Dolar (USD)
32.42
Euro (EUR)
34.70
Gram Altın
2401.47
BIST 100
10208.65
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

27 May 2019

Zaman mı değişti biz mi değiştik?

Bir zamane lafıdır gidiyor. “Bizim zamanımızda…” diye başlayan her cümle ağır bir yara gibi dolanıp duruyor aramızda. Bir de meselenin “Bu zamanda…” durumu var ki gençlerin yaşadıkları tüm sıradışı davranışların kılıfı olarak hayatımızda yer buluyor kendine.

Bu zamanda oruç mu olur?

Bu zamanda iftar mı olur?

Bu zamanda davul çalmak da nesi?

Bu zamanda bayram ziyareti mi yapılır?

Liste uzayıp gidiyor. Kılıf o kadar çok ki. Yaşantımızın her anında elimizden kayıp giden o kadar çok değer var ki. Sahip çıkmak gibi derdi de görememek büyük bir acı olarak yer tutuyor aramızda. Aradan ne kadar zaman geçerse geçsin değişmez kurallara sahip çıkmak gerek. Elbette yazılı kurallar değil bunlar. Toplumun içinde oluşan ve yaşanan kurallar hayatımızı da yaşanır kılan değerlerdir.

Gençler için itici gelen; büyüklerin “Bizim zamanımızda her şey daha güzeldi.” sözleri aslında elimizden kayıp giden her şey için bir ağıttır. Büyük çaresizliğimizdir geçmişin özlemiyle yaşamak. Bugün bir şey yapamamanın ezikliği, yılgınlığı, kırgınlığıdır “bizim zamanımızda” derdirten.

Dünyanın dengesi bozuldu mu, bozuldu. Bu kaçınılmazdı zaten. Gelişen teknolojinin bizi sürükleyeceği mecradayız. Ne zamanki selamın yerini “slm”, merhabanın yerini “mrb”, Allah’a emanet olun yerini “aeo” aldı, bir bir gitti güzel yanlarımız. Renkli ekranların rengine boyanan bütün akıllar kendi rengini yitirdi, olan da insan yanımıza oldu.

Saygısızlık normal karşılanır oldu. Kurallara uymamak rağbet gören davranışlar arasına girdi. Birlik olmanın yerini yalnız ve huzursuz kalpler aldı. Bütün bu olanlar da yaşanan çağın üstüne bir paçavra gibi atıldı.

“Herkes” dendi. “Sadece ben değilim.” dendi. “Herkes yapıyor.” dendi ve dibi görünmeyen herkes çukurunda yitip gitti gençler. Nedense iyi olan herkes yerine kötü olan herkes örnek alındı. Çünkü nefis denen tuzak hiçbir fırsatı boş geçmeden dolanıyor aramızda.

Değişe bir şey var, doğru. Kendimizi kandırarak ancak olup bitenin üstünü kapatabiliriz, o da bir anlık. Kendi çevremizden başlayarak bir değişimin içine girmezsek tadı tuzu kalmayan bir hayatı yaşamaya devam edeceğiz. Bu yeni bir değişim olmayacak. Geçmişte yaşadığımız huzur anlarının bir anını bile bugüne taşıyabilirsek bir kıvılcım yaktık demektir.

Önce Öğretmen Kitap Okuyacak

Değişen zaman mı biz mi diye sorduğumda, bu soru hayatın tüm alanları için de geçerli açılıma sahip.

Kitap okumak ve okutmak gibi bir meselemiz var. Kolay mı bu, elbette değil. Çocukları, gençleri bütün akıl çelicilerden uzaklaştırıp kitap iklimine davet etmek bu çağda girişilen nir meydan muharebesidir. Çünkü cenk alanında mücadele edilecek o kadar çok taraf var ki.

Tokat’ta bir kitap baharı yaşanıyor. Son 3-4 yıldır oluşan kitap kültürü şimdi Tokat Valisi Dr. Ozan Balcı’nın destekleriyle daha büyük boyutlara ulaştı. Valilik ve Milli Eğitim Müdürlüğü çocukların, gençlerin kitapla buluşmasını çok önemseyerek çalışmalar yapıyor. Yeni kitaplar geliyor, yeni kütüphaneler kuruluyor. Tam anlamıyla kitap baharı yaşanıyor Tokat’ta.

Bu coşkunun yanında gözlemlediğim bir soruna da dikkat çekmek istiyorum. Kitapla buluşan çocukların heyecanını yaşamayan öğretmenlerden duyduğum “Bu kadar kitap geliyor ama çocuklar zorla okuyor.” serzenişine karşı sorduğum; “En son hangi kitabı okudun öğretmenim.” sorusuna aldığım; “Ben çok yoğunum, kitap okumaya fırsatım yok.” cevabı sorunun merkezini de işaret ediyor bize.

Önce öğretmenler kitap okuyacak. Çocuklar; kitap okuyan, kitap konuşan, gündemi kitap olan öğretmeni görecek ki karşılarında onlar da sımsıkı sarılsınlar kitaba. Sadece; “Okuyun” diyerek kendi dünyasının karanlık sokaklarında gezintiye çıkanların ne yazık ki ne kendisine ne de çevresine bir faydası olamaz.

Peki ben mi ne yapıyorum? Beş kitaptan aşağı okuduğum her haftayı kendim için kayıp saymaya devam ediyorum. Şükür ki hâlâ kaybım yok denecek kadar az.