Dolar (USD)
32.52
Euro (EUR)
34.83
Gram Altın
2430.98
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

23 May 2023

Vatan-yahut-Kırım

Rus işgali, Kırım’daki Türk İslam Medeniyeti açısından büyük yıkımların başlangıcı olmuştur. 17 Mayıs’ı 18 Mayıs’a bağlayan 1944 yılında gece Kırım Tatarlarının kapıları çalınmaya başlar, Stalin’in askerleri, on beş dakika içinde hazırlanarak meydanlara toplanmış, kadınlar, kundaktaki bebekler, yaşlılar, hastalar, savaşamayacak durumda erkeklerden oluşan 423 bin Kırım Tatarı o gece hayvan vagonlarına istif edilerek öz vatanlarından sürülmüştür.

Türkiye Yazarlar Birliği’nin düzenlediği Türkçenin Uluslararası Şiir Şöleni münasebetiyle 11-13 Kasım 2005 tarihlerinde Kırım Akmescit’teydim. Kırım Tatar Yazarlar Birliği ve Kırım Pedagoji ve Mühendislik Üniversitesi işbirliği ile gerçekleşen şölende Kırımlı kardeşlerimizle birlikte geçirdiğimiz güzel günleri hatırlatan kitaptan bahsedeceğim.

Mesleği avukatlık olan Ramazan Arıtürk’le tanışmamız TYB İstanbul Şubesidir. Daha sonraki günlerde televizyon tartışma programlarında görmeye başladım. Benim Türkiye’den Suudi Arabistan’a kasap götüren şirkette görev yaptığım 1989 yılında o da kasap işçisi olarak Hacca gidenler arasındaymış. O yıllarda tanışmadığımızdan kitapta söz ettiğinden öğrenmiş oldum.

Kırım’la ilgili bilgileri gençlik dönemimizde gazete sayfalarındaki haberlerden takip ederdim. Rahmetli Nevzat Yalçıntaş’ın yönetimindeki Türkiye gazetesinde Ayhan Katırcıkara’nın (M. Cemal Çiftçigüzeli ) seyahat notlarından Kırım’ı dolaşmıştım. Şairlerle gittiğim Kırım’da gençlik yıllarımda Türk Dünyası lideri olarak gördüğüm Mustafa Cemiloğlu’nu Kırım Meclis’inde ziyaretimizde çok etkilenmiştim. Sonraki yıllarda TBMM de görev yaptığımda ise Dolmabahçe Sarayı’nda tertiplenen uluslararası toplantılarda onun Ukrayna Meclis Başkanı ile teşrifinde yazar Fahrettin Gün ile birlikte özel sohbetimizin ardından günün anısına fotoğraf çektirmiştik. O görüşmemizde öğrencilik yıllarımda Rusların onu zindanda işkence ile öldürdüğü haberiyle gıyabında cenaze namazını kıldığımızdan söz etmiştim. İdeali için yaşadıklarını yüzündeki kırışıklıklarda okuduğum Mustafa Cemiloğlu ile birkaç defa farklı vesilelerle birlikte olmuştum.

TYB heyetinde fikir ve yazı hayatımızın önde gelen isimleriyle Kırım Akmescit’teki okulları ziyaretimiz, yemek vakitlerinde değişmez adresimiz Ayşe Restaurant'ta her öğünde et yemeklerinde rehberimize “Başka yemek çeşidiniz yok mu?” sorumuza “Yet dedik be ya!” cevabına gülmüştük. Kırım günlerimizde Bahçesaray gezimiz ve “Dilde, fikirde, işte birlik” sözüyle hafızamızda yer tutan Gaspıralı İsmail’in müze evinde şairlerimizi şiirleriyle dinlemenin tadı bambaşka olmuştu.

Şule Yayınları arasında çıkan Vatan yahut Kırım kitabının sayfalarında bir başka gözün yaşadıklarını okurken o günlere gittim. Yaşadıklarını günlüklerinde anlatan Ramazan Aktürk’ün okul açmak için gittiği Kırım’da tanıştığı insanlar ve onların aile hayatlarıyla ilgili verdiği teferruatı okudukça Kırımlı soydaşlarımızın çektiği acı ve zulmü yakından öğrenmiş oluyorsunuz.

Genç, yaşlı, çocuk ve kadın demeden bir gecede evlerinden, barklarından ve dahi yaşadıkları topraklardan sürgün edilen Kırımlı kardeşlerimizin çektikleri acıları daha öncede okumuş, hatta belgesel filmlerini de gözyaşlarımla seyretmiştim. Kırım Tatarı kardeşlerle münasebetlerimde aklımda her daim zulüm görmüş mazlum bir milletin çocuklarıyla konuştuğum şuuruyla hareket etmişimdir. Bilemiyorum ama Kırım denildiğinde insanî duygularım kabarıveriyor. Ya sizin?