Dolar (USD)
32.33
Euro (EUR)
34.77
Gram Altın
2388.93
BIST 100
10253.86
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

21 May 2018

Yeni çekişme alanı

Irak, ABD ve İran'ın etki alanına almaya çalıştığı en önemli noktalardan bir tanesi. İşgalden sonra her ne kadar Irak siyaseti üzerinde ciddi bir ABD etkisi olacağı düşünülse ve öngörülse de, özellikle DEAŞ'la yaşanan savaş süresince Irak'ta genişleyen ciddi bir İran etkisi gözlendi. Hatta bu konuda yaklaşık 1 yıl önce "Irak, İran'a bağlı otokratik bir uydu devlet" haline dönüştürülüyor yorumunu yapmıştım. Irak bu manzara altında geçtiğimiz Cumartesi günü seçimlere gitti ve birçok kesim tarafından sürpriz sayılabilecek sandık sonuçları ortaya çıktı.

Seçimlerin galibi herkesin beklediği gibi Haydar El İbadi değil, "burjuva milliyetçi" olarak tanımlanabilecek Mukteda es Sadr oldu. Sadr, ABD işgaline Irak milliyetçiliği temelinde karşı çıkan söylemleri ile bilinen birisi olsa da, özellikle 2016 yılından sonra belirli konularda söylem değişikliklerine gitmeye başladı. Aynı dönemde Komünist partiyle bir ittifak kurarak özellikle işçi sınıfının yaşadığı yoksulluğa vurgu yapan söylemler üretmeye başladı ve daha popülist bir noktaya evrildi. Son olarak, İran'ın Irak'taki Şii partiler üzerindeki etkisine yüksek sesle tepkiler koymaya başladı. Hatta İran'ı, Irak'ı tamamen ele geçirmeye çalışmakla suçladı. Sadr, tüm bu özellikleri ve söylemsel değişikliklerine rağmen mecliste çoğunluğu ele geçirmiş olsa da tek başına bir hükümet kurabilecek noktada değil. Geniş bir koalisyon aramak zorunda kalacak ki, bu mevcut tabloda çok da kolay gözükmüyor. Ayrıca koalisyonun kurulması aşamasında İran kadar ABD ve Suudi Arabistan'ın da ciddi derecede baskılar yapacağını öngörebiliriz.

Lübnan'da yapılan seçim sonuçlarında Suudi Arabistan faktörüne rağmen İran'ın istediği güzergahta bir sonuç elde edildi. Bu sonucunda oluşturduğu baskı ile ABD bölgede elinde tutmak istediği ikinci bir etki alanını tamamen kaybetmek istemeyecektir. Irak üzerinde hem ABD'nin hem de İran'ın önemli çıkarları olduğunu düşünürsek iki ülke arasındaki çekişmenin burada artacağını hatta bir gerginliğe evrilme potansiyelinde olduğunu söyleyebiliriz. Seçimlere katılım oranının yüzde 40'larda kaldığını da göz önünde bulundurduğumuzda oluşacak hükümet ne olursa olsun, bunun demokrasinin sonucu değil, ülke üzerindeki etki sahiplerinin isteği/çekişmesi sonucunda oluşacağını söylemek gerekiyor.

Irak, gerekçeleri "senaryo" bir işgal süreci ile sancılı bir son dönem yaşadı. Devamında ise istikrar yerine, mezhepçiliğin, aşiretlerin, etnik köken farklılıklarının ve bu unsurların üstünlük mücadelesinin ortaya çıktığı bir döneme girdi. IKBY bölgesinde yapılan sözde referandum ile merkezi yönetim açısından sancılı bir dönem yaşadı. Şimdi ise tüm bu süreçler farklı bir noktaya gelmiş durumda. Mevcut aktörler İran ve ABD'nin çekişme alanında eldeki son seçim sonuçları üzerinden bir hükümet kurmak için çalışacaklar.

Bu noktada tavrı en belirleyici kişi olacak olan Sadr, her ne kadar "burjuva milliyetçi" ve ABD karşıtı gibi sunuluyor olsa da yukarıda belirttiğim söylem değişiklikleri ve temsil ettiği Şii seçkinlerin menfaatlerini korumak için ABD ile çok rahat ortaklık yapacak bir yapıya sahip. ABD ise kendisi ile olan yakın ilişkilerine rağmen İran ile de çok yakın ilişkilere sahip olan geçmiş yönetim yerine Nükleer anlaşmadan çekilmenin de oluşturduğu ortamda İran'ın etkisini azaltacağını düşünerek pekala Sadr'ı destekleyebilir. Tüm bu değerlendirmeler ışığında bölgedeki yeni çekişme alanı yeniden Irak'tır.