Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.64
Gram Altın
2423.21
BIST 100
10045.74
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

18 Şubat 2020

Yeniden Bismillah…

Milat Gazetesi’nde birkaç yıl yazmıştım. 2016 yılında tutuklanıp cezaevine konulunca ara vermek zorunda kalmıştım.

Allah nasip ederse Pazartesi günleri yazacağım.

Rabbim hayırlara vesile eyler inşaallah.

Şubat ayı şehidler ayı.

Şehidlerimize karşı vefâlı olmalıyız. Şehidlerimizi yâd ederek, onlara olan vefâ borcumuzu ödemeliyiz. Şehidlerimizden geriye kalan aile fertlerini ziyaret etmek, onlarla hasbıhâl etmek, vefâ borcunun en güzel ödeme şeklidir, diye düşünüyorum.

Bu vesile ile Şehid Metin Yüksel ile ilgili yazdığım kitapta yer alan bir yazıyı, günümüzde koltuklarında kaybolan Müslümanlar belki bir ibret alır ümidiyle paylaşmak istiyorum.

Koltuğun Cazibesinde Kaybolmak

İslami mücadele içerisinde yer alanları bekleyen, en önemli tehlikelerden birisi de, makam ve mevki cazibesidir.

Öğrencilik yıllarında, gençliğin de verdiği heyecanla, ilerde gelinecek makamlarda, büyük hizmet hayalleri düşlenir. Kendilerinden önce, bu makamlara ulaşanların düştükleri hataları tesbit ederler ve bu hatalara, kesinlikle kendilerinin düşmeyeceklerini atıp tutarlar; tıpkı şu anda, bu makamlarda bulunanların, öğrencilik yıllarında yaptıkları gibi.

İnsanoğlu hep böyledir. Başkalarının düştüğü hatayı, çok iyi tesbit eder. Fakat kendisi bu mevkiye geldiğinde, hep daha yukarıdaki makama ulaşıp, büyük hizmetler yapacağı hayalini taşır.

Bulunduğu mevkide, kimseye ciddi bir faydası dokunmaz. Sadece kendisine iyi bir mevki ve para sağlar. Kendisini, bu hususta ikaz edenlere de cevabı hazırdır: “Bizim gibi insanlar, yüksek mevkilere gelene kadar, kendimizi muhafaza etmeli, bu makamlara ulaşmalıyız. Yüksek makamlara ulaşınca, büyük hizmetler bizi beklemektedir. İşte o zaman sizlere, davamıza büyük hizmetler yapacağız.”

Gerçek dava insanları ise, bulundukları her mevkide, güçleri ve imkânları nisbetinde, insanlara ve davalarına hizmeti esas almaktadırlar. Bulunduğu mevkide kendisini gizleyerek, daha yüksek mevkide hizmeti gaye edinenler; hiç bir zaman, hizmet edecek mevki bulamayacaklardır. Çünkü yükselmenin, daha üst makama ulaşmanın, sonu bir türlü gelmeyecektir.

Şehidler, bizlere güzel misalleri, miras bırakmışlardır. Eğer şehidlerin hayatını iyi inceleyebilirsek, her şehidin bu manada bir yönünün, temayüz ettiğini görebiliriz.

Şehid Metin Yüksel, bize birçok noktada güzel misaller bırakarak, rabbine kendisini arzetti. Metin'imizin bu güzelliklerinden bazıları: Cesaret, fedakârlık, sevgi, kardeşlik, makam ve koltuğa önem vermemek, inandığı doğruları pervasız bir şekilde savunmak vb.

1978 yılı, Ekim-Kasım ayları dönemlerinde Ankara'dayız. O zamanki Demetevler Milli Görüş Kültür Sarayı'nda, Milli Selamet Partisi İl Başkanları toplantısı için, konferans salonunu hazırladık. Salonun hazır olup olmadığı noktasında, Hasan Aksay Bey denetlemeye gelmişti. Hasan Aksay Bey, kontrol ederken, bir ara Metin "Hocam koltuklar o kadar rahat ki, sizler karşıda konuşurken, sizleri dinleyenler, rahatlıktan uyuyorlar. Sizler de, boşu boşuna konuşuyorsunuz. Bu koltukların hepsinin ortasına, birer çivi çakalım da, oturanlar uyumasınlar, sizleri dinlesinler."

Metin Yüksel inandığı idealler uğrunda, her türlü mücadeleyi vermişti. O'nu yakından tanıyanlar, bunu çok iyi bilirler. Bulunduğu bölge halkının geneli, muztazaf insanlardı. Bu mustazaf insanlar için neler yapabilirim diye, kendisinde sorumluluk hissediyordu. Bu zavallı halkın, derdiyle dertlenmek istiyordu. Halkın, sağlık yönünden çok zorda olduğunu tesbit eder. Bölge halkının sağlık ihtiyaçlarını, bir nebze olsun gidermek için, Fatih Akıcılar Dispanseri'nin alt yapısını oluşturmak gayesiyle; haftada iki gün ücretsiz olarak, çocukları muayene etmek için, bir birim oluşturduk.

Derneğin binasının bir bölümünü, muayenehane olarak düzenledik. Bezmi Alem Vakıf Guraba Hastanesi Baş Hekimi Dr. Mazhar Özmen Bey'le konuştuk. Kendisi, hastane doktorlarından görevli gönderme hususunda, yardımcı olacağına söz verdi. Salı ve Cumartesi günleri, ücretsiz çocuk muayenelerine başladık. Bir kaç hafta sonra, sıraya girip çocuklarını muayene ettirenlerin sayısı, 25'i bulmuştu. Doktorların tavsiyesiyle de, bazı ilaçları eczanelerden ücretsiz olarak alıp, hasta çocuklara veriyorduk.

Metin, hayatını kendi ifadesiyle "Çin’in veya dünyanın herhangi bir yerinde, Müslüman’ın ayağına batan bir dikenin acısını, bütün dünya Müslümanları paylaşması lâzımdır. Bu inanç birliği içerisinde aynı Kitabın Buyruğu altında hareket etmek ve aynı nizamın yaşandığı ülkelerde, ALNIMIZI ISLAK TOPRAKLARA KOYMAK İÇİN BEKLİYORUZ Türkiyeli Müslümanlar olarak ." düşüncesiyle, tanzim ediyordu.

Hayatını da, bu idealler uğrunda feda etti. Yüce Rabbimizden bizleri de O'nun idealleri uğrunda, mücadeleci Müslümanlardan kılıp, cennette bizleri birlikte haşretmesini niyaz ediyoruz.