Yusuf aleyhisselamın ibretli hayatı-9
İçinde bulunduğu sıkıntıdan
kurtulacağına inanan Yakub aleyhisselam, son derece üzüntülü ve kederli
olmasına rağmen, hiçbir zaman hâlini Allahü Teâlâdan başkasına arz etmedi. O,
başına gelen musibetlere karşı her dâim sabırlı oldu ve ümidini hiç yitirmedi.
Bir gün oğullarına:
- Evladım, Mısır’a gidin,
Yusuf ile kardeşini arayın! Allahü Teâlânın fazl û ihsanından ümit kesmeyin.
Çünkü gerçekten kâfirler güruhundan başkası, Allahü Teâlânın fazl û rahmetinden
ümit kesmez, dedi.
Kardeşler, babaları Yakub
aleyhisselamın emri üzerine üçüncü defa hem erzak almak hem de orada kalan kardeşlerini
geri getirmek için Mısır’a gidip Yusuf aleyhisselamın huzuruna çıktılar ve
şöyle dediler:
- Ey Azîz! Biz ve ailemiz
sıkıntıya düştük, pek kıymetsiz bir sermaye ile geldik. Bize yine ölçeği tam
yap ve bize ayrıca ikramda bulun. Şüphesiz Allah, ikramda bulunanları
mükâfatlandırır!.. Yusuf aleyhisselam da onlara cevaben:
- Siz, sonunun nereye
varacağını bilmeden Yusuf’a ve kardeşine yaptığınız işin kötülüğünü anlayıp
ondan tevbe ettiniz mi, dedi.
Bu sözler üzerine onlar, bu
kimsenin kardeşleri Yusuf olabileceğini düşündüler ve O’na:
- Yoksa gerçekten sen Yusuf
musun, dediler. Yusuf aleyhisselam da:
- Evet, ben Yusuf’um, bu da
kardeşim Bünyamin’dir. Allah bize lütufta bulundu, bizi korudu ve yüceltti.
Çünkü gerçekten kim; Allah’ın emrine uygun yaşar ve sabrederse muhakkak ki
Allah, iyilerin mükâfatını zâyi etmez, dedi.
Kardeşler, Yusuf
aleyhisselamın üstünlüğünü ve O’na yaptıklarından dolayı günahkar olduklarını
kabul ettiler. Yusuf aleyhisselam ise, onlara:
- Bugün size bir kınama ve
ayıplama yoktur, dedi. Ayrıca onlara çok izzet ve ikramda bulundu. Babası Yakub
aleyhisselamın halini, kendisinden sonra ne durumda olduğunu sordu. Onlar da:
- Senin için çok üzüldü ve
ağladı. Bu sebeple de gözleri görmez oldu, dediler. Bunun üzerine Yusuf
aleyhisselam gömleğini çıkarıp onlara verdi ve:
- Şu gömleğimi babama
götürün, gözlerine sürsün. Böyle yaptığında rahatlıkla görmeye başlayacaktır.
Sonra da bütün ailenizle bana gelin, dedi.
Yusuf aleyhisselam,
kardeşlerinin yol hazırlıklarını tamamladı. Babası Yakub aleyhisselama verilmek
üzere bütün akrabası ile birlikte Mısır’a gelmelerine dair bir davet mektubu da
verdi.
Kafile Mısır’dan yola
çıktıktan sonra Yakub aleyhisselam:
- Eğer bana bunamış
demezseniz, inanın ben Yusuf’un kokusunu alıyorum, dedi.
Fakat yanındakiler, Yusuf
aleyhisselama duyduğu aşırı muhabbetten dolayı böyle bir koku duyduğunu
zannettiler de:
- Vallahi sen hâlâ
“dalalike’l-kadîm”de yani eski şaşkınlığındasın, dediler.
Nihayet kardeşler, Kenan
diyarına yaklaşınca, onlardan biri müjdeci olarak gelip Yusuf aleyhisselamın
gömleğini babasına verdi. Yakub aleyhisselam gömleği gözüne sürdü. Hemen
gözleri açılıverdi ve dedi ki:
- Ben size; Allah
tarafından sizin bilmediklerinizi bilirim, dememiş miydim? Bunun üzrine
kardeşler:
Baba! Bizim için istiğfar
et, günahlarımızın affını dile! Çünkü biz gerçekten suç işledik, dediler. Yakub
aleyhisselam da:
- Sizin için daha sonra
Rabbimden af dileyeceğim. Şüphesiz O, çok bağışlayan, pek esirgeyendir, dedi.
Yakub aleyhisselam, bütün
oğulları ve akrabasıyla birlikte Kenan diyarından Mısır’a gitmek üzere yola
çıktı. Yusuf aleyhisselam da Mısır Kralı ve halkıyla birlikte Yakub
aleyhisselamı ve beraberindekileri şehrin dışında karşıladı. Babasını ve üvey
annesini bağrına bastı ve:
- Allah’ın izniyle emin
olarak Mısır’a girin, dedi. Sonra onları sarayına götürdü. Babasını ve üvey
annesini tahtının üstüne çıkarıp oturttu. Hepsi yani babası, üvey annesi ve
kardeşleri ona kavuştukları için, O’nun huzurunda Allah’ü Teâlâya secde
ettiler.
Yusuf aleyhisselam:
- Babacığım! İşte daha önce
gördüğüm rüyanın tâbiri ve mânâsı buymuş; Rabbim onu gerçekleştirdi. Doğrusu
Rabbim bana lutuflarda bulundu. Beni zindandan çıkardı; şeytan, benimle
kardeşlerimin arasını bozduktan sonra sizi çölden çıkarıp buraya getirdi.
Şüphesiz Rabbim dilediğine çok lütufkârdır. Kuşkusuz O, çok iyi bilendir, hüküm
ve hikmet sahibidir, dedi.
(Devamı haftaya…)