Dolar (USD)
32.22
Euro (EUR)
34.75
Gram Altın
2432.68
BIST 100
10217.64
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

02 Temmuz 2023

​Yayıncılıkta yarım asırlık marka: Boğaziçi

Türkiye’de 50 yıldan beri kültür dünyamıza hizmet eden Boğaziçi Yayınları’nın Yöneticisi Gazi Altun’la, yayınevini ve yayıncılığı konuştuk.

Türkiye’de yayıncılık tarihinde yarım asrı doldurmuş yayınevlerinin sayısı çok fazla değildir. Bugün o başarıyı gösterebilmiş nadir yayınevlerimizden biri de Boğaziçi Yayınları’dır. Yayınevi, 1980’li yıllarda çalıştığım işyerine çok yakındı ve Cağaloğlu’nda Kâzım İsmail Gürkan Caddesi üzerindeki Ortaklar Han’daydı. Oraya Gürbüz Azak ağabeyi ziyarete giderdim. Türk Tiyatrosu kitabının yazarı merhum Hilmi Kurtuluş da orada çalışıyordu. Yayınevinin yöneticisi ise rahmetli Altan Deliorman’dı. Sonra yayınevinin başına, Bâbıâli’deki ilk ustam Ergun Göze geldi. Ziyaretlerim artarak devam etti. O gidişlerim esnasında çok değerli insanlarla tanışmak nasip oldu. Ergun Beyin ebedî âleme göç etmesinden sonra Boğaziçi Yayınları’nın Genel Yayın Yönetmenliği’ne Gazi Altun getirildi. 1973’te kurulan ve bu yıl 50. Yılını kutlayan Boğaziçi Yayınları’nın 100. Yıla ulaşması da en büyük dileğim. Gazi Altun Bey’le, Boğaziçi Yayınları, yayın dünyası ve meseleleri hakkında bu mülakat gerçekleştirdik.

Boğaziçi Yayınları bu sene “50. Yılı”nı kutluyor. Türkiye’de bir yayınevi için güzel ve anlamlı bir yıldönümü. Yarım asırlık kültür faaliyetleriyle, kitap dünyasıyla geçmiş bir dönem. Boğaziçi Yayınları’nın Genel Yayın Yönetmenisiniz. Öncelikle yıldönümünüz “hayırlı uğurlu olsun” diyorum. Bize yayınevinin kuruluş hikâyesini lütfen anlatır mısınız? Hangi tarihte, kimler tarafından ve hangi amaçla kuruldu? Kuruluşunda bazı bilim ve iş adamları da varmış, onlar kimlerdi?

Teşekkür ederim. 13 senedir bu görevi yerine getirmeye çalışıyorum. Boğaziçi Yayınları, 4 Ocak 1973 tarihinde İstanbul Üniversitesi hocalarının teşviki ile önce 25 ortaklı bir komandit şirket olarak kuruldu. 15 Ocak 1980 tarihinde de Anonim Şirkete dönüştü. Başlangıçta Altan Deliorman, Muin N. Eriş, Necati Bozkurt ile toplum nezdinde ‘Millî kültüre hizmet edecek olan sermayedarlar’ diye bilinen, yine ‘Millî kültüre hizmet edici çeşitli yayınlarda bulunmak’ maksadıyla bir kısım yazarlar, üniversite hocaları olan kişilerden; Aydın Bolak, Sabri Ülker, Nilüfer Nurcan Eriş, İdris Yamantürk, Millî Kültür Vakfı, Halit Narin, Ali Eymen Topbaş, Ömer Faruk Topbaş, Ahmet Hamdi Topbaş, Rıza Nazım Düzenli, Ali Tuncer Taciroğlu, Refik Baydur, Tahsin Banguoğlu, Ahmet Kabaklı tarafından Anonim Şirkete dönüştürülmüş. Sonra çok sayıda yazar ve üniversite hocaları dâhil olmuş. Nevzat Yalçıntaş, Sabahattin Zaim, Salih Tuğ, Sait Bilgiç, Gürbüz Azak, Metin Birsen Eriş, Faruk Kadri Timurtaş, Muharrem Ergin, İbrahim Kafesoğlu, Süleyman Yalçın, Ergun Göze, Mim Kemal Öke, Ali Coşkun, İlhan Ayverdi, A. Mazhar Özman ve diğerleri. İsim ve eserleri ile öne çıkmış büyüklerimiz Türkiye’nin o günkü şartlarında bu meselenin önemini ve önceliğini bilerek böyle bir çalışmayı başlatmışlardır. Pek çoğu hayattan çekilmişlerdir. Eserleri ile isimleri ile yaşayanlara Allah’tan rahmetler diliyorum. Hayatta olanlara sağlık ve afiyetler diliyorum. Bahsi geçen bu güzel nesli bire bir tanımak şerefine eriştim. İdealleri ve hizmet arzuları bugün de aynı duygu ve düşüncelerle devam etmektedir. Geleneğimizde ‘amel defteri açık gitmek’ diye bir tabir vardır. İyilik ve hayır hanelerinin açık olduğunun şahitleriyiz. Binlerle rahmet olsun.

Kuruluş sırasında yayınevinin yöneticisi kimdi, ilk çekirdek kadroda kimler vardı? Kurum, hangi binada hizmete başladı?

Başlangıçta; Altan Deliorman ve arkadaşları. 1989’dan sonra da uzun süre Ergun Göze (1989- 2009). Ergun Göze ağabeyimizin vefatından sonra da ben 2010’dan itibaren bu görevi yerine getirmeye çalışıyorum. Çatalçeşme Sokak’ta No. 30 ‘da kurulmuş. Uzunca bir zaman Kâzım İsmail Gürkan Caddesi No 25’te kalmış. 2011’den itibaren Çatelçeşme Sokak No: 44 kat: 2’de Cağaloğlu-Fatih/İstanbul adresinde devam ediyoruz.

Yayınevi, Türkiye çapında tanınan ilim adamlarının kitapları ve külliyatlarıyla yayına başladı. Aralarında Osman Turan, Yılmaz Öztuna, Muharrem Ergin, Faruk Kadri Timurtaş, Rauf Denktaş da vardı… Başka hangi âlimlerin ve yazarların eserleri Boğaziçi’nde neşredildi?

Kapak sayısı 500’ün üzerinde. Türkçeden başka beş ayrı dilde ürettiği eserler bulunuyor. 11 cilt; 6000 sayfa tutan Ebussuud Tefisiri, Türk Dil Bilgisi, Osmanlıca, Dede Korkut Kitabı, Orhun Abideleri’nden başlayarak Türk edebiyatının ve Türk tarihinin, dinî ve kültürel verimlerimizi içine alan pek çok konuda eser yayımlanmaya devam ediyor. Arz ettiğim gibi 500’ün üzerinde kitap bulunuyor. Ülkemizin köklü yayınevlerinden biri olmaya devam ediyor.

Ergun Göze, Ali Alparslan’ın hat kitabı ve Çanakkale kitaplarıyla birlikte Ebussuud Tefsiri’ni Türkiye’ye kazandırdı. Ergun Beyin döneminde yayınevi nasıl bir başarı yakaladı?

Ergun ağabeyin olağanüstü bir çalışkanlığı vardı. 1970’li yılların başında; o zaman çıkardığımız bir dergi için yazı istemeye gitmiştik. Kendisi Tercüman gazetesinde köşe yazıları yazıyordu. Ahmet Kabaklı Hocamız da aynı gazetede yazıyor ve geceleri Yüksek Öğretmen Okulu’na derslere geliyordu. O vesile ile iki büyüğümüzü de o zamanlardan tanımak nasip oldu. Kısmet oldu, Kabaklı ile de kuruluşunda da bulunduğumuz Türk Edebiyatı Vakfı’nda çalıştık. Ergun ağabeyin de vefatından sonra bıraktığı yerden aynı hizmete devam etmek kısmet oldu. Her ikisine de rahmetler diliyorum. Ebussuud Tefsiri Mısır’da El Ezher Üniversitesi’nde ders kitabı olarak okutuluyor, ancak Tokatlı bir Türk olan Ebussuud Efendi’nin aslı Arapça olan eserinin Türkçesi yoktu. Ergun ağabey Diyanet İslam Ansiklopedisi’nin de başlatıcısı ve fikir babasıdır. Bu meseleyi fark ediyor, bir heyet kuruyor ve gerçekleştiriyor. Bu eser bile diğerleri ile amel defterinin açık olduğunun belgesidir.

Boğaziçi Yayınları’nın bir ara eski bulunduğu binanın hizasında bir kitabevi de açtı ama devam edemedi, niçin?

Doğrudur. Boğaziçi Yayınları da ayaküstü görünür yerlerde satış yeri açmayı denedi. Ancak Cağaloğlu’nun bölge olarak turizme kayması, binaların otele dönüşmesi sebebi ile yer ve imkân bırakmadı. Denemeler de başarısız oldu.

Geçmiş yıllarda yayınevi bünyesinde aylık edebiyat, sanat ve fikir dergisi Boğaziçi çıktı, sonra kapandı. Yayınevi bünyesinde dergicilik zor mu, devam ettirmeyi düşünüyor musunuz?

Ben bu mahallenin 1970’li yıllardan kalma dergicisiyim. Pınar, Türk Edebiyatı, Boğaziçi dergileri gibi… Dergiler başlı başına yazar okullarıdır. Yeni başlayanla ehil yazarlar dergilerde buluşur. Yeniler için yetişme kaynağı olur. Çok şey orada öğrenilir. Maalesef dergilerin çoğu kapandı. Malum sebeplerle. Boğaziçi dergisi de çok kaliteli bir fikir dergisi idi. Dijital ortamda yayımlamayı düşündük. Hazırlık da yaptık. Taşınmalar, gene Türkiye şartları gerçekleştirmemize engeller çıkardı. Ya nasip diyelim.

Yayınevi bünyesinde bir ara “Boğaziçi Ödülleri” verildi, sonra kesildi. Ödülleri devam ettirmeyi düşünüyor musunuz?

Ödüller teşvik edici oluyor. Bu meseleleri kurum kültürü hâline getirmek ve devam ettirmek lazım. İlerde.

Bütün dünyayı (tabii ülkemizi de) olumsuz etkileyen koronavirüs salgını, yayıncılığımızı nasıl etkiledi?

Satışlar genel ekonomik daralmaya bağlı olarak düştü. Ancak okuyucu internet yolu ile doğrudan yayıncıya, kitaba ulaşabiliyor. Kolaylaştı. Kitap dışı bilgiye ulaşmak da kolaylaştı. Bazı üzücü kopyala yapıştırıcılar çıktı. Ciddi önlemler alınması gerekiyor. Eser ayartma, birbirlerinin eserlerini aşırma gibi ahlaksız işler de, maalesef korsan da yaygınlaştı.

Son dönemde kâğıda gelen zamlar, yayın dünyamızı ve kitap piyasasını nasıl etkiledi?

Kâğıt tamamen ithal olduğu için durum sıkıntılı. Dövizle aldık, günlük kurla peşin satış yaparız diyen kâğıtçılarla başımız dertte. Kuralları katı işletiyorlar. Yetkililerimizin duymasını, anlamasını, ilgilerini bekliyoruz.