Dolar (USD)
32.34
Euro (EUR)
34.84
Gram Altın
2389.91
BIST 100
10276.88
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


Yeşilin tonları ve göynük

Bir ressam düşünün ki renkleri hem yaratır hem de yaşatır. Yaşattığı bu renkler türlü türlü haller alır. Ardından en anlamlı hayret edicileri yollara döker.

Bahar mevsimleri gerçek ressam ve eşi benzeri olmayan Allah'ın bir tuvalidir. Bütün renkler o tuvalde canlıdır. Hepsinin ana rengi ise galiba yeşildir. Yeşilin tonları ise hayret edilecek bir seyir rengidir.

Böyle bir seyir için yoldayız. Kaybolduk bu hayretin derinliğinde. Bahar tuvali en ihtişamlı haliyle arz-ı endam ediyor. Yeşilin tonlarının seyrine doyum olmuyor. Bolu-Sakarya havzasındaki seyrin kilimini Akyazı ile başladık dokumaya.

Yeşilin en az beş tonunu gördük. Bütün bu tonlar hem bir yerdeydi, hem de gördüğümüz her yerde. Zeminden zirveye kadar yeşilin tonlarıyla temas ettik. İnsanların yeşiller içindeki fırça darbelerini pek görmeye değer bulmadık. Hatta bazen oluyordu ki o muhteşem bahar resminin güzelliğini insanların boyama denemeleri gölgeliyordu. Ve diyorduk hep birlikte beşerin bulaşık eli karışmamak şartıyla hiçbir şeyde hakiki nezafetsizlik ve çirkinlik gözükmüyor.

Yolculuğumuz zeminde ve yeşilin tonları arasında başlamıştı. Kendimizden geçerek zirveye kadar varmıştık. Allah'ın yeşil boyası ve tonları bütün bahar tuvalini en canlı haliyle kaplamıştı. Zeminle zirve arasındaki bu uygunluk ve canlılık çok nazlı duruyordu. Bu seyirde çoğu dem ruhumuz bedenimize sığmıyordu. Neden biz de bu resmin üzerinde uçarak dolaşanlar gibi değiliz diye havadakilere gıpta edip duruyorduk. Ayağımız yerdeydi. Ama ruhumuz bu yeşilliklerin en derin ve canlı zirvelerindeydi. Çıplak ayakla basmak ve ellerimizle dokunmak istedik yeşilin bu tonlarına. Bu tablonun üzerinde gezindik durduk aklımız başımızda.

Yolculuk, baharın resmini ve yeşilin tonlarının seyriyle etrafı tenezzühle geçiyordu. Yalnız içimizi kemiren bir durum bu tenezzühe sürekli müdahale edip duruyordu. Acaba hep seyirci olarak mı kalacağız? Hiç seyredilen olmayacak mıyız? Acaba seyircinin de seyre değer bir tablosu yok mu bu büyük bahar resminin bir köşesinde? Hep ilahi fırça mı bu tuvalde çalışmış? İnsanların bu dünya da seyre değer bir eseri veya yeşilin bu tonlarını tamamlayan başka bir rengi yok mu diye düşünüyorduk. Hatta buna çok üzülüyorduk. Çünkü bu büyük resimdeki yolculuğun bu kısmına kadar olan yerlerde gördüğümüz insani eserler hep çirkin duruyordu. Ama insan bu kadar çirkin bir sanatkar da olamazdı. Çünkü yeşilin bütün bu tonlarını seyre dalan ve onda gerçek ressamın sanatının boyutlarını anlayan yalnızca insandı. Öyleyse bu ressamın seyircisinin de görülmeye değer bir resmi olmalıydı. Ama biz neden göremiyorduk. Yoksa hem cinsimize karşı çok mu lakayttık.

Hayır hayır. Seyrin değerini bilen ve yeşilin tonları arasında kayboluveren biz elbette insana dair bir tablo görsek onu da seyrederiz. Hem de hayretin en güzel şekliyle.

Yolculukta yeşilin tonları aklımızı alırken gönlümüz kırılmıştı insanın bunca güzellikleri çirkinleştiren o kirli hallerinden. Ama asla ümitsiz değildik hem cinsimizden.

Evet bir farklılık var orada. Yeşilin tonları arasında. Ama o yeşil değil. Hatta onca yeşillikler içinde bir beyazlık. O beyazlar arasında ince siyah çizgiler de var gibi. Kocaman bir beyaz Orkide çiçeği sanki. Aman Allah'ım yeşiller arasındaki beyazlıklar yoksa insanın o büyük resimdeki fırçaları mı?

Evet o muhteşem resmin bu güzel karesine Göynük diyorlar. Galiba gönüllük bir yer demek istiyorlar. İnsana yakışan fırça darbeleri bu işte. Yolculuğun ikinci kısmı burasına ayrılmalı bizce.

Şehre girişinizde kutlu bir zat, Ömer Sikkini hazretleri tarafından karşılanıyorsunuz. Hem de sağlı sollu beyaz orkideler arasında. Göynük'ün her tarafında ise Ak Şemsettin hazretlerinin ev sahipliğinde olduğunuzu görüyorsunuz. Ve şehrin çıkışında da yine Ak Şemseddin hazretleri tarafından uğurlanıyorsun. Her yerde kutlu fethin izleri var.

Göynük, insanın gözündeki beyazlığı tamamlayan siyahlık gibi duruyor büyük bahar resminin içinde. O kadar yakışmış ki bu tabloya bu renk. Yeşilin canlılığına o kadar güzellik katmış ki bu beyazlıklar. Tarih bu, kültür bu ve insan bu dedirtiyor her insafı olana.

Müsaade istedik Ömer Sikkini hazretlerinden. Düştük bu defa da yeşillikler arasındaki insani beyazlıkları seyre dalmaya. Bu beyazlıkların içinde yaşanmış nice nazik ve estetik hayatlar olduğunu anlıyorsunuz.

O, Göynük evlerinin yeşillikler arasındaki poz verişleri zamana meydan okuyor. İnsanın yeşilin bu tonları arasında alacağı en güzel ve anlamlı tavrının bu beyazlıklar olduğunu herkese hatırlatıyor.

Göynük'ün peyzajı baharın yer yüzündeki en anlamlı tamamlayıcısı gibi geldi bize. Her sokak böyle güzellikteydi bu şirin yerde.

Orada da zeminde başlayan yolculuğumuz zirveye doğru ilerledi. Nihayet çıktık Zafer anıtının olduğu yere. Burası hakimdi bütün Göynük ilçesine. Yeşiller arasında seyrettiğim beyazlıklar ve bu beyazlıklara güzel bir hat olarak çekilmiş siyah sürmeler bu hakim tepenin her tarafından çok çekici geliyordu insana.

Baharın büyük resminde her bahar yeşilin tonları yeniden yaratılıyor ve yaşatılıyordu her yerde ve dahi en güzel haliyle Göynükte. İnsanların tarihe ve büyük manzaraya not olarak düştükleri beyazlıklar ise aslı gibi kalıyordu. Ona ilave edilenlerin ise aslından farkı yok gibi duruyordu. Zaten bu yeşillikler içindeki insani beyazlığın fazlası galiba fazla gelirdi. Baharın peyzajını zedeler gibi oluverirdi.

Göynük sakinlerinin güzellikleri ise gözdeki beyaz ve siyahın üzerindeki tozları sürekli temizleyen göz kapakları gibiydi. Selam alışları tarihin nezaket ve asaletini temsil ederken bakışları da burayı kendi gibi bırakın der gibiydi.

Göynük gönlümüzdeki beyazlık oldu yeşilliklerin deryası arasında. Sevincimiz tarif edilemez oldu insanlık adına. Bu sevincimize bir o kadar da hüznümüz eşlik etti. Çünkü Anadolu'nun nice Göynük gibi güzellikleri kaybolup gitmişti. Yeşilin tonları arasında bu insani beyazlığı koruyanların binler iyilikler yari olsun. Hem bu tarafta hem de öte tarafta en kötü mekanları Göynük gibi olsun.

Yolculuğumuzun son kısmı da yeşilin tonları arasında geçti. Oralarda gördüğümüz insani beyazlıklar Göynük ilçesi kadar iç açıcı değildi.

İsteriz ki ülkemizdeki her resmin ana tuvali Göynük manzarası gibi olsun. Bütün şehreminiler gelsin burasını kendine örnek alsın.