Dolar (USD)
32.36
Euro (EUR)
34.67
Gram Altın
2396.10
BIST 100
10208.65
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

21 Eylül 2014

Vicdanınızı koşula bağlamışsınız bayım!

Vicdanlarınızın "ama", "belki", "eğer" ve bilumum sözcüklerle koşula bağlı olduğunun farkına varmadığını murat etmek içimizdeki acıyı bir nebze hafifletiyor. Belki -bir umut- hatırlatmamızla gerçeği fark eder de silkinirsizin içerisine yuvarlanmış olduğunuz 'ben ve ötekiler', 'biz ve diğerleri' zihniyetinizden..

Ne yalan söyleyelim; aslında böyle olduğunuzu eskilerde çok da idrak edememiştik. Kurduğunuz tumturaklı cümlelerine, dilinize pelesenk ettiğiniz özgürlük, eşitlik, hak ve hürriyet kelimelerinize kanmışlığımız olduğunu ancak anlayabilmişizdir. Bu yanılgımız için önce kendimize kızıyor olsak da bu, sizlerin kabahatinizi görmemize engel olmayacak!

Kimliğinizi liberal, özgürlükçü, hak ve hürriyet kavramları üzerinize inşa etmişliğiniz, samimiyet sınavınızdan kalacağınızı pek düşündürmemişti aslında. Her bir konuşmanızda, yazınızda tüm değerlendirmelerinizi bu "international geçerliliğe" sahip hatta pek bir itibarlı kelimelere tutunmuşluğunuzun esasında prestij kazanma çabasına bağlı bir kamuflaj olduğunu nereden bilebilirdik? Ah şu iyi niyetimizu2026

Her daim hayran olduğunuz Batının özgürlük ve eşitlik anlayışından, insana saygısından dem vururken bilinçaltınızdaki üstenciliği, ötekileştirici zihniyetinizi sakladığınızı anlayamamıştık tabii.

Eskiden her bir sınanmanın esasında sağlam ve kesin bir samimiyet testi olduğundan habersiz miydik, yoksa hiç kimsenin samimiyetinden şüpheye düşmediğimizden midir; bu suallere çok da kafa yormuşluğumuz bulunmazdı sanırım!

Oysa sözde inançlarınız, savunduklarınız gerçekte puttan helvalarınızmış, bunu çok geç anladık.

Zararın neresinden dönülürse kardır, demiş bizden evvel dünyayı, insanı çözümlemiş atalarımız. Bizler de bu sözün teselli ediciliğine mi sığınalım yoksa suratlarımıza çarpılan acı gerçeklerden sonra yıllarca kandırılmışlığımıza mı hayıflanalım bilemedik!

Düne kadar kal'alar gibi önümüze diktiğiniz maddelerin kendi cenahlarınızın menfaati söz konusu olduğunda kağıttan kuleler gibi yıkılıverdiğine tanıklık etmenin pek de keyifli olmadığını inkar edemeyiz.

Önce kendi zihniyetlerinizin iktidarını sürdürebilmesi için demokrasiyi de sandığı, halkın oyunu da rafa kaldırmaktan yüksünmediğiniz gibi düne kadar kutsadıklarınızı kendi ellerinizle değersizleştirme çabası içerisine girmiştiniz.

Bu, diğerlerini yok saymanın/ret etmenin, envai çeşit kelime oyunuyla düşünce kıvırtmanın ilk örneği değildi belki, ama son numunesi olmayacağı da artık açıktı!

Nitekim arkasından zuhur edenler bir çorap söküğü gibiydi. Hak ve özgürlüğü sadece kendisi gibi düşünen/yaşayan/inananlara has kılan üstenci bakış, paradigmasının ürünü yaklaşımını her fırsatta yansıtmaktan imtina etmedi.

Bunu yaparken bin bir dereden su taşıyıp çeşitli teori, hipotez, felsefe vs üzerinden argüman toplama yarışları bile sizlerin karanlık yönlerinizi, gizli bıraktığınız çirkin yönlerinizi saklamaya yetmeyecekti!

Sandığa, milletin reyine itirazdan sonra sesiniz en fazla Suriyeli mülteciler konusunda ıkmıştı. Her fırsatta "Suriyelileri istemiyoruz" diye feveran edenken kendinizce haklı sebeplerinizi gerçek düşüncelerinize paravan etmekten başka bir amaç gütmemiştiniz.

Suriyelileri istemiyoruz, diyenlerin sesleri kendi içerisinde farklı bölünmelerle karşılaşıyordu elbette. Çatallanan sözcükler, kimi zaman sadece Kürtler kimi zaman da sadece Türkmenler için yardım edilmesine işaret buyuruyordu. Bu dillendirmelerin kendi içinde alt bölümleri olduğunu da hemen eklememiz gerekir.

Etnisiteden sonra mezheplere dikkat çeken sözler, kendi mezheplerinden olanları kuşatıcı, kollayıcı, savunucu bir şekle dönüşürken karşı taraf olarak makes bulan mezhep cem-i cümle suçun, kabahatin, cürümün tek ve tartışmasız sorumlusuna dönüştürülüyordu. Sadece dönüştürülmekle kalınsa belki yine iyiydi; gelen mültecilere muameleye dönüşen bu anlayış insanlıklarını fikirlerine hapsetmişlerin eylemlerinden sadece yakın zamanda zahire yansıyanıydı!

Siyasi, etnik bağnazlıkları görme yetilerine o kadar etki etmişti ki; Suriyeli göçmenler içerisindeki hatrı sayılır orandaki Türkmen'i, Kürt'ü, Çerkez'i bile göremediler. Hatta Türkiye'ye göç eden tüm Suriyelilerin Esed karşıtı muhalifler olduğu zehabına bile kapıldılar. Savaştan canını, malını, bedenini kurtarma telaşesine düşen insanların etnisitesine, siyasi görüşüne göre muamele edinmekte bir beis görmediler.

Siyasi tarafgirlikleri bünyelerine o kadar ağır sirayet etmişti ki; IŞİD'in elindeki 49 rehinemizin başarılı bir operasyonla kurtarılmasına bile sevinmediler. Siyasi ihtiraslarının vicdanlarını, insanlıklarını nasıl ipotek altına aldığını göremediler. Vicdanlarının ancak etnisiteleriyle, mezhepleriyle sınandığında harekete geçtiğinin bile farkında olmadılar. "Vicdanlarınızı koşula bağladığınız gibi hem de ipotek altında; artık fark edin bayım!"

Twitter.com/sabihadogann