Dolar (USD)
32.35
Euro (EUR)
34.78
Gram Altın
2391.80
BIST 100
10265.27
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

31 Mart 2024

​Zekât bir tercih değil, bir mecburiyettir!..

İslam’ın beş rüknünden biri olan zekât; lügatte artış, temizlik ve bereket demektir. Dinde ise, şer’an zengin olan bir kimsenin malının belli bir miktarını, ihtiyacı olan Müslümanlara zekât niyetiyle vermesidir. Fakirin hakkı çıkarılarak malı, cimrilik kirinden arındırarak da şahsı temizlediği ve malda berekete sebep olduğu için bu malî ibadete zekât denilmiştir. Âyet-i kerimelerde buyuruldu ki: “Onların mallarından zekât al ki, bununla onları temizleyesin ve arındırasın.” (Tevbe 103) “Siz hayır yolunda ne harcarsanız, Allah onun yerini doldurur.” (Sebe 39) Ayrıca malı temizleyip sıhhat ve kemaline sebep olduğu ve kişinin imanındaki sadakat ve olgunluğu gösterdiği için zekâta “sadaka” da denilmiştir.

Bir şeyin önemi, insanlığın ona olan ihtiyacı ve temin ettiği fayda ile ölçülür. Zekâtın; zekât veren, zekât alan ve zekât alınıp verilen toplumda sağladığı faydalar göz önüne alındığında, onun ne derece büyük bir ehemmiyet ifade ettiği kendiliğinden ortaya çıkar. Zekât, her şeyden önce kulun, Allahü Teâlâ’nın yüce emrine itaat edip, kulluğunu göstermesinin en güzel bir nişânesidir. Çünkü zekât vermeyi Allahü Teâlâ emretmiştir. Kulun vazifesi de; Rabbi tarafından emrolunduğu şeyi yapmaktır. Müslüman; sevdiği, inandığı Rabbi’nden aldığı bu yüce emri; canının yongası olan malını hiçbir maddî karşılık beklemeden vererek yerine getirir.

Zekât, aynı zamanda Allahü Teâlâ’nın nimetlerine karşı bir şükürdür. Müslüman şöyle düşünür; elimdeki servet, yüce Allah’ın ihsanıdır. Nice insanlar vardır ki, benden daha güçlü ve daha bilgili oldukları halde bu mal varlığından yoksundurlar. Dolayısiyla yüce Mevlâ’nın nimetlerine karşı şükretmek gerekir. İşte bu şükür, farz olan zekâtın ödenmesiyle yerine getirilmiş olur. Müslüman, böylece şükür vazifesini yerine getirirken, aynı zamanda malının bereketlenip artmasını sağlayacak önemli bir işi de yapmış oluyor. Çünkü ayet-i kerimede buyuruluyor ki: “Eğer şükrederseniz, ben nimetlerimi daha da artırırım, ama nankörlük ederseniz, haberiniz olsun ki, azabım pek şiddetlidir!” (İbrahim 7) Bir hadisi serifte de: “Mallarınızı zekâtla koruyunuz, hastalarınızı sadaka ile tedavi ediniz, bela dalgalarını da dua ile karşılayınız.” buyurulmaktadır. (El-Cami’us-Sağir 3728)

Zekât; mü’minlerin Allah sevgisini, mal ve servet sevgisinden üstün tuttuklarının güzel bir göstergesidir. Çünkü zekâtını veren kimse, hiçbir maddî karşılık beklememektedir. Bunu, sadece ibadet niyetiyle Allah rızası için yapmaktadır. Binaenaleyh zekât vermek; “Ey müminler! Mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah’ı anmaktan alıkoymasın, böyle olanlar hüsrana uğrayanlardır.” (Münafikun 9) ayet-i kerimesinin işaret ettiği mânâyı gerçekleştirir.

Zekât, çok kuvvetli bir iman alametidir. Öyle ki müminlerle savaşan müşrikler, tevbe edip namaz kılmaları ve zekât vermeleri halinde, savaş hali ortadan kalkar ve o kişiler müminlerin din kardeşi oluverirler. Allahü Teala şöyle buyuruyor: “O halde, hürmetli (yasak) aylar çıkınca, artık o müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün; onları yakalayıp esir edin, onların geçebileceği bütün geçit başlarını tutun. Eğer tevbe eder, namaz kılar ve zekâtı verirlerse, onları serbest bırakın. Allah’ın mağrifeti ve rahmeti boldur.” (Tevbe 5)

Zekât, zengin Müslüman için bir tercih değil, bir mecburiyettir. Dolayısıyla zengin bir Müslüman, zekâtını vermekle aslında ihtiyaç sahiplerinin hakkını vermiş olur. Âyet-i kerimede buyuruldu ki: “Zenginlerin mallarında fakir ve yoksulların hakkı vardır.” (Zâriyat 19)

Zekât kazancı bereketlendirir, gönle huzur verir. Zekât müminler arasında sevgi köprüleri kurar. Yüreklerimizi birleştirir, kardeşliğimizi pekiştirir, birlik ve beraberliğimizi güçlendirir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: “Zekât, İslam’ın köprüsüdür.” (El-Câmi’us-Sagir 4589)

Zekât, dünyanın neresinde olursa olsun bir lokma ekmeğe, bir yudum suya muhtaç olan müminlere yardım elini uzatmaktır. Zekât, zulme maruz kalmış ve zor şartlar altında hayat mücadelesi veren bütün mazlumlara umut taşımaktır.

Zekât, rahmet ve mağfiret ayı Ramazan-ı şerifte kardeşlerimize iftar ve sahur neşesi yaşatmaktır. Rabbimizin emaneti olan yetimleri ve öksüzleri gözetmek, onları bayram sevincine ortak etmektir…