Dolar (USD)
32.28
Euro (EUR)
35.02
Gram Altın
2478.30
BIST 100
10560.2
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

11 Ekim 2020

Yunan aşkı, Arap nefreti

Laikçi kesimlerin, sözde Yunanla vuruşmuşlukları varsa da, ülkeyi Yunan’dan kurtardıklarını rivayet etseler de, Yunan’a içerledikleri, eleştirdikleri, öfkelendikleri hiç görülmemiştir.

Tatiller Yunan adalarında geçirilir, Yunan yemekleri yenilir, hasretler giderilir, emeklilikte Rodos’a bile yerleşilir.

Ahh! O Yunan yemekleri yok mudur, nasıl da bizdendirler!

Aynı coğrafyanın çocuklarıyızdır.

Gözü yaşlı Yunanlılar, İstanbul, Türkiye hasretiyle yanıp tutuşmaktadırlar, bizim laikçileri görür görmez bağırlarına basmışlardır.

Şarkılarda Yunanca mısralar, Türkçeleriyle ardı sıra nakaratlar edilir, Yunanla düetler yapılır.

Anadolu’nun ücra bir köşesinde Yunan’dan kalma bir taş parçası bulunsa, hislenilir, gözler yaşarır, öpülür koklanır, şehir müzesinin en nadide köşesine konulur, hiç bir masraftan kaçılmaz.

Yunan harabeleri, yıkıntıları, tapınakları, kiliseleri, Anadolu’nun “Yunan yurdu” olduğunun mührü olsun dercesine itina ile korunur, ihya edilir.

Kim bilir belki bir gün lazım mı olur?

Ancaak...

Madalyonun bir de öbür yüzü vardır.

“Arap” kelimesi duyulunca öfkeden çılgına dönülür.

Hainlikleri, korkaklıkları, arkadan vurdukları, daha ne varsa boca edilir, sayılır, dökülür.

Sokakta karşılaşılan Suriyeliden tiksinilir.

Akdeniz çocukluğu falan sökmez..

Türkiye’deki her türlü olumsuzluğun sorumlusu Araplar ve Araplarla ortak geçmişimizdir.

Gariban bir mahalle bakkalı, dükkanına iki satır Arapça yazı assa, hemen şikayetin ucundan tutulur.

“Ne yani Arap mı olacağız”, “burası Arabistan mı?” dırdırlanılır.

Korona’nın sorumlusu umreye gidenlerdir.

Arap’tan Korona yağar!

Yunandan nur yağar!

Oysa;

Araplar tam 1000 yıl bizim bayrağımız altında yaşamış, 1000 yıl boyunca hemen hiç sorun çıkarmamışlardır.

Her savaşımıza canla başla iştirak etmişlerdir.

Kafkas Fatihi Özdemiroğlu Osman Paşa, hatıratında 1580’lerde Kafkaslara Şam Vilayetinin 50 bin asker gönderdiğini kaydeder.

Çanakkale şehitliklerinde; Halepli, Bağdatlı, Kudüslü, Şamlı, Basralı, Gazzeli askerlerin sıra sıra isimleri dizilidir.

Mehmetçik katili Anzak askerleri, adlarına armağan edilen Anzak Koyu’nda şafak ayinleriyle her yıl yad edilirken, Mehmetçiğin silah arkadaşı Arapların adları bile anılmaz.

1. Dünya Savaşı’nda Çanakkale’de, Kafkaslar’da, Balkanlar’da 200 bin Arap Müslümanın ne için, kim için şehit olduklarını “dandik tarih” hiç yazmaz.

Arap milliyetçilerinin, 1921’de Ankara Hükümeti’ne “Türkiye-Suriye-Irak Konfederasyonu” teklifi hiç duyulmamıştır.

Neden?

Yani, ayrılıkçı Araplar vardı da, Osmanlıyı savunan Araplar yok muydu?

Trablusgarp’ta Mustafa Kemal’in İtalyanlarla savaşan askerleri kimlerdi?

Dünün isyan eden Arapları, bugünün PKK’lıları gibi, sevgili “medeniyet”inizin ayartmaları değil miydi?

Arapların o kesimleri, ayrılıkçılığa kalkmadan daha 25 sene evvel, Yahudi Hüseyin Cahit Yalçın, “Türklerin Arap kültürüne ihtiyacı olmadığını” yazmıştı?

Neden?

Türkiye’de Arap düşmanlığının mimarları, Halide Edip, Celal Nuri, Cavid Bey gibi Sabetayistler ve Nesim Russo, Emmanuel Karasu gibi Yahudilerdi.

Neden, Yunan aynı coğrafyanın çocuğu oluyor da...

Arap olmuyor?

Neden?

Neden?