Dolar (USD)
32.33
Euro (EUR)
34.69
Gram Altın
2392.94
BIST 100
10276.88
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


TÜRKİYE'NİN TOPLUMSAL TAHKİM İHTİYACI

Türkiye, Kanlı Cumartesi katliamının şokunu üzerinden atlatmış değildir. Kanlı Cumartesi, yüz yıllarca konuşulacak ve tartışılacak bir katliam olarak tarihteki yerini almıştır. Herkes, büyük bir tedirginlik içinde sokağa çıkmakta, toplu taşıma araçlarına binmekte, dışarıya dolaşmaya çıkmakta ve günlük hayatını devam ettirmektedir. Terör saldırısının yarattığı kaygı ve korkuyla günlük hayatımızı devam ettirmenin zorluğunu hepimiz yaşıyoruz. Terör korkusunun şekillendirdiği bir psikoloji, güvenlik ve özgürlük duygumuzu, düşüncemizi ve ihtiyacımızı derin bir şekilde tahrip etmektedir.

Kanlı Cumartesi saldırısı, seçim süreci içinde bulunduğumuz bir dönemde gerçekleştirildi. Suruç, Diyarbakır ve Ankara saldırıları, ülkemizde çok olumsuz bir sapmanın yerleşmeye başladığını göstermektedir. Her saldırıdan sonra, saldırının hangi partiye yaradığından, bu saldırının hangi partinin oyunu arttırıp azalttığı yönünde tartışmalar ve polemikler yapmaya başladık. Bu tarz tartışmalar, siyaseti sinsi bir şekilde şiddetin tekeline sokmakta, şiddetin siyaseti yönlendirmesini ve manipüle etmesini meşrulaştırmaya yaramaktadır. Seçmen tercihlerinin şiddet eylemleriyle manipüle edilebileceği ihtimali, çok ciddi bir tehlikedir. Böyle bir durumun olması ihtimali bile, toplumsal ve siyasal açıdan ciddi bir zafiyet oluşturmaktadır. Terör ve şiddet eylemlerinden sonra hiçbir parti lehinde veya aleyhinde olacak şekilde kar-zarar hesaplarını yapma sapmasından vazgeçmek, siyaset ve seçmen üzerinde şiddet vesayeti kurmak isteyen güçlerin hesaplarını boşa çıkaracaktır.

Şiddet ve terör eylemleri, toplumdaki kaosu, kamplaşmayı, kutuplaşmayı, öfke ve intikam duygularını, ayrımcılığı, taassubu, fanatizmi, ötekileştirmeyi arttırmaktadır. Farklı toplumsal ve siyasal kesimlerin, şiddet eylemlerinin yarattığı kutuplaşma ortamını fırsat bilerek, birikmiş hesaplarını, öfkelerini, nefretlerini ve düşmanlıklarını derinleştirmeye çalışmaları ciddi bir sorundur. Kanlı Cumartesi katliamından sonra, birbirimizi makul bir şekilde eleştirmek, sorgulamak, birlikte düşünmek, anlamak ve tanımak yerine, herkesin öfkesini ve nefretini kustuğu sağlıksız bir psikolojik, sosyal ve siyasal atmosfer içinde bulunmaktayız. Terör, hepimizi zehirlerken, bizde nefret ve öfkelerimizin esiri olarak birbirimizi zehirlemekteyiz. Şu anda birbirimizi öfke ve nefretlerimizle zehirlemek yerine, karşılıklı ve açık nitelikteki kavrayış, eleştiri ve tefekkürle birbirimizi arındırmamız ve normalleştirmemiz gerekmektedir.

Kanlı Cumartesi katliamını DAİŞ denilen terör çetesinin yaptığına dair yaygın bir kanaat bulunmaktadır. Her gün DAİŞ mensubu olduğu söylenen intihar bombacılarının listeleri yayınlanmakta, Ankara katliamını gerçekleştiren saldırganlara dair değişik analizler yapılmaktadır. Ankara katliamını şimdiye kadar DAİŞ resmen üstlenmemiş olmasına rağmen, bu çete, saldırıda yüzlerce insanın ölümünden ve yaralanmasından duyduğu tatmini ve hazzı ifade etmiştir. Bu saldırının arkasında DAİŞ olup olmadığı, ileriki günlerde daha net ortaya çıkacaktır. Yüzlerce gencimizin ve insanımızın bu terör çetesinin içinde olduğu gerçeği, açık bir olgu olarak önümüzdedir. Farklı illerden insanlarımızın, bu terör çetesine katılması, toplumumuzda radikalizmin yerleşebileceği tehlikesinin bir ihtimal olmaktan çıkıp bir gerçekliğe dönüşme riskiyle yüz yüze kaldığımızı göstermektedir. Toplumsal yapımızın radikalizme karşı korunması konusunda bütün toplum kesimlerinin işbirliği yapması gerekmektedir.

Kanlı Cumartesi, toplumda büyük bir öfke, yas ve isyan halinin oluşmasına neden oldu. Toplumda oluşan yas, isyan ve öfke durumunu Erdoğan ve Ak parti karşıtlığına yönlendirmek için ciddi bir kampanyanın yapıldığı görülmektedir. Ülkede yaşanılan bütün sorunların kaynağının Erdoğan olduğu ve Kanlı Cumartesi katliamının, Erdoğan'ın siyasi ihtiraslarından dolayı gerçekleştiği şeklindeki bir çarpıtmayı toplumsal ve siyasal kanaat haline getirmek, büyük bir körleşme ve fanatizm durumunun tezahüründen başka bir şey değildir. Yaşanılan büyük acıyı Erdoğan düşmanlığının sermayesi haline getirmek, büyük bir çılgınlık ve cinnet halinin yansımasıdır. Türkiye'nin şu anda toplumu Cumhurbaşkanı'na düşman etme veya Cumhurbaşkanı ve toplum arasında karşıtlık konumunun kurulmasına ihtiyacı yoktur. Toplumun, yaşanılan büyük sorunların çözüm yoluna konması için çok ciddi ve çok yönlü fikirlere, bakış açılarına, eleştirilere, işleyen bir işlevsel akla ihtiyacı vardır. Erdoğan düşmanlığını yaygınlaştırarak insanların akıllarını körleştirmeye çalışmak, bütün topluma zarar vermektedir.

Kanlı Cumartesi katliamı karşısında, toplumsal, siyasal ve psikolojik zafiyetlerimiz açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Mezhep, etnisite, ideoloji, din, yaşam tarzı ve parti temellerinde kolaylıkla ayrışabildiğimiz ve terörizm gibi girişimler karşısında kolaylıkla birbirimize karşı konumlara geçebileceğimiz ortaya çıkmıştır. Provoke edilmeye hazır bir toplum olmak çok ciddi bir sorundur. Kanlı Cumartesi katliamı, Türkiye'nin kendi kendisiyle savaşması ve çatışması için gerçekleştirilen bir saldırıdır. Türkiye'nin kendi içinde dağılmış ve artık dikiş tutmayan bir ülke olduğu algısını dünyaya vermek için gerçekleştirilen Kanlı Cumartesi katliamının arkasındaki kirli güç veya yapılar, toplumumuzu kendi içinde çatıştırarak hepimizi teker teker yok etmek istiyorlar. Toplumsal zafiyetlerimizi sağlıklı bir şekilde tespit edip bütün toplum kesimleri arasında hukuk, barış ve özürlük temelinde ilişkilerin ve bağların kurulması için toplumsal yapımızı güçlendirecek ve tahkim edecek, daha doğrusu bizi sahici anlamda toplum haline getirecek adımları, ilişkileri, anlayışları, kurumları ve politikaları oluşturmaya çalışmalıyız.