Dolar (USD)
34.17
Euro (EUR)
37.70
Gram Altın
2917.92
BIST 100
8898.23
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


Yalan olarak hayat

İnsanlığın günümüzdeki en önemli problemi, yalandır. Yalan, günümüzde bireysel düzeyde kişilerin birbirine söylediği aldatmaca olmaktan çıkmış, toplumları ve insanlığı gerçeklikten koparan bir afet haline gelmiştir. Post-truth kavramı, insanlık durumumuzu belirleyen ve şekillendiren yalan afetini ifade etmek için kullanılmaktadır. Yalan afetinin insanlık durumumuzun temel belirleyicisi haline gelmesi, çanların bütün insanlık için çaldığını göstermektedir. Gerçekten kopmak ve sahte bir hayat yaşamak, sadece münferit bir durum olarak değerlendirilemez. Sahte ve yalancı hayat, insanlığın yüz yüze kaldığı kolektif bir olgu haline gelmiştir. Yalanın kölesi olmak, bütün işlerimizin ve ilişkilerimizin yanlış gitmesine yol açmaktadır.

Yalanın insanlık için en büyük felaket olduğu konusunda sürekli olarak uyarılarda bulunan Rahmet Peygamberi, yalanın insanı ebediyen helake götüren bir sapkınlık olduğunu şöyle ifade etmektedir: “Yalandan sakının, çünkü yalanla günah yan yanadır ve ikisi de insanı cehenneme götürür.” Peygamberimize göre insanlara yalan söylemek en büyük ihanet anlamına gelmektedir: “Kardeşine bir söz söylediğinde o sana inanırken senin ona yalan söylemiş olman ne büyük bir ihanet!” Nebevi doktrine göre yalan, insanın Allah katında sicilini bozan ve cehennemle cezalandırılmasına yol açan en kötü fiildir: “Doğruluktan ayrılmayın. Çünkü doğruluk insanı iyiliğe, iyilik de cennete iletir. Kişi devamlı doğru söyler ve doğruluktan ayrılmazsa Allah katında ‘doğru’ olarak yazılır. Yalandan sakının! Çünkü yalan insanı kötülüğe, kötülük de cehenneme iletir. Kişi devamlı yalan söyler, yalan peşinde koşarsa Allah katında ‘yalancı’ olarak yazılır.”

Yalan, her konuda söylenebilir. Bilimde, tıpta, ticarette, dinde, siyasette ve eğitimde yalan söyleyen ve sahtekârlık yapan birçok kişi bulunmaktadır. Yalandan beslenen bilimin, dinin, siyasetin, ticaretin ve eğitimin hiçbir değeri ve işlevi yoktur. İnsanlar, her konuda yalan söyleme cüretini kendilerinde bulmaktadırlar. Kur’an, yalan söylemeyi kesin bir şekilde yasaklamaktadır: "Yalan sözden kaçının" (Kur’an,22:30). Kur’an, yalan söyleme cüretini sorgulamakta ve reddetmektedir: “Ey inananlar! Yapmayacağınız şeyleri, neden söylüyorsunuz?” (Kur’an, 61:2). Kur’an sonuçları ne olursa olsun doğruluktan ayrılmamayı ve yalana yönelmemeyi ahlaklı ve vicdanlı olmanın tek yolu olarak göstermektedir: "Ey iman edenler! Hak üzere durup adaleti yerine getirmeğe çalışan hâkimler ve Allah için doğru söyleyen şâhitler olun. Velev ki, o şahitliğiniz nefisleriniz yahut ana babanızla yakın akrabanız aleyhine olsun. İster üzerine şahitlik yapılan kimseler zengin veya fakir bulunsun" (Kur’an, 4:135). Kur’an, insanın kişiliğini yalanın kölesi haline gelmemesi için yalana dayalı bütün durumları radikal bir şekilde eleştirmekte ve reddetmektedir.

Güç, para, şöhret, itibar ve servet edinmek için yalan söyleyen kişiler, aslında insan olarak maneviyatlarını, onurlarını, akıllarını ve özgürlüklerini alçaltmakta ve yozlaştırmaktadırlar. Peygamberimiz, insanın doğruyu ve yalanı birlikte kişiliğinde bir araya getiremeyeceğini, yalanın varlığının doğruluğun yokluğunu gerektirdiğini net olarak ifade etmektedir: “Bir kişinin kalbinde aynı anda iman ile küfür, doğruluk ile yalancılık, hainlik ile güvenilirlik bir arada bulunmaz.” Yalanı kişilik ve kader haline getirmek, insanın ruhunu ve aklını yitirmesi anlamına gelmektedir. Yalan, insanın ontolojik krizidir. Yalan, insanın varlığı üzerinde kaldırılması çok ağır bir yüktür. Yalan yükü altında ezilen kişiler ve kurumlar, uzun vadede işlevsizleşmekte ve tükenmektedirler.

Dünyanın en kalabalık ikinci ülkesi olan Hindistan, 20 milyonu aşan vaka sayısıyla pandemiyle boğuşan ülkelerin başında gelmektedir. Pandemiyle boğuşan Hindistan, aynı zamanda yalan haberlerle de boğuşmaktadır. Ülkede salgın ve sağlıkla ilgili yalan ve yanlış bilgiler sosyal medya aracılığıyla yayılmaktadır. Yalan ve yanlış bilgilerden dolayı aşı olma ve salgınla mücadele konularında sağlık yetkilileri, gerekli ilerlemeyi sağlayamamaktan şikayet etmektedirler. Yalan ve yanlış bilgiler yüzünden insanlar hayatlarını kaybetmektedir. Hindistan örneği, “Yalanın insan zihni üzerinde hakikatten yüz kat daha fazla etkili olduğunu” söyleyen Erasmus’u haklı çıkarmaktadır. Hindistan tecrübesi, yalanın candan ettiğini göstermektedir.

Yalan gelince iyilik, doğruluk, barış ve güven ortadan kalkmaktadır. Yalanın insanlık durumumuzu kuşattığı mevcut durumda yalanın köleliğinden kurtularak özgürleşmek şeklinde zor bir meydan okuma ile yüz yüze bulunmaktayız.