Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2440.77
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

27 Nisan 2021

Zihin Disiplini

“Gayret göstermeden ümit etmek bir hatadır; ama ümit etmeden gayret göstermeye kalkmak da kendi kendimize söylediğimiz en kötü yalandır.”

Alain-Minevra veya Bilgelik, s. 175

Kişinin bulunduğu noktayı tespit ve tayin edebilmesi güç bir meseledir çünkü her insanda söylediğinin söylenenin en iyisi, yaptığının eylenenin en güzeli olduğuna inanan baskın bir taraf var. Bu sebeple eleştiri fıtratın kolay özümseyebileceği bir durum değil. Yaptığını, kendisinden ibaret gören, kendi selameti için sarf edilen eleştirinin de hakkına gasp eden bir içerik taşıdığına inanır. Yani yöneltilenin fikre ya da fiile değil, şahsiyete olduğuna… Bu konuda özel bir farkındalık geliştirebilen kimseler müstesna, eylemini kusursuz görme keyfiyeti herkeste var. Öyle ise burnu havada bir çağın Kaf dağına kilitli mensupları eksiğini nasıl tanır?

Hepimizde bulunan yaygın görüş, kişinin kendini tanıyabilmesi için inzivada kalması, içine yönelmesi gerekliliğidir. Etkileşimi asgari düzeye indiren bu hâkim tez bir noktaya kadar gerçeklik de taşır ancak farklı renkleri, üslûpları, fikirleri, tedai alanlarını keşfedemeyen birey konumunu tasvir noktasında yetersiz kalacaktır. Düşünce teatilerinin içinden geçmediği, tartışmadığı, “bir bilene danışmadığı” için terkipçi bir yaklaşımın ırağına düşecek, kendine ve objelere hep aynı çerçeveden bakacaktır. Bütün bunların yanında içinde bulunduğumuz çağ mekaniğin hâkimiyetini ilan ettiği, teknolojinin tabiat ve maneviyata galip geldiği bir çağ. Bu sebeple insandan kopartılan ve etrafına yüksek duvarlar ördüğü için aynası olan insanın uzağında kalan insanın kendine ulaşabilmesi, hata ve noksanlarıyla kendini tanıyabilmesi için fazla bir seçeneği yok.

Rüzgâr kurumuş yaprakları bir yerde toplar. Suyu rahmet makamına taşıyan mizaç özelliği, arındırıyor olmasının yanında, durmadan akmasında, ilerlerken sızabilmesinde saklıdır. Tohumun yürüyüşü onu toprağın üzerine çıkarır, filizlendirir, küçük bir fidan iken dalları göğe dokunan bir ağaç merhalesine ulaştırır. İnsan hayatının öğrenmeye en açık evresi, işaret levhalarını titiz bir dikkatle takip edebildiği çocukluk seneleridir. Çünkü “oldum” kıvamının olumsuz enerjisinden nasip almamıştır merakın taze tutulduğu o özel çağlar. Bu sebeple seher vaktinin güzel dualarıdır: “hayretimi diri kıl Rabbim, merakımı yükselt!” Söylemek istediğim tanımanın terakkiye, terakkinin de sistemli bir okumaya muhtaç olduğu…

Mustafa Kurt hoca modern şiir derslerinde “her okumanın bir vakti olduğunu” sık dillendirirdi. Böylece bir zaman okuyup anlayamadıklarımı gözden geçirerek kendimi teftiş etmek ve “acaba vakti gelmiş mi?” sorusunu yöneltmek de okuma sürecimin bir parçası hâline geldi. Okumanın da yazı yolculuğu gibi aşamaları bulunduğu ve zihnin de mide gibi dışardan alınan fazla depolama ile bir hazım sorunu yaşayabileceği hakikatini cebimde tutmayı öğrendim. Ezcümle büyüklerimizin tecrübe ve tavsiyelerinden süzerek çıkaracağımız bir okuma haritası, bize hem bir zihin disiplini kazandıracak ve hem de kendimizi tanımamıza imkân sağlayacaktır.

Farklı beldeleri, iklimleri, lisanları, insan ve kültürleri ziyaret etmek; buralardan topladığımız kazanımlarla her akşam, içimizin ıssızlığına çekilmek, yerimizi tespit ve tayin noktasında, önemli bir yardımcıdır. Bizden yüzyıllar önce yaşamış düşünür ve sanatkârların kelimeleri vesilesiyle onların zihin ve gönül dünyalarına nüfuz etmek mucizevi bir aksiyon, engin bir tefekkür alanı. Yaşadığımız çağda bir irade ve zihin terbiyesi başka ne ile gerçekleşebilir?

Selam ile.