Dolar (USD)
32.33
Euro (EUR)
34.69
Gram Altın
2392.94
BIST 100
10276.88
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

13 Ağustos 2020

Türkiye'nin bağımsız politikası

Dünyanın tepesinde ABD ve ÇİN üzerinden amansız bir savaş yürütülüyor. İki tarafta Müslüman ülkelerden ve Avrupa'dan, kendileriyle hareket edecek oyuncular devşirme peşinde. Bu anlamda Buckingham Sarayı’nın, ülkede Huawei’yi 5G sisteminden çıkartarak, ÇİN’E KARŞI TAVIR aldığı sır değil. Diğer tarafta ise Çin’in, bezen AB’nin deve dişleri Fransa ve Almanya, bazen Rusya, bazen İsrail ile işbirliğine girdiğini söylemek mümkün. Öyle ki Pompeo’nun birkaç ay evvel İsrail’e giderek, Çin ile ilişkileri yüzünden Tel Aviv Yönetimini uyarması bizi teyit eder nitelikte. Tabi Macron’un "NATO'DAN ÇIKALIM” fikri sonrası, Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel’İn “Almanya’nın ABD’ye bağımlı kalmaksızın kendi konumunu belirlemesi gerektiğini” vurgulaması ve bunun Akdeniz, Ortadoğu ve Kafkaslar’a yansıması da fazla söze hacet bırakmıyor.

Kısacası yukardaki iki güçten başlayarak, aşağı doğru uzanan bir mücadeleden bahsetmek çokta ütopik sayılmaz. Biraz daha açarsak; Derin Amerika’nın, “KÜRESEL BRİTANYA, ESKİ DOSTLARIYLA TEKRAR GERİ GELECEKTİR” diyen Boris Johnson’un İngiltere’siyle, büyük yatırım anlaşması arifesindeki Çin ve AB’nin ise Rusya’yla, yürüdüğüne şahitlik ettiğimiz muhakkak. Görüleceği üzere bu gruplaşmanın alt başlıklarını, Almanya ve İngiltere’nin oluşturduğundan en ufak bir şüphe yok. Kaldı ki DERİN İNGİLTERE ile DERİN ALMANYA arasında, Hıristiyanlık’dan Ezoterizm’e, AİLELER’den paylaşım mücadelesine kadar, tarihi bir bagajın varlığını da kimse inkâr edemez.

Hal böyleyken Türkiye’nin durumu soracağınızdan eminim. O zaman hemen söyleyeyim! Türkiye’nin tarafını seçmesi adına, türlü BASKILARA UĞRADIĞINDAN kesinlikle bir tereddüdümüz bulunmuyor. Buna mukabil BAĞIMSIZ ADIMLAR atmaktan ödün vermeyen Ankara’nın, bölgesel işbirliklerine girmekten de geri durmadığı ortada. Bu noktada “bağımsızlık ve bölgesel işbirliği” ifadelerinin, altını kalın çizgilerle çizmekte fayda var. Çünkü Türkiye; Kuzey ve Orta Afrika’da Fransa ile mücadele ederken, Sarraj hükümetini destekler açıklamalar yapan ABD-İngiltere’den, Mezopotamya-Basra Körfezi’nde AYRIŞTIĞI net. İlaveten Rusya ile iyi ilişkiler geliştirirken, Suriye ve Libya’da Rusya ile GÜÇ MÜCADELESİ vermemiz ve Akdeniz-Ege ekseninde ise çıkarlarımız için hemen HEPSİNE KARŞI TEYAKKUZDA olduğumuz da bir vakıa…

“Ne akalası var” demeyin sakın. Şayet Türkiye kendi BAĞIMSIZ POLİTİKASINI sürdürmemiş olsaydı, ne YPG/PKK’ya askeri destek veren ABD ve Fransa’yla, ne de “Rus-İran cephesiyle”, Suriye’de karşı karşıya gelemeyeceği aşikâr. Dahası Libya’da Rusya ile masaya oturmaz, Fransa’yla cebelleşmez, Ege ve Akdeniz’de ise hiç biri ile restleşmez, dolayısıyla da ekonomik operasyonlara maruz kalmamış olurduk. İşte o yüzden birileri gibi “NE İŞİMİZ VAR” biçiminde vaaz etmek yerine, ülkemizin güvenliğini ve en az yüz senemize bedel enerji kaynaklarını, BİR TAKIM ELİTLERİN inisiyatifine bırakmamak için sahaya indiğimiz tartışılamaz. Gücümüzü hissettirdikçe de, aralarındaki çatışmadan da faydalanarak, belli mesafeler alma imkânı yakaladığımız malumunuz.

Peki, bunun iç siyasete etkisi var mı? Elbette ki olmaması düşünülemez. Zira Türkiye çok ama çok önemli bir ülke… Özellikle AVRASYA'dan CEBELİTARIK'a kadar uzanan stratejik konumu, tekmil güçlerin DÜMENE GEÇMEYE yahut YANLARINA ALMAYA gayret göstermesine sebep teşkil ediyor. Ama bizler esas konuyu hep ıskalayarak, bütün bunları “Ayasofya, Laiklik, mülteci krizi, Dolar-Euro-Altın, futbol, CHP Kongresi, yeni kurulan partiler, sosyal medya yasası, kadın cinayetleri” gibi kavramlar üzerinden tartışmaya devam etmekteyiz. Ne diyelim! Allah’ın yardımı ile tarih, bin yıllık geçmişi yeniden açmamızı ve kendi hesaplarımızı tekrar kurmamızı sağlayacak mecrada, akmaya başladı bir kere. Bunu sadece biz değil, Le Monde gazetesinin; “YÜZYIL SONRA ERDOĞAN’IN SEVR ANTLAŞMASI’NDAN İNTİKAMI” başlıklı bir yazıyla, batılılar bile söylüyor. O nedenle hangi partide olursa olsun tüm VATANSEVERLERİN, tüm MİLLİYETÇİLERİN, tüm MUHAFAZAKARIN ve dahi YENİ NESİL GENÇLERİN, bu meseleyi siyasi kimliklerin ötesinde görmesi TARİHİ BİR VAZİFE sayılacaktır. Yoksa adamlar Sevr’i gündeme getirmişken, onların ekmeğine yağ süren konuşmaların, devletimize zarar verdiği kesinlikle unutulmamalı…