaki bozulmayı düzeltme hedeflerini benimsemiştir.

Özellikle ücret ve döviz kuru kaynaklı maliyet baskıları ile vergi düzenlemelerinin etkisiyle enflasyonun tahminlerin üzerinde seyrettiği bir dönemde, yüksek iç talep, sert hizmet fiyatları ve bozulan enflasyon beklentileri enflasyonu artırmaya devam etmektedir. Jeopolitik gelişmeler ve petrol fiyatlarından kaynaklanan risklere rağmen, Kurul, enflasyonu 2024'te hedefe uygun bir seviyeye getirmek adına parasal sıkılaştırma adımlarını sürdürme konusundaki kararlılığını vurgulamıştır. Ayrıca, doğrudan yabancı yatırımların artması, dış finansman koşullarındaki denge, rezervlerdeki artış ve talep dengesi gibi faktörlerin, cari işlemler açığına destek sağlayarak fiyat istikrarına katkıda bulunması beklenmektedir. Politika faizi, enflasyonun orta vadede yüzde 5 hedefine ulaşmasını sağlamak amacıyla belirlenecek ve gerektiğinde kademeli olarak güçlendirilecektir.