Dolar (USD)
32.26
Euro (EUR)
34.78
Gram Altın
2402.53
BIST 100
10326.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

23 Temmuz 2018

Türkiye yeni düzene hazır mı?

Uzun bir süredir yazılarımda dünya düzeninin yeniden kurulduğuna işaret ediyorum.

Özellikle 2008 küresel finans krizi sonrasında artan korumacı politikalar küresel ekonomide kırılmaya sebebiyet verirken, Trump'ın ABD Başkanı seçilmesinin ardından korumacılık ciddi anlamda hız kazandı.

1980'li yılların ardından hızla yayılan küreselci politikalar son yıllarda yerini daha devletçi politikalara bıraktı.

Trump'ın son dönemde gerek Çin'e karşı gerekse AB'ye karşı takındığı tavır ithalatı azaltıcı ihracatı artırıcı etki oluşturmak için. Çünkü 1980'li yıllarda ABD'de başlayan küreselci politikalar dünyayı tek bir ülkeymiş gibi görmüş soğuk savaşın sona ermesiyle birlikte kendisine daha rahat bir yayılma ortamı bulmuştur.

Çok uluslu şirketler böylesi bir ortamda öylesine büyümüşlerdir ki; ciroları ülkelerin GSYH'larından daha büyük hale gelmiştir.

Üretimi bir ülkede, yönetimi bir başka ülkede, pazarı tüm dünya olan küreselci politikalar ulus devletlere fayda sağladığı gibi büyük hasarlar da vermişlerdir.

Nitekim küreselleşmenin en büyük zararını ABD'nin gördüğünü söyleyebiliriz.

ABD'nin 21,5 trilyon dolara ulaşan borcu Trump'ın başkan seçilmesinin ardından uygulanan agresif politikalarla frenlenmeye çalışılsa da henüz meyvelerini toplamaya başlayamadı.

Suudi Arabistan'a satılan silahlar, Çin'e uygulanan vergi politikaları, İran'a ambargo uygulamasıu2026

Trump'ın yaptığı hamlelerin neredeyse tamamı "Batı"dan "Doğu"ya doğru kayan küresel güç merkezini yavaşlatma çabalarıdır.

Ne Suriye'deki hedefine ulaşan ABD, ne de Güney Asya bölgesindeki hedefine ulaşabildi.

Rusya ile askeri cephede güç mücadelesi içine giren ABD, Çin ile ekonomik güç savaşına girişti.

AB ile de her iki alanda da mücadele başlatan ABD, yeni düzende güçlü bir şekilde var olabilmek için dünyayı adeta toz bulutuna çevirdi.

***

İki büyük güçlü devlet savaşırken üçüncü bir devletin aradan sıyrılarak hegemonik güç konumuna gelmesi olarak tanımlanan Hegemonik Geçiş Teorisi çerçevesinden bakarsak; ABD-AB, ABD-Çin, ABD-Rusya güç mücadelesi devam ederken ABD-Türkiye arasında yaşanan güç mücadelesini de bu bağlamda okuyabiliriz.

Ancak günümüzde yaşananlar bu teorinin de güncellenmesi gerektiğini bizlere göstermektedir.

Çünkü günümüzde iki büyük güç değil çok sayıda büyük güç veya AB gibi birleşik güç grubu bulunmaktadır. Aynı şekilde sermaye gücü ile ülkelerin GSYH'larının büyüklüğüne ulaşan çok uluslu şirketleri de güç mücadelesindeki denkleme dahil etmeliyiz, ki bu konu da ayrıca irdelenmesi gereken hususlardan birisidir.

Tüm bu perspektiflerden bakıldığı zaman Türkiye'nin son yıllarda bağımsız politikalar izlemesi ve yeni sisteme geçmesi dünyanın gittiği yeni düzene hazırlandığını işaret etmektedir.

Gerek savunma sanayindeki dışa bağımlılığın azaltılması, gerek enerji politikaları, gerekse en çok ithal edilen ürünlerin yurt içinde üretilmesi konusunda çalışmalar yapılması yeni döneme güçlü bir şekilde hazırlandığımızı göstermektedir.

Aynı şekilde bağımsız dış politika izlememiz de bu göstergelerden biridir. Nitekim son yıllarda Türkiye'nin gerek İslam ülkeleriyle gerekse "Osmanlı Bakiyesi" coğrafyalarda izlediği politikalar Türkiye'nin etki alanını artırmaktadır ki bunun en net göstergesini BM genel kurulunda ABD'ye karşı yapılan oylamada görmüştük.

***

Yeni dönemin şekillendiği bugünlerde ülke liderlerin izlediği yollar daha çok ön plana çıkmaktadır.

ABD Başkanı Trump kurmuş olduğu ikili ilişkilerle yeni düzen için daha fazla ülkeyi ağına katmak isterken aynı şekilde Rusya, Çin ve Türkiye de benzer çalışmalar yürütmektedir.

Ülkeler yürüttükleri ikili görüşmeler ile yeni döneme hazırlık yapıyorlar. Bahsettiğim yeni dönem ne soğuk savaş dönemindeki gibi kırmızı çizgilerle belirlenmiş ne de küreselci serbest piyasa sistemi dönemi gibi geniş bir alana yayılan tarafların oluşturduğu bir yapı olacaktır. Yeni sistem daha karma bir yapıdan oluşurken uygulanacak ekonomik sistem ise eski dönem merkantilizmi hatırlatacaktır. Ancak yeni sistemde ülkeler bazlı çıkarlar değil oluşturulan bölgesel çıkarlar bazlı, kazan-kazan politikalarının olduğu bir yapı oluşacaktır.