Dolar (USD)
32.36
Euro (EUR)
34.68
Gram Altın
2390.01
BIST 100
10162.47
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

04 Kasım 2020

Varlığa şükür, yokluğa sabır

Kimse bize gül bahçesi vadetmedi. Herkes gülünü de bahçesini de kendi gönlünde taşıyordu. Gözyaşının da tebessümün de kaynağı göz iken bazen gülmek bazen de ağlamak düşüyordu kaderimize. Kelimeler bazen hüzün makamında dökülürken bazen de neşe saçardı etrafımıza. Hayatın her hali yekvücut olarak ruhumuzu ev sahibi edinmişti kendine. Ruhumuz kendi evinde hizmetkârı olmuştu duyguların.

Gül dikensiz, bahçe ise çilesiz olmaz. Gönlünde gül olanın dikene razı olması da bu sebepledir. Dikene razı olabildiği kadardır mutluluğu insanın. Umut mutluluktan bir önceki duraktır. Umudu oranındadır mutluluğa yakınlığı insanın. Mutluluk dediğin yine de bir tarafı hüzündür ve her gülenin dudağının bir kenarında bir parça hüzün bakidir.

“Biz insanı en güzel biçimde yarattık. Sonra onu (yaptıklarından dolayı) aşağıların aşağısına indirdik.” (Tin Suresi, 4-5. Ayetler) diyen Yüce Allah, fıtrat olarak en mükemmel şekilde yaratılmış olan insanın, kendi eliyle kendi kederine davetiye çıkardığına dikkat çekiyor. İnsanın yaptıklarından dolayı hüzün gelip hayatın başköşesindeki yerini usulca alıyor. Bunun başlıca nedeni ise amaçlar ile araçları birbirine karıştırmamız oluyor.

Hayatımızın merkezine aldığımız dünya nimetlerini araç olmaktan çıkarıp amaç haline getirdiğimizden beri adına huzur dediğimiz, adına mutluluk dediğimiz gemi ruhumuzun limanına yanaşmaz oldu. Umut tekneleriyle kıyıda oyalanıp durur hale geldik. Her oyalanmamız gemiden daha da uzaklaşmamıza neden oldu.

Durup düşünmek ve amaç araç dengesini yeniden düzenlemek gerekiyor. Bunun için de sabır ile şükrü hakkıyla idrak ederek işe başlamalıyız.

Allah kulunu bazen verdiği ile bazen de vermediği ile imtihan eder. Varlık ile yokluk arasındaki ince çizgide durur hayatımız. Uçurumun kenarında durduğumuz ömrümüzü bir ip cambazlığı ustalığıyla yaşamanın cesaretini ortaya koymak gerekir.

Varlıkla yokluk arasında ince bir çizgide durur sabır ve şükür. Çizgi sınırıdır imtihanın. Çizginin ötesi uçurumdur. Yar ile yâr arasında tek fark nasıl ki bir çizgiyse verilene de verilmeyene de gösterilecek tavır da o kadar incedir. Verilene şükretmek, verilmeyene sabretmek gerekir.

Verilene şükretmesini bilen kul, yaşadığı hayatta kendisine sunulan nimetlerin kıymetini daha iyi idrak ederek yaşarken şükrünün edasıyla başkalarının şükrüne de vesile olur. Her nimetin birazı bazen de bir azığı vardır. Senin için biraz olan başkası için azık olur. Allah’ın sana verdiği nimeti başkasıyla paylaştığın zaman o nimet ona rızık olur. Onun rızkı da senin sadakana vesile olur. Ne güzel bir duygu! Yerken şükredersin huzur, yediğini paylaşırsın huzur, başkasının rızkına vesile olursun huzur... Varlığın şükrünü yerine getirebildiğimiz müddetçe huzur duyarız.

Verilmeyende ise vardır bir hikmet diyerek sabretmek gerekir. Peygamber Efendimizden (SAV) çok fazla mal sahibi olmak için dua etmesini isteyen Salebe’ye, Peygamber Efendimiz (SAV) “Şükrünü eda edebildiğin az mal, şükrüne güç yetiremeyeceğin çok maldan hayırlıdır.” diyerek var olanla yetinmesini ve güç yetiremeyeceği şeyleri talep etmemesini istemiştir. Elimizdeki ile yetinip rızkı veren Allah’tır, diyerek elimizden geleni yaptıktan sonra tevekkül kapısına sığınarak sabır elbisesine bürünmek gerekir.

Sabır, kanaatkârlığa açılacak kapının anahtarıdır. Kanaatkâr insan her halükarda huzura erecek olandır. Bu anlamda olana rıza gösterilmelidir. Razı olmak sabrı gerektirir ve imtihanının çoğu sabırdır.

Her sabrın sonu her halükarda şükürdür. Sabır da şükür de aynı ruh dünyasının çocukları yani birbirlerinin kardeşidir. Varlığa şükretmek, yokluğa sabretmek bu dünyada erdeme ve huzura, ahirette ise rahmete vesile olacaktır inşAllah.

Sabır ile şükür arasındaki ince çizgide yürüyebilmek umuduyla…