Dolar (USD)
32.33
Euro (EUR)
34.69
Gram Altın
2392.94
BIST 100
10276.88
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

07 Aralık 2015

Türkiye, enerji savaşlarının neresinde?

2.Dünya savaşı, 1.Dünya Savaşı'nda tanzim edilemeyen siyasi, ekonomik, stratejik ve jeopolitik düzenin yeniden tanzimi için çıkmıştı. Tek taraflı İngiliz ve Fransız sömürgeciliğinin hakimiyetini kırmak ve yeni bir dünya düzeni kurmak için ülkeler birbirlerini kırdı geçirdi. 9 Ağustos 1945'te ABD, Japonya'ya 5 ton ağırlığında 'Şişman adam' lakaplı atom bombası atarak yüzbinlerce kişinin ölümüne ve Japonya'nın teslim olmasına neden olmuştu. Bu operasyonun gizli adı "trinity" yani teslisti! 1.Dünya Savaş'ından sonra " Cemiyet-i Akvam" 2.Dünya Savaşı'ndan sonra da "Birleşmiş Milletler" gibi Yeni Dünya Düzeni 'ne nizam verecek kurumlar tesis edildi. Dünya, son yüzyılda "Yeni Dünya Düzeni" bahanesiyle Ortadoğu ve Doğu Akdeniz enerji havzalarının kontrolünü ele geçirmek için verilen büyük savaşlara sahne oldu.. Savaşların iki ana nedeni vardı. Bunlardan ilki enerji kaynakları diğeri ise yine bununla bağlantılı olarak İslam medeniyetini yok edip batı medeniyetini ve değerlerini dünyaya hakim kılmak.

Hatırlarsanız 1990'lı yılların başında Sovyetlerin dağılmasıyla birlikte Fukuyama "Tarihin Sonu" adlı bir tez ortaya atmıştı. Sosyalizmin yıkılmasıyla insanlığın farklı arayışlara girmesinin artık bir gereği kalmadığı, mutluluk ve özgürlüğü elde etmenin tek yolunun ABD değerlerini benimsemekten geçtiği iddia edilmişti. Derrida, bu tezin özünde bir "müjde" barındırdığını bunun da Hristiyanlığını çağrıştırdığını dolayısıyla Fukayama'nın yeni Hristiyanlık yaptığını ifade etmişti. Davutoğlu da meselenin bu kısmıyla ilgili olarak bunun bir evangelist yaklaşım olduğunu arkasında bir kurtarıcı Mesih anlayışının yattığını söyler. Keza Huntington'un "Medeniyetler Çatışması" tezi ve Bush'un 11 Eylül'den sonra başlattığı savaşı "Haçlı seferleri "olarak görmesini de buraya not edelim. Gittikçe ömrünü tüketen batı medeniyeti, son yıllarda hareketlenmeye ve yeniden canlanmaya başlayan İslam medeniyetini her bakımdan sönükleştirmek ve bertaraf etmek için kutsal ittifaklar oluşturmaktadır. Yani bunun bir Haç-Hilal savaşı olduğunu ifade edenler aslında slogan atmıyorlar. Bu meselenin bir boyutu.

Suriye üzerinden verilen savaş gerçekte büyük enerji havzalarını kontrol etme savaşıdır. Yani para ve güç savaşıdır bir bakıma. Bakınız, 250 milyon yıllık yaşlı bir havza olan Doğu Akdeniz havzası, enerji kaynakları bakımından çok zengin bir bölgedir. Türkiye, Erdoğan yönetiminde Ortadoğu ve Doğu Akdeniz enerji kaynaklarına büyük ilgi göstermeye başladı. Hatırlarsınız, KKTC, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) ile bir anlaşma yaparak petrol ve doğalgaz arama sondajı başlatmıştı. Törende konuşan Derviş Eroğlu, Başbakan Erdoğan'ın, Kuzey Kıbrıs'a her geçen gün büyük destek verdiğine dikkat çekerken Enerji Bakanı Taner Yıldız ise kendi petrolümüzü kendi doğal gazımızı arayacağız demişti. İsrail savaş uçaklarının KKTC hava sahasını birkaç kez ihlal etmesi üzerine Türk savaş uçakları tarafından kovalandığı haberlerini de unutmayalım! Doğu Akdeniz aynı zamanda Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarını birbirine bağlayan bir kavşak noktasında yer alıyor. Avrupa ticaretinin yüzde 40'ı bu bölgeden geçiyor. Bölgede değeri yaklaşık 1,5 trilyon dolar, 30 milyar varil petrole eşdeğer hidrokarbon yatakları olduğu biliniyor.

İsrail'in kuzey sahili açıklarında Dalit ve Tamar olarak adlandırılan alanlarda trilyon metre küplük doğal gaz yatakları keşfedildiği ifade ediliyor. Keza Gazze'de gaz rezervlerinin yaklaşık değeri 4 milyar dolar.. Mısır'ın Nil Deltasında 200 milyar metreküp gaz ve 1,8 milyar varil petrol bulunmaktadır. Mısır'da yapılan darbenin, Kıbrıs sorununun, dünya günlük petrol üretiminin yaklaşık yüzde 2'sini yapan ve 1.3 milyar metreküplük doğal gaz rezervi bulunan Libya'da yaşananların ve Suriye'deki iç savaşın arka planında Doğu Akdeniz'in Türkiye'nin kontrolüne girecek olma endişesi yatmaktadır. Kuşkusuz bu korkuya Türkiye'nin kuzey Irak Kürt Bölgesel Yönetimi ile yapmış olduğu anlaşmalar, 259,9 milyar varil petrol rezervi ile en zengin ülke olan Arabistan ile kurduğu ittifak ve ilaveten Katar'la yapılan anlaşmalar da dahildir. Bu gelişmeler, İsrail'in enerji ve güvenlik politikalarını ciddi anlamda sekteye uğratmıştır.

Kısacası tüm mesele Türkiye'nin Doğu Akdeniz enerji havzasında kontrolü büyük ölçüde elinde tutacak olması ve her geçen gün İslam ülkeleriyle geliştirdiği ekonomik, siyasi ve kültürel ilişkilerdir. Aslında asıl savaş İsrail ve Türkiye arasında cereyan etmektedir. İsrail ve ABD enerji alanlarına sahip olmak için Türkiye'nin stratejik ortaklarından biri olan Rusya ile arasını açmak ve onları birbirine kışkırtmak istiyor. Türkiye bunun farkında ancak Putin ne yazık ki stratejik düşünemedi. Türkiye'nin Rus uçağını düşürmesi, hem Rusya'ya hem de bölgede her geçen gün itibarını ve stratejik üstünlüğü yitiren ve çare olarak Rusya'yı öne süren hatta Putin'e, Gülen'in haşhaşileri gibi dua seansları tertipleyen İran'a ciddi bir mesajdı. Bu yüzden Putin, çizilen karizmasını düzelttikten sonra işi yokuşa sürmeyecektir. Türkiye, bu savaşı her boyutuyla masaya yatırmaktır. Emin olun Erdoğan'ın masasında sadece B planı yok, Z planına kadar her şey en ince detayına kadar düşünülmektedir. İçimizde Putinci maskesi takan İsrailli siyonist beslemeleri var. Şaşırmayın, onlar İsrail'in çıkarları için her şey olurlar. Bugün İsrail'in İslam dünyasındaki emellerinin önünde tek engel Erdoğan olduğu için ona öfkeliler. DAEŞ'te tam bunun için imal edilmedi mi?

Abdülhamid Han, askeri ve stratejik bir öneme sahip olan aynı zamanda Müslümanlar arasında birliği sağlamak amaçlı geliştirdiği Hicaz Demiryolu hattının açılış töreninde dayanışmadan, birlikten ve her daim irtibatlı olmaktan bahsederken aynı saatlerde İngiltere'de Glastone; "Bu Kur'an'ı Müslümanların elinden almalıyız" demekteydi. Çünkü o da Haçlı birliğini kurma peşindeydi. Bugün de değişen bir şey yok. Müslümanlarla irtibat kuran ve onları tarihi, kültürel ve ekonomik zenginliklerini hatırlatan Erdoğan'ı yalnızlaştırıp, Türkiye'nin İslam dünyası ile olan tüm bağlantıları koparmak istiyorlar. Kuran Kurslarını bile tahammül edemeyen içimizdeki Türkiye düşmanlarının aynı anda Putinci, Esedci, PKK'cı, FETÖ'cü, İrancı ama her halükarda İsrail'in yanında olmaları boşuna değildir.

Bugün Türkiye, kara ve deniz gücü açısından bölgede en güçlü ülkedir. Dünya'da ise 6'ıncı sırada yer almaktadır. Fakat en etkili gücü kadim medeniyet birikimi ve bu birikim üzerine geliştirdiği politikalarıdır. Bugün Türkiye, Suriye'de ne arıyor? diye soranlar Suriye'nin 402 yıl boyunca bizim vilayetimiz olduğundan haberi olmayan insanlardır. Hiç kuşkunuz olmasın Türkiye ne yaptığını çok iyi biliyor ve Ortadoğu için hala bir umuttur.