Dolar (USD)
32.36
Euro (EUR)
34.76
Gram Altın
2439.13
BIST 100
10082.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

10 Ekim 2015

VARLIK İMTİHANI ve MÜLTECİLER

Yarım bırakılmış bir yazı bu. Kıyıya vuran insanlıkla not defterimin kenar kısmında yürümeye başlamış, henüz yarısına gelinmeden şehit annelerinin vakur sızısını duyumsamış, onların gözlerindeki yağmurla "ne çok acı var" mısraını tekrarlamış, sessizce susmuş işte; tamamlanamamışu2026

Bir tevafuk eseri çıkmasaydı o buruk kelimeler yeniden karşıma, hatırlanmak ve yazılmak için yine bir köz bekleyecekti belki de; ne haksızlık! Hep böyle olmuyor mu zaten? Sessizce de olsa haykırabilmek, haksızlıklara başkaldırabilmek için sarsıntı bekliyor, ancak öyle zamanlarda birkaç kelimeyle ağrımızı anlatmayı toplumsal bir borç telakki ediyoruz. Oysa cüssesi küçük, kendisi büyük bir elemin varlığını ispatlaması için ölü bir şekilde kıyıda bulunması gerekmiyor. Her yerde o, her şeyde; yediğimiz bir lokmanın, dudaklarımıza götürdüğümüz bir bardak suyun içinde bakıyor gözbebeklerimize; sadece kanıksıyoruz.

Kırmızı bluzu, küçücük gövdesi ile suların kıyıya taşıdığı sevimli, Suriyeli çocuk vicdanlarımıza unutulmayacak bir resim nakşederken bize unutulan utanmayı yeniden hatırlatmıştı. Anne kalbinde hıçkıran, çocukların gözlerinde buğulanan, toplum ruhunda ağrıyan bir sızıydı zaman. Ağlattı, anlattı, ağrıttı. Kulun, dünyalık sebeplerle üzerini toprakla örttüğü ve yerini unuttuğu merhamet, mutlak adalet sahibinin "ol!" demesiyle cılız bir çığlık attı. Bu hazin ses, kendine sağır kulaklara da ulaştı. Ne zamana kadar?

Unutmadık mı yine? Kalbimizde açılan o küçücük yarayı çabucak soğutmadık mı? Yurtlarını bırakmaya mecbur edilmiş çaresiz insanlara içimizin bir köşesini açmak, ekmeğimizin bir parçasını paylaşmak, duamızda küçücük bir bölüm ayırmak yerine kaş çatmaya başlamadık mı? Mutlak divana "emanetçi" adıyla çağırıldığımızda ve bizlere "kimin topraklarını kimden esirgediğimiz" sorulduğunda altında ezilecek bir yanıtımızın bile var olmadığını hatırlamak ağır gelmedi mi kalplerimize? Kulluğumuzun en büyük yanılgılarından biriydi bu aslında; O'nun armağan ettiğini, O'nun için armağan etmek eksiltir sandık ve yolcu sıfatıyla geçtiğimiz dünya hayatında küçücük bir yardım yapmayı dünyaları bağışlamak olarak algıladık.

Ankara'da hizmet hayatına devam eden AHFADER, güzel bir düşünceyi kucaklayarak, hayırlı bir uygulamaya daha imza attı Temmuz başındau2026 On sekiz, yirmi kişiden oluşan her grup, yurtlarını terk edip topraklarımıza sığınmak durumunda kalan bir ailenin temel ihtiyaçlarından sorumlu olacak ve kendi aralarında belirledikleri bir görevli gözetiminde muhacir-ensar kardeşliğinin ruhunu yaşatma gayretinde bulunacaktı. Şüphe yok ki başlangıçta büyük bir sorumluluk gibi görünen bu insanlık vazifesi sonrasında hayırlara vesile oldu da ne kadar büyük sorumlulukları görmezden geldiğimizi, ötelediğimizi anlattı bizlere.

Mülteci ailelerle ünsiyet halinde bulunduğumuz zamanlar en çok "nasıl bir toplum olduk?" sorusu düştü, bir yangın gibi içimizeu2026 Çünkü u2013çağın kirli yüzüne mukabele edenler istisna-kendisine verilene bile titreyen bir el ve gönülle uzanan edepli kardeşlerimizin nasıl istismar edildiğine şahit tutulduk. Ailesine bakmaya mecbur bir bey bir hafta, on gün en ağır işlerde yok pahasına çalıştırılabiliyor ve her defasında en acı tecrübeyle biliyor; Rabbi tek şikayet mercii. Okul sıralarında olması gereken çocuklar selpak satıp ailesine destek olmaya çalışırlarken merhametten nasipsiz insanların hakaretlerine maruz kalıyoru2026 Allah'ın insanlığa mahzun ve mahcup emaneti kadınlar yazılmasın şimdi, sayfaların anlatamayacağı bir hüsran bu çünküu2026 Fakat aramızda halen hayırsever ve öncü kimseler var ve biliyorum yurdum, onların hürmetine mukavemet ediyor iç ve dış mihraklı hainliklereu2026 Dualar kadar iyilik hareketi ve infak ruhu ile ayakta kalabiliyor insanlık.

Biz, doğup büyüdüğü ve sevdalısı olduğu toprakları terk etmek zorunda kalan Peygamberin ümmetiyiz ve anlayabilirsek, onunla beraber yanındakilere de kucak açan ensar kaderiyle nasiplenmişiz. Vicdanının üzerinde ufacık bir titreyiş hisseden herkes yeni bir hizmet hareketine öncü olabilir. Çevresini, eş, dost, akraba ve komşularını hayra davet ve ortak eden her güzellik, dayanışma ve yardımlaşma örneği sergileyerek yeni bir adalet tesisine tuğla bırakabilir. Dünya sokaklarında beyhude dolaşan gönlünü, ancak bir fakiri doyurarak doyurabilir.

Selam ile

Nuray Alper