Dolar (USD)
32.56
Euro (EUR)
34.93
Gram Altın
2458.04
BIST 100
9884.11
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

06 Ağustos 2020

Adına yaşamak denirse tabi!

Fransızca’da déjá (daha önceden) ve voir (görmek) kelimelerinden oluşan Déjá vu, yaşanılan bir olayı daha önceden yaşamışlık veya görülen bir yeri daha önceden görmüş olma duygusu, anı daha önce yaşamışlık hâline deniyor. Türkiye’de bu hâli yaşamamış kimse var mı bilmiyorum. Yaşadığımız çoğu şey daha önce bir yaşanmışlık duygusu veriyor. Siyasette, devletin işleyişinde, kamusal işleyişte vs. bugün yaşadığımız çoğu şeyi daha önce de aynı şekilde yaşadığımızı hatırlıyoruz. Bizim durumumuzun déjá vu’dan farklı kılan şey; bu yaşanmışlık hâlinin, hissinin, duygusunun bizatihi gerçekliğe, yaşanmışlığa, tecrübeye dayanıyor olmasıdır. Biz şu an yaşadığımızın neredeyse aynısını daha öncede yaşamıştık. Siyasetin işleyişini, devletin iş görme tarzını ve yapılanmasını, kamusal işleyişin bu halini yaşıyor oluşumuzun esas gerekçesi de daha önce bunu yaşamış olmamızdır.

Buradan gelmek istediğim nokta bununla bağlantılı işin başka bir yönü. Bu yaşanmışlığı, bu tarz yaşanmışlığı kalıcı bir öğrenmeye, önüne geçilmez bir kadere dönüştüren niteliğine değinmek istiyorum. Bunu da geçenlerde açıklanan YKS sınav istatistikleri üzerinden ele almak istiyorum. Déjá vu’da malum daha öncesine, geçmişe dönük bir yaşanmışlık hissi, duygusu, hâli var. Bizim halimizde ise yaşanmışlığın gerçekliği vardı farklı olarak. Bir de işin geleceğe, yaşanmamış olana bakan kısmı var. Şöyle ki, şu an ki yaşanmışlık halimizden, yaşama şeklimiz ve hayatla kurduğumuz ilişkiden hareketle gelecekte de ne ile karşılaşacağını rahatlıkla biliyorsun. Zaten öyle zorlanmanızı gerektiren pek bir şey olmuyor. Geleceğe ilişkin bir takım kestirimlerde bulunmak için derin ve özenli araştırmalar gerektiren Sosyal Bilimler’in zor ve meşakkatli çalışmalarına gereğiniz yok. Her biri birbirinin kopyası gibi geçen sayısız uygulamalarımız var. Ona sahici bir nazarla ve sükûnet içinde bir düşünceyle yaklaştığınızda önümüzdeki yılda, ondan sonraki yılda nasıl gerçekleşeceğini kestirmeniz gayet mümkün oluyor.

Bu durumu en net gözlemleyebileceğimiz alanlardan birisi eğitim-öğretim alanımızdır. Alana ilişkin kavrayışın, yaklaşımın, tarzın bu şekilde devam ettiği müddetçe işleyişin, sonuçların, performansın bu şekilde olacağını bilmek çok doğal. Doğal olarak koşulları ve süreci değiştirmediğinizde sonuçları değişmesini beklemenin bir anlamı olamaz. Geçen yılın YKS verileri ile bu yılın verileri arasındaki genel örtüşme buradan kaynaklanıyor. Tıpkı bu yılki veriler ile iki yıl önceki veriler arasında örtüşme olması gibi. Bu durumu bir takım arızi sebepler üzerinden kavrayarak değiştirme çabalarının beyhudeliğini Cumhuriyet tarihimizin pratiğinde de rahatlıkla gözlemlemek mümkün. Sistemik değişiklikler, yapısal müdahaleler yerine anlamsız bir retorik ve teknik-tali düzenlemeler üzerinden yaklaşılan alan, gerçekliği taşıyamayan bir sorun yumağına dönüşüyor. Geçenlerde açıklanan sonuçlara ilişkin okuma biçimimiz, kamuoyunun verileri tartışma düzeyi gösteriyor ki, önümüzdeki yılın verileri de bu yılın verileriyle örtüşen bir şekilde gerçekleşecek. Gerçekleşemeye ilişkin memnuniyetsizliğimiz herkesçe haklı bulunduğuna göre, verilerin kabul edilmesi mümkün olmayan sistemik bir başarısızlığı gösterdiğine kimse itiraz etmediğine göre önümüzdeki yılda, ondan sonraki yılda aynı şekilde sonuçları karşımıza çıkaran sisteme razı gelmemizin anlamı nedir? İşleyişini, performansını bildiğimiz ve şeksiz-şüphesiz memnun olmadığımız bu yapıyı, bu ilişkiyi niye sürdürüyoruz? Razı gelmemizin, bunu sürdürmemizin çok basit bir cevabı var aslında. Biz tüm memnuniyetsizliğimize, tüm şikâyetimize rağmen kendisini zerre miktar değiştirmek istemeyen bir şekilde yol almak istiyoruz da ondan. Nasıl gördüysek, nasıl devr aldıysak sonuçlarından, işlevselliğinden bağımsız olarak devam ettirmek istiyoruz. Biz yaşadığımızı yaşamak istiyoruz. Yaşamak istiyoruz çünkü başka türlü yaşamak için homurtular, sızlanmalar dışında bir mesuliyet yüklenmek istemiyoruz. Böyle yapmaya devam ettikçe de yaşadığını yaşamaya mahkûm olarak yaşamaya devam edeceğiz. Adına yaşamak denirse tabi!