Dolar (USD)
32.44
Euro (EUR)
34.68
Gram Altın
2432.14
BIST 100
10082.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

18 Ekim 2016

Türkiye'siz hesap olmaz

Beklenen Musul harekatı başladı. Tabii sömürge, kukla Irak başbakanı İbadi ağzıyla bu ilan ettirildi.

Hiç şüphesiz bu açıklamanın arkasında başta Amerika ve 'dünya 5'ten büyüktür' düstur ve hakikatinin muhatabı 5 dünya gücü ve peykleri vardır.

Hele bunlardan biri vardır ki tarih boyu bizi düşman görmüş ve sözüm ona sürekli Amerika ile 'didişen' İran, Şii 'azınlığı' arkadan ittirip bölgede ardı arkası kesilmez sorunları derinleştirme gayesindedir.

Sonda söyleyeceğimi baştan söylemek isterim. Sonunu ise asıl olması gereken işin gerçekten 'insani' kısmına ayırarak!

İşin özü, bu Musul operasyonu zamanı sırf Türkiye'yi işe dahil etmemek için erkene alınmıştır! Üstelik bu alınan kararda 'sivil kayıpların' fazlalığı umursanmadan, hele de mücadelenin uzamasını ve daha karmaşık hale gelmesini bile hesaba katarak. Çünkü Şii ordunun yoğunluklu ve peşmergenin destekli ve 'tasvip' edilmemesine rağmen Musul'a sokulmadan dışarda tutulacak olması, her ne kadar terör örgütü DAEŞ'in hakimiyetinde de olsa Musul'un asıl yapısının Sünni çoğunluğu teşkilinden dolayı DAEŞ'i 'bile' bu Şiilere tercih edecekleri orta olmasına rağmen!

Musul halkı maalesef bu noktalara özellikle ve itinayla itilmiştir!

Elbet bu hesabı yapan, sonuçlarını da baştan görmüş ve adımını buna göre atmaktadır.

Amaç apaçık ortadadır. O da Musul'un bu Sünni yoğunluğunu, daha başka yerlerde gördüğümüz gibi 'demografik yapıyı' değiştirmek içindir. Hedef, oradaki Sünnileri şehirden atmaktır. Bunun için Musul'un batı, yani Suriye kapısı açık tutularak DAEŞ militanlarını 'kaçırmak' gibi bir 'oyun' içerisinde Musul halkını da 'kovalama' amaçlandırılmaktadır.

2 yıl önce Musul'un DAEŞ'in eline geçtiğinde tablonun nasıl olduğunu hatırlarsak, tek kurşun atılmadan çekilen Irak ordusu bir tarafa, Musul'a giren DAEŞ'in desteği hem Sünni aşiretlerden gelmişti, hem de Musul'da bulunan DAEŞ'in eski Saddam ordu komutanlarının içinde olmasıdır.

Eh işte, tüm bu hesaplar yapılırken Türkiye'nin B ve C planının olması boşuna değildir! Ama hesaplar arasında fark var tabii!

Bu coğrafyada oyun içinde oyun oynayıp, haritaları çizip, sonradan itiraflarını da 'utanmadan' yapan, ajanların, yegane derdi şahsi menfaatleri olup, hiçbir şekilde 'insani kaygısı' olmayanların anlayışıyla bizim 'eman ülkesi' ilkemizin ayrımına varmak ve iyi kavramak gerek!

Bunlardan en meşhuru Lawrence "İki pırpırlı çavuşla buraları idare eden Türkleri buradan çıkarmakla hata mı ettik? diye düşünüyorum" diyor. Çünkü daha ilk yıllardan yani 1920'den itibaren bütün, mezhep ve etnik gruplar yıllarca birbiriyle savaşmış ve odur budur hala da kan akmaya devam etmektedir.

Bunun bir benzerini zamanın İsrail Cumhurbaşkanı İzak Rabin de demişti.

Yüzyıllar boyu her tür fikri, dini, etnik grubu bir arada 'huzur' içinde tutan Osmanlı, yine bağrından çıkan Cemal Paşa'lar katkılarıyla da bu güven ortamını yıktı. O Paşa ki, Arap aşiretlerinin kızlarını zorla getirtip, olmaz aşağılık, ahlak dışı, türlü rezalet meclisleri kurmakla yetinmeyip üstüne de haksız yere nice insanı astırmış ve bölgenin karmaşaya sürüklenmesi için elinden gelen katkıyı sunmuştur.

Oysa Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş'un da ifade ettiği gibi, tarih boyu her tür mazluma kucak açan bu topraklarda hakim anlayış, yüce gönüllü millet, yerinde İspanya'dan kaçan Yahudileri, ikinci cihan harbi göçmenlerini, Rumu, Ermenisi, Kürdü, Alevisi, Şiisi, ırkdaşı, dindaşı her cins insanı bağrına basmıştır. Ve yine haslet ve ulvi duyguları kaç bir kalem 'insani' sebeplerle Suriye'ye, Irak'a bakmakta, bu sebeple orda yaşananlara sessiz kalmak istememektedir.

Yoksa İbadi'yi veya Esed'i hesaba alıp, muhatap kabul ettiğinden veya onlarla 'boy ölçüşmek' maksatlı değil!