Dolar (USD)
32.29
Euro (EUR)
35.01
Gram Altın
2477.12
BIST 100
10509.05
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

13 Aralık 2012

Zorunlu fiziğe karşıyım

Zorunlu din kültürü dersi konusundaki tartışmalar ara sıra alevlenir ve tekrar söner. Ama din kültürü konusundaki bu tartışmalar Demokles'in kılıcı gibi, din konusunu Türkiye'de kekremsileştirmek için olabildiğince de işlevsel kılınır. 'Aykırı Sorular' sorulur bu konuda. Moda olan aykırılıktır ya, din dersinin zorunlu olmasına karşı çıkmak aykırılık ve entelektüelliğin bir gereği olarak hemen onaylanır. Entelektüelliğin 'Credo' su özellikle bu aykırılıklardan çıkarılır.

Zorunlu din kültürü derslerine karşı olanlar bile herhalde, din kültürünün herhangi bir ders olmadığını düşünüyorlardır. Çünkü böyle düşünmeseler, meseleyi 'Zorunlu' anahtar kelimesi etrafında ele almaları; özgürlük ve çoğulculuğun bir gereği olarak tüm derslerin zorunlu olmaktan çıkarılmasını savunmaları gerekirdi. O halde din kültürü dersi diğer derslerden farklı. Bu noktada gerekçesi benzer olmasa da aynı düşündüğümüzü söyleyebilirim. Evet, Din Kültürü dersi diğer derslerden farklı bir karakter ve hüviyet taşımaktadır. Çünkü o, insanın varlık ve değer dünyasını inşa etmesi bakımından bir önceliğe ve ayrıcalığa sahiptir.

Şu andaki mevcut uygulamalara göre okullarda 'Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi' dersi (dersin ismine dikkat çekmek isterim din dersi değil) zorunlu olarak okutulmaktadır. Bu derslerin içeriğinde dini uygulama bulunmamaktadır. Ayrıca genel adab, davranış (telefonla görüşme adabı gibi), hatta diğer dinlerden de bahsedilmektedir. Dolayısıyla daha çok din bir kültürel unsur olarak muhtevalandırılır. Türkiye'de eğer sıkça söylenen doğruysa, halkın % 99'u müslümandır. Şahsi kanaatimce Müslüman kitlenin tamamı Din Kültürü dersini okumalıdır. Başka dinden olanlar ya da ateistler de kendi dinleri ya da neye inanıyorlarsa onu okumalıdırlar. Yapılacak olan uygulama, din kültürü dersini zorunlu olmaktan çıkarmak değil, her inanç mensubunun kendi dinini öğrenmesini sağlamak ama mutlaka sağlamak olmalıdır.

Şu anda Milli Eğitim'in okullarında bu sene başlayan uygulamaya göre seçmeli Kur'an, İnanç esasları ve Siyer dersi bulunmaktadır. Özellikle inanç esasları dersinin muhtevası dinlerin kendi yetkin otoriteleri tarafından belirlenmekte, kitapları kendileri tarafından yazılmakta ve kendileri tarafından okutulmalarının yolu açılmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı bu uygulamayı başlatmış ve yerine oturması için çalışmalarını devam ettirmektedir. Benim şahsi kanaatim; Din kültürü ve diğer derslerin birleştirilerek ve muhtevası yeniden belirlenerek haftada en az 6 saat olmak üzere çocuklara Kur'an, Siyer ve din dersinin zorunlu kılınmasıdır. Çünkü çocukların bir varoluşsal sorun olarak dinle sahih irtibat kurmaları gerekmektedir. Bu seçime bırakılacak bir şey değildir.

Bugün olabildiğince özgürlük, çoğulculuk, öznellik kavramlarının dillere pelesenk edildiği bir dönemden geçiyoruz; hem de paradoksal olarak Foucault'un deyişiyle dünya ölçeğinde 'Büyük Kapatılma' yaşarken. Birisi öznellik hakkını kullanarak 'Ben sabah ezanından rahatsız oluyorum' diyor. Diğeri de dinlemek istiyor. Aralarını nasıl bulacaksın? Ya da araları bulunur mu? Birisi 'Ben din kültürü dersinin zorunlu olmasına karşıyım' diyor. Bir diğeri de 'Ben de zorunlu fiziğe karşıyım' dediğinde haklı olmaz mı? Nihayetinde o da bunu okumak istemiyor. Çoğulculuk ve özgürlüğü sonuna kadar götürecekseniz, her dersi seçmeli yapmak zorundasınız. Belki bazıları diyecek ki 'İkisi aynı şey değil' Evet, bence de aynı değil, değerler dünyası daha önemli.

Benim 'Din dersleri zorunlu olsun' mantığım, herkesin kendi dininin dersini almasının zorunluluğudur. Çünkü din, hayatın anlamını veren ve kurduğu değerler üzerinden hayata doğru projeksiyon geliştirerek ahlaki davranış kodlarını belirleyen varoluşsal bir meseledir. Bugün, toplumda ve özellikle yeni yetişen nesilde birçok konuda irtifa kaybından bahsediyoruz. Anneler babalar çocuklarından endişeli ve korkuyor, ahlaki değerler gittikçe eriyor, bir hedefi, ülküsü, ideali, heyecanı olmayan gençlikten bahsediyoruz. Komşuluk ve akrabalık sistemleri giderek çöküyor. Batı'nın bu noktada geçtiği istasyonlara uğrayarak serencamını tekrar ediyoruz. Herkes tüketim toplumunun yaşam tarzı ve ahlakını giderek içselleştiriyor. Şiddetten, paylaşamamaktan, hassasiyetlerin tükenmesinden bahsediyoruz. Peki bize bunları kim verecek? Fizik mi yoksa matematik mi? Bu ve diğer derslerin önemsiz olduklarını savunmuyorum. Hepsinin öğrencilere okutulması gerektiği kanaatini taşıyorum. Ama din dersi olmadan olmaz. Çünkü anlamı, heyecanı ve ideali ancak o verir. Bütün öğrenilen bilgilerin yöneleceği hedefleri ise o belirler.

Önemli soru ise şudur: Knowledge for What? Bilgiyi uğruna inşa edeceğiniz insanlıkla ilgili yüce bir idealiniz yoksa o bilgiyi aynı insanlığı yok etmek için kullanırsınız. İnsanlığın özellikle son yüzyılda tecrübe ettikleri bu konuda bize oldukça fazla done sunuyor. Batı'da 'İnsanın ölümü' ilan ediliyor. Nasa'lar, uzay yolları, atom fiziği tamam her şey güzel de insan niye öldü?