Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.79
Gram Altın
2422.21
BIST 100
10045.74
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

06 Şubat 2024

​Üç sosyolog

Toplum ve insanların etkileşimi üzerine çalışan sosyolojinin konuları, toplumsal araştırmalar ile bireyler arasındaki ilişkilerden küresel sosyal işleyişlerine kadar geniş bir alandır. İnsanların neden ve nasıl bir toplum içinde yaşadıklarına odaklanıp çalışan kişiye de sosyolog denilmektedir. 19. yüzyılın ilk çeyreğinde gelişen sosyoloji diğer bilim dallarına göre genç sayılır.

Bu girizgâhtan bahsetmemizin sebebine gelince; geçtiğimiz hafta içinde belediyeciliği alt/üst yapı veya inşaat olarak görmeden kültürel yapımıza katkı sağlayan Zeytinburnu Belediyesi’nden gelen ‘Hüsamettin Arslan Kitabı’ ile ilgili bir yazı kaleme alacaktım ki Prof. Dr. Orhan Türkdoğan ve Alev Alatlı’nın vefat haberleri gelince üç değerli sosyologla ilgili düşüncelerimden damıtılmış kısa bilgiler arz ederek onları rahmetle yâd etmek istedim.

Asım Öz’ün hazırlığını üstlendiği ve mükemmel bir kitap olarak ele aldığım ‘Hüsamettin Arslan Kitabı’nda hocamızın eserlerinden ve konuşmalarından seçilen metinlerle hocamız hakkında düşüncelerini kaleme alan entelektüel yazarlarımızın yazılarından başka bir yazımızda söz ederiz inşallah.

Çoğumuzun kitaplarından aşina olduğuna inandığım Orhan Türkdoğan hocamızla görüşmemiz 11 Temmuz 2008 günü TBMM’de Üstün Hizmet Ödülü verildiğinde olmuştu. Diğer ödül verilenlerinde özgeçmişlerinin yer aldığı ödül kitapçığının basımı tamamlandıktan sonra haberlerde değerlendirilmesi için TBMM İletişim Başkanlığına takdim etmiştim. Bir süre sonra telefonda Feridun Keşir başkanın “Buradaki fotoğraf Orhan Türkdoğan değil” uyarısının peşinden ona ödül verilmesini teklif eden milletvekillerinin takdim ettikleri dosyadaki vesikalık fotoğrafa baktıktan sonra kendisini arayıp “Bize verdikleri bu” dedim ama içime kuşku girmişti.

Ödülünü almak için Ankara’da misafir edeceğimiz Türkdoğan’ı hava alanında karşılayacak görevliye basılan kitapçıktan vererek göstermesini tembihledim. Personelin resmin kendisine ait olmadığını söylediğini belirmesi ile tepemden ter akması gecikmedi. Kitapçığı tekrar basmanın vakit alacağını düşünerek Feridun Keşir’in odasında yapılan istişare ardından Orhan Türkdoğan’ın fotoğrafını kitaptaki ölçüsüne ve renk uyumuna dikkat ederek kuşe kâğıda bastıktan sonra sayfadaki hatalı resmin üzerine tek tek yapıştırarak geceyi geçirmiştik. Ertesi gün TBMM Üstün Hizmet Ödülleri, TBMM Tören Salonu'nda, TBMM Başkanı Köksal Toptan, TBMM Başkanvekili ve Kültür, Sanat ve Yayın Kurulu Başkanı Nevzat Pakdil, bakanlar, TBMM Başkanvekilleri, Divan üyeleri, milletvekilleri, ödül alan kişi ve kuruluşları aday gösteren illerin vali ve belediye başkanları ile ödül alacak kişi ve davetlilerinin katıldığı törende kitapçıkta yapılan rötuştan benimle çalışanlar dışında hiç kimsenin haberi olmamıştı. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve milletine ulusal ve uluslararası düzeyde üstün hizmetlerde bulunanlara, Türkiye'nin tanıtımına katkı sağlayanlara, halkın refahı, eğitimi, mutluluğu ve sosyal gelişimi için yararlı hizmetlerde bulunanlara verilen ödülünü alırken Türkdoğan, “600 yıllık Osmanlı'nın mirasına konan Türkiye peçe, bıyık, sakal, Ergenekon anarşizmi içinde dönüp duruyor, alabora içindeyiz” sözleriyle dikkat çekmişti.

Alev Alatlı’nın felsefe, politika, ekonomi, ilahiyat ve sosyoloji gibi bilimleri edebiyat alanında birleştiren, çağın problemlerini evrensel bakış açısı ile ele alan modern Türk romancılığının önde gelen isimlerinden olduğunu söyleyebiliriz. Onu daha çok televizyon programlarındaki söyleşilerinden biliyordum diyerek bazılarınızı hayal kırıklığına uğratmış olabilirim. Ancak doğrusu bu. Sohbetleri daha çok hoşuma giderdi rahmetlinin.

Anılmak duadır diyerek bu vesileyle üç değerli mütefekkirimize rahmet diliyorum ve’s-selam.