TÜRKİYE HEM KİLİT HEM ANAHTAR
Mutant virüslerle salgının üçüncü pik aşamasının yaşandığı gelişmiş birçok ülke, gerek Dünya Bankası’nın gerek ise IMF’nin 2021 yılı için “hızla iyileşme” olacağı tahminlerine süphe ile yaklaşmaya başladı.
Bu devletlerin Johnson&Johnson
ile Astra Zeneca aşılarının insanlarda pıhtı oluşturarak
canlarına mâl olması riskini görmezden gelmesi ve bu aşıları tekrar uygulamaya geçirmesi iyimser
tabloya geri dönme çabası olarak yorumlanıyor.
Türkiye ise bu aşamada üretken nüfusu ve ciddi sanayisini
kullanarak -zorlu bir enflasyon sorunu ile karşı karşıya kalsa da- iç pazar ile
ayakta kalabilecek ekonomik güçte bulunuyor.
Avrupa ortak para biriminin getirdiği “geleceğe borçlanma imkânı” ile “insan varlığını önceleyen” yaklaşım sergilese de bu aslında
Avrupa’nın yıllar boyunca umursamadığı sağlık sisteminin çökmesinden kaynaklı
bir durum.
Aynı zamanda Avrupa’nın kaybedilen nüfusunu yerine koyma
süresinin mevcut doğurganlık ile uzun yıllar alması nüfusun korunmasını stratejik bir boyut kazandırıyor.
Türkiye ise ağır yüke rağmen vatandaşının sağlığını
önceleyen sağlık sisteminin getirdiği başarı ile gururlanırken bu yükü
kaldıracak yeni ekonomik atılımlarından da geri kalmak istemiyor.
Çin’in ise hızlı bir refleks göstererek ABD ile olan yarışta
geri düşmemeye odaklanması ana hadef olurken bir kaç yıla kadar Çin’e rakip
olması beklenen Hindistan’da ise tam bir kaos yaşanıyor.
Kovid19’a yakanan birçon insan evinde hiçbir yardım alamadan
can veriyor.
Hindistan’da tablo o kadar vahim bir hâl aldı ki artık
pandeminden hayatını kaybedenleri defnedemiyorlar bile...
Artık bazı bölgelerde direkt cesetler üst üste yığılarak
yakılıyor.
ABD bu konuların dışında... Tuzu kuru tabii...
Çünkü ne kadar çok vaka geçiriyor olsa da ABD’nin sistemi
yürütme şekli, yıkıcı rekabet üzerine kurulu.
Yani basitçe “Kim
daha iyiyse o kazansın”...
ABD yönetiminin yıllar boyunca birçok gayriinsani durumu ortaya
çıkaran bu yaklaşıma karşı geliştirdiği refleks “Çalışan kazanır” olmaya devam ediyor.
Sosyal yaşamın bir denge ve dayanışma üzerine kurulu olduğu
gerçeği ABD’nin tarihi itibarıyla tam olarak anlayamayacağı bir şey...
İşte ABD Başkanı Joe
Biden’ın sırf oy devşirmek için Türkiye’ye karşı yaptığı sözde “Soykırım” ithamı tam da böyle...
Bir önceki çılgın başkanları Trump da, Cumhurbaşkanı
Erdoğan’a yazdığı rezil bir mektup ile benzerini yapmıştı.
Türkiye batılıların şamar oğlanı değil.
Muasır medeniyet diye gösterilen hedef de bu Batı değil.
Türkiye’ye yapılan haksızlıklar aynı zamanda ellerinde
Türkiye’ye karşı kullanacak hiçbir kozun kalmadığını da gösteriyor.
Nitekim 23 Nisan’da Biden’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı
arayarak nabız alması tam da bunun göstergesi.
Ama bu durum, yumuşamaya neden olmamalı.
Yapılan hatalar muhakkak karşılık bulmalı.
Türkiye; 85 milyona varan onurlu, dürüst helâlinden ekmek
peşinde koşan insanların bulunduğu, tarihi övünç duyulacak birçok hadise ile
süslü koca bir devlet.
Türkiye sadece 783 bin kilometrekareden ibaret değil.
Bunu hâlâ anlamıyorlar ama kaybedilen yarışta Türkiye’nin ne
kadar büyük bir manivela olduğunu daha iyi anlayacaklar.
Çin, ABD, Hindistan, Rusya ve AB’nin tam ortasında dengeyi
değiştirecek yegane güç Türkiye’dir.
PARA İÇİN HER ŞEY
YAPILIYOR
Yunanistan yönetimi Türkiye’ye karşı giriştiği saçma
mücadele ile milyarlarca dolarlık silah alırken bir yandan da salgının tepe
noktasında Avrupalı turistlerin gelmesi için tedbirleri gevşetiyor.
Türkiye, Pfizer/Biontech
ve Sinovac aşıları ile hızlı bir
aşılama süreciyle bu dönemi yönetirken bir de şimdi Sputnik V aşısı ile yapılan anlaşma ile süreci daha da
hızlandırıyor.
Yunanistan yönetimi ise halkını umursamaktan oldukça uzak.
Turistleri Türkiye’ye kaptırmamaya çalışıyor.
Sanırım Yunanistan
Başbakanı Miçotakis’in Cumhurbaşkanı Erodoğan’a “konuşmalıyız” demesinin sebebi de bu olsa gerek...
Türkiye’ye karşı giriştikleri çekişmeyi Suudi Arabistan’a Patriot temin ederek finanse edemezler.
Bugünü düşünenler ile yarını düşünenler arasındaki fark
yakın zamanda kendisini gösterecek.