Dolar (USD)
32.27
Euro (EUR)
34.79
Gram Altın
2402.74
BIST 100
10291.75
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

03 Eylül 2014

Yeni Türkiye'yi eskitmek

Yazısında, 'Bazılarının aksine bendeniz Yeni Türkiye'ye 'sıkılarak' başladım. Allah sonumu hayretsin.'diyen İsmail Kılıçarslan da haklı; 'İnşa ciddi iştir, hanımlar beyler' başlıklı yazısı ile benzer bir duyarlılığı farklı bir biçimde yansıtan Hilal Kaplan da haklı.

Haklı olmalarının ötesinde her iki yazarın da yazıları, tam da şimdi; kof ve hoyrat bir muhalefet ya da yandaşlığın kuru gürültüsüne 'esas meseleyi' kurban vermemek adına oldukça değerli.

İsmail Kılıçarslan'ı 'sıkılarak' bir başlangıca zorlayan sebepler, hafife alınmayacak kadar ağır. Bu yönüyle bu sebeplere, 'politikanın gündelikçisi' ya da'sorgusuz sualsiz tüketicisi' kalınarak temas dahi edilmesi söz konusu değil.

Bugün 'Yeni Türkiye' tartışması esasında 'yeni' olanın ne olduğunun herkes için belirgin bir anlamının ortaya çıktığı bir noktadan yapılmıyor. Daha çok 'eski' olarak kodlanandan kesin ve keskin bir biçimde kendisini uzaklaştırma arzusunu ifade ediyor.

'Yeni Türkiye' kendinden çok dışarıda bıraktığını tarif ediyor. Bu yönüyle eksik, öte yandan heyecan uyandıran bir tarafı da var. Yeni olanın eski olandan farkının belirginleşmediği; hatta yeni olarak takdim edilende bile yer yer eskinin kendisini sunduğu pratik durumlar ile de karşı karşıya kalınması, meselenin tek başına politika üzerinden kotarılamayacağını ortaya koyuyor. İsmail Kılıçarslan'ın sıkılganlığı işte tam da bu noktada hayati bir işleve sahip.

Yapmak, yıkmaktan hep daha zor olmuştur. Devrim, 'devrimin retoriği' ile yer değiştirdiğinde, devrilenden sonra ayağa kalkanın çoğu zaman devrilenin başka bir sureti olduğu görülmüştür. Devrimlerin maku00fbs talihidir bu ve tarih ile de sabittir.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu 'Yeni Türkiye' söylemini bir medeniyet ufku, kök ve gelecek vurgusu ile ifade ediyorlar. Böyle bir vurguyu fiili bir duruma dönüştürmek ise sanıldığı kadar kolay değil. Eğer bir medeniyet ufku taşınıyorsa bunu mümkün kılacak araçlarınız olmalı. Medeniyet her şeyden evvel yaşama, bilime, sanata, kültüre ve kuşkusuz insana dair bir mesele. 'Kalkınma rüzgarı'nı arkasına almak isteyen Türkiye bu rüzgar ile ektiklerinden bir medeniyetin yeniden zuhur ettiğini göremeyebilir. Bu durumu engelleyecek aksi politikalar üretilemiyorsa ve konusu dahi edilmiyorsa 'medeniyet retoriğine' hapsolmuşluğumuz ile teselli bulamayacağımız kesin.

Çarpıcı örnekler üzerinden gidebiliriz.

Belki bu derdimizi de anlaşılır kılmaya yardımcı olur. Mesela TOKİ üzerinden bir okuma yaptığımızda ufkumuzla pratiğimiz arasında ortaya çıkan devası yarık nasıl kapatılacak.

TOKİ ile yükselen çok katlı binaların, hayata geçirilen 'kentsel dönüşüm' projelerinin medeniyet ufkunun tetiklediği bir hassasiyet ile kesiştiği söylenebilir mi?

TOKİ mimarisinin estetik ve sosyal dili bizlere bu hususta bir şey anlatıyor mu?

Mahalle ile medeniyet arasında bir ilişki kurulabiliyorken TOKİ konutları ile medeniyet arasında bir ilişki kurmak mümkün mü? Eğer böyle bir ilişki mümkün ise bu medeniyetin Selçuklu Osmanlı tarihselliği içerisinde kristalize olan İslam medeniyeti ile alakası var mı?

Çok katlı yapılarda, komşuluk ilişkilerinden azade bir biçimde üretim sahasında da olmayan milyonlarca kadın, anne; kendilerine sunulan sosyalliği olmayan bir sosyal hayatta, bu çok katlı yapılar içinde hapisken hangi medeniyeti inşa hangi medeniyeti ihya edebilirler?

Ya yaşlılar, çocuklar ne alemde?

Onları hesaba katmayan bir kent planlaması, sosyal damarları olmayan bir kent yaratmaya taliptir ve böyle bir kent, mezardan farksızdır. Medeniyet dirilişi mezarlardan başlayamaz. Hayatiyet fışkıran bir düşünce, bir yaşam imkanı üzerinden varlık kazanabilir.

Tolstoy'un 19.yüzyılda yankılanan sesi, bireyler gibi ulusların da içinde kıvrandıkları 'uygarlık aldatmacasını' haykırıyordu. Olabildiğince çok demiryolu, yüksek binalar, akademiler, sanayi kuruluşları, savaş gemileri, kaleler, gazeteler, parlamentolaru2026 Böylece tamamlanmış oluyor 'uygar ulus' da diyordu Tolstoy. Ve biraz da acı ile; uluslar gibi yeter sayıda birey de uygarlıkla ilgileniyor, ama -hakikat ile temastan doğacak- gerçek bir aydınlanmayla ilgilenmiyor, diyordu.

'Yeni Türkiye' muhalefetin itibarsızlaştırması üzerinden; daha kötüsü bizzat hükümeti destekledikleri düşüncesinde oldukları halde adalet, hakkaniyet, özgürlük ya da topyeku00fbn Hakikat ile derdi olmayacak insanlar eliyle eskitilme riski ile karşı karşıya.

Bu meseleye eğitim üzerinden haftaya devam edelim.

[email protected]

@_aydinali