Dolar (USD)
32.19
Euro (EUR)
34.76
Gram Altın
2429.41
BIST 100
10164.74
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

29 Şubat 2016

YOLLAR BİZİ ÇAĞIRIYOR

Upuzun bir yol. Kenarlarda ağaçlar, ağaçların gölgesi yola düşmüş. Mevsim sonbahar olabilir. O zaman yolda uçuşan yapraklar. Mevsim ilkbaharsa ağaçların yeni yeni uç veren dallarında yemyeşil bir serinlik.

Hayatımızda ne kadar çok yol var, içimizde ne kadar çok gitme arzusu. İçimiz daralınca, bulutlar rengini değiştirip de karanlık bir hal alınca, güneş kaybolunca ansızın, tutunacak dallar bir bir yitmeye başlayınca akla ilk gelen dindirilmez bir arzudur gitmek.

Yalnızlığı istediğimiz çok olmuştur. Hayat, yaşananlar, aklımızın almadığı gündemdeki olaylar, sevgisizlik, kendini ifade edememe, sesinin uzaklara ulaşmadığını hissetmek, yüzünün her gün biraz daha rengini kaybettiğine şahit olmak.. İşte tam da böyle zamanlarda gözümüze bir bavul ilişir.

Bavul, mesela kadife bir bavul. Öyle alelade bir bavul değil. İçine arzularımızı, umutlarımızı, kaybettiklerimizi, renklerimizi koyduğumuz bir bavul. Bavul, bir gidişin bütün huzmelerimi damla damla hissettirir bize.

Ve dağlar. Türkülere konu olan, destanların esrarlı başı dumanlı dağları. Bir dağın arkası çoğu zaman umuttur. Hele bir şu dağı aşalım belki de günlük güneşlik şarkılar, şiirler karşılayacak bizi diye soluk soluğa aştığımız dağlar.

Gizlisiyle, saklısıyla hep bir firar arzusu vardır insanın içinde. Etrafındaki kalabalığın sessizliği, kimsenin kimseyi duymadığı zamanların ruha kattığı ızdırap, üzerine üzerine gelen beton şehirler ve bir şiirin cezbeden davetidir firar.

Gitmek iyidir aslında. Nereye gideceğini bile bilmeden gitmenin özlemiyle yaşamak insanın içini kıpırdatmaya yeter. Bir gece vakti yola düşüp, bilinmeyen bir istasyonda inmek ve kimseyi tanımadan şehrin huzurunda dinlendirmek kalbini. Sabah kalktığında yabancılığını unutup tanıdık adımlarla şehri adımlamak, yoldan geçenleri mütebessim bir çehreyle selamlamak ve gökyüzünün altında kendini bahtiyar hissetmek de bir şifadır.

Gidene dur demek de var, bir yol arkadaşı olmak için gidenin gölgesi olmak da. Firar böyle bir şeydir zaten. Yollar insanı bilinmeyen vakitlere davet eder. Yeter ki siz yola düşmeyi isteyin.

Uzak bir dağ evinde olmalıyım mesela. Kitaplar olmalı yanımda. Teknolojiden uzak bir hayat. İsli bir lambanın ve şöminenin aydınlattığı oda. Endamımı hizaya çekecek biri olmalı yanımda. Tenhalayın kalbimi derken bile tek olmayı düşünmedim hiç. Şiirler okuduğum, bir hikayeyi yarım bıraktığımda tamamlayacak biri olmalı yanımda. Bir şiire başladığımda sonunu getirecek bir şiir yürek gerek. Şöminenin yanında odun çıtırtılarına karışan sesimle dünyayı tersine çeviren kitapları okumalıyım. Bir yandan da şiirler yazmalıyım sonunu getiremediğim. Sonları hiç sevmem zaten. Sonları getiremem. Dilim dönmez olur. Şiirlerimin sonunu getirecek bir şiir yürekliye teslim etmeliyim şiirlerimi.

Nerden çıktı bu gitmeler haftanın ilk günü diyenler olur belki de. Gitmek vakitsizdir zaten. Hele de baharın kapımızı çaldığı bu günde yola düşmeyi istemektir asıl mesele. Hiçbir yere gidemiyorsa insan, kendine doğru bir yolculuğa çıksın. Kendini keşfetmeyle başlasın yolculuğu. İçinin dehlizlerini tanımadan, kendine yabancı yaşayan o kadar çok ki.

Alışmak, tırnak içinde söylenir bazen. Ruhumuzun alışmaya da ihtiyacı var. Kaybettiğimiz ne varsa onlara tekrar alışarak başlamalıyız hayata. Kalmaya alışmak, bir selama, hoşbeşe, gülen gözlere, dünyayı bir anlık da olsa kendi haline bırakmaya da alışmak gerek.

Turgut Uyar ne güzel söylemiş yola revan olmak isteyenlere;

Cümle yolculara selam ederim / dilerim yolları uğurlu olsun, aydınlık olsun / Havalar günlük güneşlik / Tuttukları altın olsun / Bir gün, belli olmaz, bir bakarsın turnam / Şu kuru başımı alır ben de giderim"

Yola düşmek isteyenler sığınacak bir liman bulana kadar bırakmasınlar bu arzularını. Kalplerin bazen bir limana o kadar çok ihtiyacı oluyor ki.