Dolar (USD)
32.27
Euro (EUR)
34.79
Gram Altın
2434.06
BIST 100
10268.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

01 Ekim 2023

​Üniversitelerimizde yayın atağı

Üniversitelerimizde giderek artan kültürel yayınlar dikkat çekiyor. Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi’nin yayınları göz dolduruyor.

Üniversiteyi okuduğum 1980’li yıllarda koca Türkiye’de beş on üniversiteden bahsediliyordu. Bugün yaklaşık 200 civarında üniversitemiz İstanbul’un ve Anadolu’nun her köşesini süslüyor. Bu ilim ve irfan yuvaları, kuruldukları şehirlerin sosyal hayatını ve kültür dünyasını zenginleştirdikleri gibi ekonomik anlamda katkılar da sağlıyor. Bazıları şimdi hemen şu itirazda bulunacak: “Sayı artı ama ya kalite ne durumda?” Hiç kimse merak etmesin, kalite de gayet iyidir. Kemiyet de güzel, keyfiyet de. Ben üniversitelerin sosyal bilimlerdeki gelişmelerini yakından takip ediyorum. Türk Dili ve Edebiyatı, Tarih, Felsefe, Sosyoloji, Psikoloji, Sanat Tarihi, Hukuk, İlahiyat, Güzel Sanatlar gibi fakültelerdeki seviyeyi görebiliyorum. Bu bölümlerde hocalık yapan seçkin ilim adamlarımızın muhtevalı eserlerini okuyorum. Televizyonlarda, radyolarda açık oturumlarda fikirlerine başvurulan veya program yapan hocalarımızı dinliyorum. Başta gazetemiz Milat olmak üzere birçok günlük gazetede köşe yazarlığı yapan veya araştırma-incelemeleri, makaleleri yayımlanan profesörlerimizin yazılarından istifade ediyorum. Bu yazıları takip edenler, akademisyenlerimizin büyük birikimini görebiliyorlar.

KARALAYANLAR UTANMALI

Bugün Türkiye’de ‘müzmin muhalif’ diyebileceğimiz bir kesim var. Bunlar yapılan hiçbir hizmeti takdir etmezler. Hiçbir hayırlı işi duymazlar. Güzel icraattan habersizdirler. Çünkü gözleri var görmez, kulakları var işitmez, vicdanları hakkı söylemez, hakikati asla dile getirmezler. Malumdur, muhalefetin bu olumsuz tiplerinden birisi, “Bu hükümet iyi şeyler yapsa da biz bunu söylemeyeceğiz, kabul etmeyeceğiz. Çünkü biz muhalefetiz.” gibi çarpık bir anlayışı seslendirmişti. Fecaati düşünebiliyor musunuz? Adam itiraf ediyor. Mavi Vatan, Karabağ Zaferi, terör örgütleri PKK ve FETÖ’nün bitirilmesi, Doğalgaz ve Petrol aramaları, Ayasofya’nın ibadete açılması, ilk otomobilimiz TOGG, uçağımız ile savunma sanayiindeki olağanüstü gelişmeler bunları heyecanlandırmıyor. Seçimde büyük bir tokat yediler, yedi düvel ile birlikte birleştikleri hâlde hepsi mağlup oldu. Masaları dağıldı, hüsrana uğradılar. Çünkü niyetleri iyi değildi. Şimdi de birbirlerine düştüler. Aziz milletimiz ferasetiyle, basiretiyle, şuuruyla tehlikeyi sezdi, doğru tercihte bulundu. O kadar bağırıp çağırdıkları hâlde halk onları ciddiye almamıştı. Öyleyse biz de umursamayalım. Şimdi de iyi çalışma ve faaliyetlerden bahsedelim.

ÜNİVERSİTELERDE CANLILIK

Dünyanın yaşanmış en büyük felaketlerinden birisi kabul edilen Koronavirüs Salgını’nı en az zararla atlatan ülkelerden birisi de şükürler olsun ki Türkiye’miz oldu. Üniversitelerimiz de o dönemde eğitimi internet üzerinden devam ettirdi. Şimdi normal öğretime geçildi ve öğrencilerimiz hocalarıyla buluştu. Tabii normalleşme başlayınca kültür sanat faaliyetleri de arttı. Belediyelerimiz gibi üniversiteler de kültürel faaliyetlere gereken değeri veriyorlar. Konferanslar, paneller, sempozyumlar ve atölyelerin yanı sıra üniversite çatısı altında gerçekleşen yayıncılığın da önemi inkâr edilemez. Birçok üniversitemiz kendi bünyesinde çok ciddi kitapları ve dergileri kültür hayatımıza kazandırıyor. Onlardan biri de, İstanbul’da yüksek öğretim hizmeti veren Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi’dir. Daha önce üniversitenin Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanlığı’nı başarıyla yürüten Prof. Dr. M. Fatih Andı, 26 Aralık 2018 tarihinden itibaren bu ilim yuvamızın Rektörlüğü’nü liyakatle sürdürüyor. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde okurken mümtaz hocalardan dersler alan ve kendisini iyi yetiştiren Fatih Hoca’nın edebiyata dair kaleme aldığı değerli eserleri bulunuyor. Bir kısmı ödüllendirilen kitapların isimleri şöyle: Toplum Edebiyat, Servet-i Fünûn’a Kadar Türk Şiirinde Şekil Değişmeleri, Edebiyat Araştırmaları, Roman ve Hayat, Hayata Edebiyatla Bakmak, Güneşe Tutulan Ayna, İstiklâl Marşı İstikbâl Marşı, Emperyalizme Direniş Bilinci: Çanakkale, Bir Dağ Nasıl Söylerse Öyle:Cahit Zarifoğlu, Şiirin Ufku-Hazreti Peygamber’i Şiirle Sevmek, Akrebi Kuyruğundan Tutmak, İnce Ayar Hassas Mi’yar.

EMEK MAHSULÜ ESERLER

Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Yayınları arasında çıkan ve benim görebildiğim beş eserden bahsetmek istiyorum. Doğrusu bu kitaplar, hepimiz için ümit verici. Bazı üniversitelerimizin yayınları mutlaka vardır ama keşke tamamı yayıncılığa ağırlık verse. En azından kendi bünyelerinde hocalık yapan akademisyenlerin eserlerini öğrencilerine ve okuyuculara ulaştırsalar. FSMVÜ Yayınları arasında neşredilen, bahsedeceğim ilk eser, Fatih Sultan Mehmed Han adını taşıyor. Prof. Dr. Fahameddin Başar Hocamızın editörlüğünde gün ışığına çıkan eser, “Kurucu Vâkıflarımızdan Fatih Sultan Mehmed Han’ın Aziz Ruhuna Rahmet Duasıyla” ithaf edilmiş. Anlamlı, vefa ve kadirşinaslık örneği bir çalışma. Eserde birçok kişinin emeği var. Takdim yazısında, şöyle deniliyor: “İstanbul’un Fethi şüphesiz büyük bir askeri başarıdır. Ancak, onu bu askerî başarıya ve ‘Fatih’ olmaya götüren arka planda derin bir inanç, kararlı ve cesur kişilik, üstün muhakeme gücü, daha çocukluğundan itibaren aldığı eğitim, bilgi ve kültür birikimi vardır. O, sadece iyi bir komutan ve devlet adamı değil, aynı zamanda bir bilim, sanat ve kültür adamıdır. ‘Avnî’ mahlasıyla şiirler yazmış olan Fatih, herhalde dünyada imparatorluk kurmuş tek şairdir.” Prof. Dr. Musa Duman Sunuş yazısında çağ açıp çağ kapatan büyük Sultan’ın portresini ortaya koyuyor ve şöyle diyor: “Fatih Sultan Mehmed Han, sadece Osmanlı padişahları arasında önemli bir sima değil, dünya siyasetine birçok yönden etki etmiş müstesna bir şahsiyet. Çocukluğundan başlayarak kendisine sunulan siyasî, ilmî ve askerî muhitin her türlü fırsatını değerlendirerek yetişmiş dâhi, âlim ve şair. Şöhreti özellikle tüm Müslüman dünyaya yayılmış büyük bir devlet adamı. İstanbul ‘u fethederek Hz. Peygamberin müjdesine mazhar olmuş, payitaht yaptıktan sonra da her taraftan âlim ve sanatçıları davet ederek İstanbul’u bir ilim merkezi haline getirmiş, Sahn-ı Seman’da bizzat ilmî tartışmalara katılmış.” Fahameddin Başar’ın ön sözde yaptığı şu değerlendirme de oldukça mühimdir ve konuya dair ufuk açıcıdır: “Fatih Sultan Mehmed, bir esere sığmayacak kadar çok yönlü bir kişiliktir. O, tarihin incelendikçe derinleşen ve anlaşılması zorlaşan ender şahsiyetlerden birisidir. Bu sebeple de onunla ilgili ne yazılsa son söz söylenmiş olmayacak aksine yeni çalışmalara zemin hazırlayacaktır.”Eserde makaleleri bulunan 20 isim arasında İsmail E. Erünsal, Mehmet İpşirli, Abdülkadir Özcan, Hüsrev Subaşı, Suphi Saatçi, Kemal Yavuz ve Hasan Akay da bulunuyor.

AYASOFYA SEVİNCİ

Ayasofya Camii’nin ibadete açılmasının ardından milletimizin duyduğu büyük sevincin yanı sıra ilim, fikir ve sanat dünyası da üstüne düşen görevi hakkıyla yerine getirerek bu tarihî mabede dair birbirinden kıymetli eserlere imza atıyor. Sanıyorum Ayasofya hakkında yerli ve yabancıların yazdıkları kitaplardan rahatlıkla küçük kütüphane kurulabilir. Keşke Ayasofya’nın bahçesinde, uygun bir köşede mabedimize dair kaleme alınmış eserlerden bazıları sergilense. Böylelikle camiye gelenler, bu kitapları toplu olarak görebilecektir.

İşte bu seçkin kitaplardan birisi de Ayasofya ve Onarımları adıyla yine FSMÜ Yayınları arasında çıktı. Fatih, İstanbul ve Ayasofya, birbirini hatırlatan ve çağrıştıran akraba isimler. Fatih’ten bahsediliyorsa İstanbul anılmalıdır, İstanbul’dan söz ediliyorsa Ayasofya konuşulmalıdır. Hasan Fırat Diker’in kaleme aldığı eserin başında “Ayasofya’nın Erken Tarihçesi” bulunuyor. Ondan sonra da asır asır Ayasofya’nın gerek kilise, gerekse cami dönemlerindeki onarımları ele alınıyor. Fotoğraflarla süslenen ve çizimlerle desteklenen eserin ön sözü merhum sanat tarihçimiz Prof. Dr. Semavi Eyice’ye ait. Titizliğiyle bildiğim ve tanıma talihine eriştiğim merhum Hocamız, kitabın “en etraflı çalışmalardan biri olarak dikkat çektiğini” belirttiği yazısında, “Dr. Hasan Fırat Diker tarafından yapılan bu çalışma yapıldığı tarihten itibaren Ayasofya’nın geçirdiği çeşitli onarımların neler olduğunu kronoloji sırasına göre ortaya koymaktadır.” diyor. Sözü Semavi Hocaya bırakalım: “Bu oldukça zahmetli işi başaran araştırmacı, sadece görünür bazı mimari değişiklikleri yazmamış, aynı zamanda Ayasofya yazmalarında bahsi geçen çeşitli harç terkiplerinin laboratuvar sonuçlarına ve Ayasofya’nın uçan payandalı modelinin deprem simülasyonuna da yer vermiştir. Bu bakımdan teknik açıdan Ayasofya’nın yapısında tespit edilebilen değişiklikler, ilmî ölçü ve esaslara göre derlenmiş bulunmaktadır.”

ITRÎ SEMPOZYUMU

Tabii üniversitelerin kalıcı olan hizmetlerinden birisi de düzenledikleri sempozyumlardır. Bunlardan birisi olan Uluslararası Itrî Sempozyumu, bu üniversitemiz bünyesinde tahakkuk etmişti. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı himâyelerinde gerçekleştirilen sempozyumun Düzenleme Kurulu’nda Nagehan Haliloğlu, Vahdeddin Işık ve Yalçın Çetinkaya bulunuyor. Burada sunulan bildirilerin Uluslararası Itrî Sempozyumu adıyla Yalçın Çetinkaya editörlüğünde özenle kitaplaşması, ayrı bir hizmet olmuştur. Üniversiteler genelde düzenledikleri sempozyumlardaki bildirileri mali kaynak bulduklarında kitaplaştırıyorlar. Böylelikle o ilmî konuşmalar kalıcı hâle geliyor. Yıllar önce düzenlenen bu sempozyumda tebliğ sunanlar arasında merhum Emin Işık ile Beşir Ayvazoğlu, Nuri Özcan, Talip Mert ve Yalçın Tura da bulunuyor. M. Fatih Andı Sunuş yazısında Itrî’nin bizim medeniyetimizdeki yeri üzerinde duruyor ve “Itrî, iyi bir şair, usta bir ta’lik hattatı, fakat hepsinden daha iyisi de bir büyük musikişinastır.” diyor. Prof. Dr. Bekir Karlığa, Itrî’nin “aynı zamanda bir hâfız” olduğunu bize hatırlatıyor ve devam ediyor: “Hâfızlığı ile bestekârlık kabiliyetini tıpkı mûsikî birikimini miras olarak aldığı Hâfız Abdülkâdir Merâgi ve hocası Hâfız Post gibi mezcedebilmiş, bu sayede ihtişamlı eserler ortaya koymuştur. Dolayısıyla Itrî’nin hem kişiliği ve hem de bestekârlığı, medeniyetimiz ve mûsikî kültürümüz için her dönemde örnek teşkil etmiştir.” Uluslararası Itrî Sempozyumu notalar, bilgiler, belgeler ve fotoğraflarla bir kaynak esere dönüştüğünü söylemeliyiz.

Nurdan Şafak’ın hazırladığı Hayırsever Bir Osmanlı Valide Sultanı Hatice Turhan Sultan ve Vakfiyesi ile Said Nohut’un Vakfiyeleri Işığında Milaslı Abdülaziz Ağa ve Ailesi isimli eserler de çok kıymetli olup ikisi de kendi alanlarında başarılı çalışmalar olarak göz dolduruyor. Üniversitemizin göremediğim başka yayınları da var. Bu iyi neşriyatın yapılmasına vesile olan ve emeği geçenleri yürekten kutluyor, ellerine, kalemlerine, gönüllerine sağlık diyorum.