Dolar (USD)
32.21
Euro (EUR)
34.77
Gram Altın
2425.86
BIST 100
10209.06
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

18 Aralık 2019

Üretim Ekonomisine Nasıl Geçeriz?-2

Bir önceki yazımızda üretim ekonomisine nasıl geçebileceğimize dair bazı tekliflerimizi sunmuş, bir sonraki yazımızda başka tekliflerde bulunacağımızı ifade etmiştik. Devletin bir rant merkezi olmaktan çıkarılması, rant sektöründen elde edilen kazançların vergilendirilmesi, istihdam, vergi, ihracat oluşturmayan yabancı sermayeye kısıtlama getirilmesi, bankacılık sektörünün yeniden yapılandırılması, faizsiz ekonomiye peyderpey geçiş gibi bazı teklifleri daha evvel işlediğimizden mütevellit bu yazıda aynı başlıklara tekrar değinmeyeceğiz.

Üretim ve ürün deyince ne anlıyoruz? Sadece elle tutulan, gözle görülen bir somut ürün mü aklımıza geliyor, yoksa çağın yükselen yeni sektörlerinin yüksek teknolojili ürünleri de buna dahil mi? Mesela bilgisayar donanımı bir somut ürün iken, bilgisayar yazılımı hangi başlık altında değerlendirilecek? Tabii olarak bir ürün için klasik anlamda üç başlık açılabilir:

  1. Somut, elle tutulur bir mala karşılık gelen ürün,
  2. Hizmet sektörünün çıktısı olarak müşteriye sunulan ürün, (mesela sigortacılıkta müşteriye sunulan hizmetler ürün olarak anılıyor)
  3. Bilgi çağının klasik endüstriyel alanına dahil olmayan bilişim sektörüne dahil edilebilecek olan ürünler. (Yazılım gibi…)

Evet Türkiye klasik anlamda endüstri devrimine yetişemedi. Halen tarım toplumu ile sanayi toplumu arasında bir evrede ilerliyoruz. Bilişime, dijitalleşemeye dair atılımlarımız söz konusu olsa da kamu örgütlenme biçimimiz ve başka sosyolojik bulgular henüz bilgi toplumu sürecine dahil olmadığımızı kanıtlıyor. Öyleyse aşama olarak nerede durduğumuz noktasında bile bazı açık belirsizliklerimiz var. Peki bu belirsizliği nasıl aşacağız?

Bugün dünyanın ekonomik ve siyasal anlamda hangi noktaya geldiğine baktığımızda karşımıza şu tablo çıkıyor. Dünyanın bilgi toplumuna geçmiş ve endüstrileşmiş ülkeleri tamamıyla tarımdan vazgeçmiş değiller. Evet sosyolojik olarak bilgi toplumuna geçmiş durumdalar ama tarımsal üretimleri de yüksek teknoloji desteği ile sürüyor. Çünkü gıda, özellikle de sağlıklı ve organik gıda bütün dünyada hâla çok önemli bir stratejik değer. Dünyada pek çok ülke bu konuyu önemsiyor ve bu alana yatırım yapıyor. Öyleyse Türkiye de bu anlamda kendisine sağlıklı bir yol haritası çizmek zorunda.

Türkiye bir taraftan bilgi toplumu evresini yakalayıp yakalayamayacağına karar verirken, öbür yandan tarımsal üretimi modern koşullarda sürdürmenin çarelerine bakacak. Yani tarım ve hayvancılık konusunda geleneksel yöntemleri diriltme ve geleneksel nüfusla bu işi yapmak yerine tarımı daha modern şartlarda yapacak modern çiftlik ve işletmelere ihtiyacımız var. Bu hem kendi ihtiyaçlarımızın karşılanması, hem de dışarıya ihracat yapılabilmesi için bu elzem bir durum.

İkinci önemli konu Türkiye ağır sanayi konusunda bazı yeni ilkeleler geliştirerek yolunda devam etmek zorunda. Savunma sanayi, silah sanayii, ilaç sanayi, demir çelik, otomotiv gibi halen dünyada stratejik önemini koruyan sektörlerde Türkiye var olmak ve büyümek zorunda. Türkiye Ar-Ge ve know-how alt yapısını güçlendirerek dışa bağımlıktan kurtulacak ve şahsen benim adını “mega inovasyon” koyduğum bazı “büyük yenilikçi” ürünlerle dünya pazarlarında rekabet edebilir hale gelecek. Mega inovasyon dediğimiz şey nedir? Şöyle örneklendirelim: Mesela otomobilde yeni bir fren sistemi geliştirmek yerine otomobilin kendisini icat etmek gibi!!! Otomobil, elektrik, internet, telefon dünya tarihini değiştiren önemli buluşlardır. İşte Türkiye’nin böyle bir mega inovasyon yapmaya ihtiyacı var. Güçlü bir eğitim, Ar-Ge ve bilim altyapısıyla buna orta vadede ulaşmak mümkün.

Bütün bunlar için bilimsel alanını gerçekten özerkleştirilmesi ve bilimsel üretimin kalite bakımından artırılması gerekiyor. Yüksek teknoloji laboratuvarları kurmakla bu iş olmaz. Bu laboratuvarları icat yapmak için kullanacak zeki ve yetişmiş insanlara da ihtiyaç var. Ayrıca özellikle mega inovasyon yapabilmemiz için çok sayıda üniversiteye değil, az sayıda nitelikli bilim üssüne ihtiyacımız olduğu açık.