Dolar (USD)
32.34
Euro (EUR)
34.74
Gram Altın
2454.33
BIST 100
10218.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

01 Ocak 2020

Üçüncü şık ne olmalı?

Bir proje sırf iktidar partisi tarafından sahaya indiriliyor diye eleştirilmez ya da topa tutulmaz. Aynı şekilde bir proje benim partim her zaman doğruyu yapar diyerek de koşulsuz bir biçimde savunulamaz. Büyük projelere bakarken soğukkanlı, araştırıcı ve anlamaya dönük bir yaklaşım sergilenmelidir. Bir şeyi körü körüne, cahilce, hakkında bilgi sahibi olmadan eleştirirseniz bu sizin partizan ve at gözlüğü takmış bir cahil yaftası yemenize neden olur.

Herkes her meselede aynı tavrı alacak değil elbette. Mesela bir uzman herhangi bir proje ya da meseleye bakarken başka bir gözlükle bakar, bir parti teşkilatı mensubu farklı pencereden bakar, bir muhalif ayrı bir gözlükle olayı değerlendirebilir. Bu gayet doğaldır. Ancak tuhaf olan şu ki özellikle ülkemizde garipsenecek ve üzerinde epeyce düşünülmesi gereken bir toptancılık ve sövgücülük var. “Eğer bir şeyi iktidar partisi yapıyorsa bunların yaptığı işin tamamı sakattır, tamamı boştur, tamamı gereksizdir” gibi saçma bir anlayış var. Bu tutum olsa olsa cehaletle ve aymazlıkla tanımlanabilecek bir patolojik vakadır. Bu hastalığa maruz kalmış kitleler öyle büyük bir edepsizlik içindeler ki ağızlarından sövgü, dillerinden yergi, gönüllerinden “idam sehpası” evet yanlış duymadınız “idam sehpası” geçiyor her fırsatta! Menderes’e yaptıklarının aynısını bugün Sayın Erdoğan’a yapmak niyetindeler.

Benzer şekilde bir de yapılan üretilen ve sahaya sürülen her şeyin sonuna kadar koşulsuzca desteklenmesini isteyen ve her fırsatta muhaliflerini linç etmeye çalışan bir kitle var. Bu kitle de her şeyi fütursuzca olumluyarak şakşakçılıktan öte bir katkı sağlamaktan epey uzak durumdadırlar. Evet ülkenin şakşakçılara da ihtiyacı var şüphesiz ama bu şakşakçılığın da linçe dönüştürülmemesi, sevgi, saygı ve nezaket koşullarında yapılması gerekir. Güç sizdeyken başkalarına saygı duymayı ve başkalarını da dinlemeyi öğrenemezseniz yarın o güç başkalarının eline geçtiğinde aynı muameleyi birileri size reva görmeye başlar.

Sevgimizde de nefretimizde de aşırıya gidiyoruz. Anlamaya, dinlemeye, araştırmaya, okumaya ne tahammülümüz ne de ayıracak zamanımız var. Oysa ki ne bir şeyi körü körüne savunmak ne de bir şeye körü körüne sövmek hiç kimseye bir şey kazandırmaz. Bu iki aşırı tavır cehalet bataklığında yüzen, geri kalmış toplumların tavrıdır. Türkiye’de kendisini ilerici, çağdaş, eğitimli, batıcı, seçkin hatta beyaz Türk olarak gören elitist kitle de maalesef bu hastalıkla pençeleşmektedir. Karşı tarafta duranlardan da çok ümitvar olduğumuz söylenemez.

Kanal İstanbul ve yerli otomobil projesi üzerinden son günlerde yürütülen tartışmalara bakıldığında ne demek istediğimiz daha net anlaşılır zannediyorum. Bu projeleri sahiplenmeyen ve karşı çıkanlar niçin karşı çıktıklarını, söz konusu projeleri savunanlar ise neden savunduklarını bilmiyorlar. Çünkü bu iki proje hakkında bilgi sahibi değiller. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olduğunu zanneden ebleh kitleler ellerindeki sosyal medya silahlarını kendilerine karşıt gördükleri düşman mevzilerine doğrultarak kin ve nefret tohumları sıkıyorlar. Küfürleşmeler, hakaretler, restleşmeler gırla gidiyor. Soğukkanlı ve aklı başında insan sayısı o kadar az ki, insanlar koşulsuz yandaşlıkla azgın muhaliflik arasında savrulup duruyorlar. Oysa ki yandaş olan neden yandaş olduğunun temeline inse ve araştırsa, savunduğu şeyi karşı tarafa dahi iyi aktarabilmenin yollarını arasa, karşı çıkan muhalif de neden karşı çıktığının argümanlarını ortaya koysa mesele aslında kendiliğinden çözülecek ve haklı olan tarafın haklılığı baştan ortaya çıkacak. Ancak dert başka olunca ahval de başka oluyor. Amaç üzüm yemekten çok bağcıyı dövmek olunca insanların ta en baştan gözlerini kin ve öfke bürüyor. Siyasi tarafgirlik bir anda önü alınamaz bir soğuk savaşa dönüşüyor.

Söyleyeceğim son söz şudur: “Sırf bu projelerin liderliğini Sayın Cumhurbaşkanı yapıyor, bu projeler onun eseridir” kalıbının arkasına sığınarak işi Erdoğan düşmanlığına indirgeyerek basitleştirmek ancak ve ancak cehaletle ve geri kafalılıkla açıklanacak bir şeydir. Benzer şekilde nasıl olsa bu projelerin mimarı Sayın Erdoğan’dır diyerek hiçbir şey okumadan, araştırmadan, neyin, niçin, hangi amaçla ve hangi şartlarda yapıldığını anlamadan kuru kuruya bayrak sallamak da bir o kadar doğru değildir. Her iki aşırı tavır da topluma ve siyasete bir şey kazandırmaz. Sanırım siyasal bilincimizin yükselmesi ve siyasal kültürümüzün gelişmesi biraz zaman alacak. Öyle anlaşılıyor.