Dolar (USD)
32.55
Euro (EUR)
34.93
Gram Altın
2456.58
BIST 100
9884.11
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

12 Ekim 2021

Kıymetli Okuyucularım Diyor ki…

Cumhurbaşkanı Erdoğan Ak Parti İl Başkanları Toplantısı’nda bir kez daha “kibir” meselesine dikkat çekince…

Ak Partili Mehmet Metiner, “Hâlâ kibir konuşuyorsak yandığımızın resmidir…” başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Yeni Şafak’ta yayımlanan makalenin başlığı, Sayın Metiner’in bir seyahat molasında yazdıklarının “tamamına yakınını” anlatıyor aslında.

“Tamamına yakınını” dedik zira, başlıktaki ifadeyi epeyce “aşan” ve aslında “açan” şu bölüm var:

“Merak ediyorum, bu kibir abidelerini kim koruyor, kim kolluyor? Nasıl oluyor da, verdikleri onca zarara rağmen yerlerini koruyabiliyorlar? Veya öyle oldukları bilindikleri halde makamlarla taltif edilebiliyorlar?”

*

Bu türden sorular sık sık bana da geliyor…

Sayın Metiner’in satırlarından dökülenler, tabandan gelen mesajların özeti.

“Ömerler” meselesi…

Birçok okuyucumuz, Sayın Cumhurbaşkanı’nın “Bize Ömerler Lâzım!” diyerek işaret ettiği karakter yapısı ile sahadaki durum arasındaki farkları haliyle sorguluyor.

Sorgulayanların kahir ekseriyetini de, Ak Parti’ye defalarca oy vermiş vatandaşlar oluşturuyor.

Bakınız, “Erdoğan gitsin de memleketin başına ne gelirse gelsin!” diyenlerden bahsetmiyorum.

“Başka dünyaların insanlarından” da bahsetmiyorum.

Sayın Cumhurbaşkanı’na defalarca oy vermiş olanların duygu ve düşüncelerini yansıtmaya çalışıyorum.

Mesaj yağdıranların Sayın Cumhurbaşkanı’na defalarca oy verdiklerini nereden mi biliyorum?

Cevabı basit:

Kıymetli okuyucularımdan bir çoğunu yakından tanıyorum da oradan biliyorum.

Uzun yılların birikimi bu,

“İletişim hatlarını her kesimden vatandaşa açık tutan bir yazar olmanın avantajı” diyelim.

Nereden geldiğini unutmayacaksın, seni kimlerin taşıdığını unutmayacaksın, vefasız olmayacaksın, hava atmayacaksın…

Gizli gündemin olmayacak.

Yalakalık yapmayacaksın…

Yanılıp da yapsan bile tövbe edeceksin!..

Kalpler anlaşınca, iletişim hatları da açılıyor haliyle…

Aramızda gönül bağı olan nice okuyucumdan makale kıvamında birçok mesaj alırım. Beklentilerini, eleştirilerini ifade eden ve “yukarıya” aktarmamızı isteyen kıymetli okuyucularımdan.

Bizi arayıp evlâtlarıyla, torunlarıyla görüşmemizi, onlarla sohbet etmemizi talep eden okuyucularımız bile vardır.

Çocuklarını, torunlarını bize emanet eden okuyucularımız.

Çok başka bir bağdır bu.

Öyle bir hal ki…

Sosyal medyadan “köyde olduğumuzu” öğrenen okuyucumuz, çoluk çocuğunu alarak Kastamonu’ya geliyor.

Köyde bizi buluyor, misafirimiz oluyor.

Bir başkası, “Serdar Ağabey, üçtür arıyorum cebini açmıyorsun, yoksa seni de mi kibir bastı!” diyerek sitem ediyor.

Gecenin bir yarısında, “Şimdi arayabilir miyim, çok hüzünlendim!” mesajını görüyorum.

Bir okuyucum, sosyal medyadan “Serdar Abi’nin ne dertleri var da, anlatmaz!” diye yazınca, telefon yağmuru başlıyor.

“Ciddi bir hastalığımın olmadığını” izah etmek, hayli vaktimi alıyor.

Eksik olmasın okuyucum, beni hiç yalnız bırakmıyor.

Birçok okuyucum beni yakından tanıyor yani, ben de birçok okuyucumu.

Bunca yıldır devam eden bu yakınlığa itimatla şunu rahatlıkla ifade edebilirim ki, okuyucularımın büyük bir bölümü, siyasi iktidarı ikaz ederken, kesinlikle “yapıcı” olmaya çalışıyor.

Kırıp dökmeden, birilerine malzeme vermeden bir şeyleri anlatmaya gayret ediyor.

“Erdoğan gitsin de ülkenin başına ne gelirse gelsin!” zihniyetindekilerle işim olmaz.

Her yapılanın goygoyculuğuna soyunanlara da tepkili olduğumu bilirsiniz.

Çıkarcılık hamurumda yok, şükür.

Dalkavuk düşmandan çok daha tehlikelidir ve her dalkavuk fırsatını bulduğunda karşına geçecektir!..

Kadim okuyucularımız, doğruya doğru yanlışa yanlış demenin gayreti içindedir.

Bu güzel insanlarla gönül, göz ve kulak temasını kesmemekte fayda vardır!

Sayın Cumhurbaşkanı’nın dikkat çektiği “kibirli haller”, evet, büyük tepki çekmektedir.

Küçücük yerleşim birimlerindeki bazı yöneticilerin bile birer “kibir âbidesi” haline geldikleri, sokaktaki vatandaşla irtibatı kestikleri, “ulaşılması güç adam” (ya da kadın) havalarına girdikleri yönündeki şikâyetler gittikçe artmaktadır.

Vatandaşlarımızın büyük bir bölümü, hayat pahallılığından dolayı zorluk çekmektedir.

Gerçekten zorluk çeken bu vatandaşlarımız, ülkenin çok zor bir dönemden geçtiğinin, “plandemi”nin birçok ülke gibi Türkiye’yi de etkilediğinin farkındadır.

Bundan dolayı da, şikâyetlerini, tepkilerini dile getirirken ölçülü olmaya özen göstermektedir.

Bununla birlikte, “nimet-külfet” paylaşımındaki dengesizlikler ve bazı televizyon kanallarındaki “akıllarıyla dalga geçen” yayınlar da canını sıkmaktadır.

Bazı sahneler, bazı görüntüler de sokaktaki vatandaşı çileden çıkartmaktadır.

Mesela…

Bazı belediyelerin, bu zorlu süreçlerde konser üstüne konser düzenlemeleri ve bu “marifetlerini”de sosyal medya hesaplarından sergilemeleri, kimi radikal/yıkıcı/bölücü muhalefet belediyeleriyle “adeta” israf ve gösteriş yarışına girmeleri çok tepki çekmektedir.

Lüks mekân, lüks kıyafet, “nazik ziyaret” paylaşımları birçok vatandaşımızı üzmektedir..

“Sonradan görmeliğin” tezahürü olan tablolar, Ak Parti’ye seçimler boyunca oy veren birçok vatandaşımızı kızdırmaktadır.

Bu durum da, bizlere gelen mesajlara yansımaktadır.

“Siyasi iktidarın doğrularına destek vermemizi talep eden” vatandaşlarımız, “Gerektiğinde ikaz etmekten, karşı çıkmaktan” da çekinmememizi ısrarla istemektedir.

Bir de…

Eğitim, kültür işlerinin bir türlü yoluna girmemesine ve dahi televizyonlardaki “gayri ahlâki yayınlara”, “telkinlere” çok kızmaktadır.

Bu işlerin bir an evvel hal yoluna konulmasını ısrarla talep etmektedir.

Unutursak çok büyük eksiklik olur;

“Süresiz nafaka, çocuk haczi, 6284 Sayılı Kanun” başlıkları altında gündeme gelen konularda da, bir türlü ilerleme sağlanamamasına ya da sağlanmamasına tepki göstermektedir.

Vatandaşımız çok şeyin farkındadır…

Bunu da, “İşinizin ne kadar zor olduğunu biliyoruz… Yukarı tükürseniz bıyık, aşağı tükürseniz sakal!” yollu cümlelerle ortaya koymaktadır.

Bir yanda memleket düşmanları var, diğer yanda ise dalkavukluğu “kariyer plânlaması”nın ana malzemesi haline getirenler.

Arada “sağduyulu eleştiriler” yönelten sesler oluyor, onların mesajlarına yer veriyoruz.

O bile bazılarına fazla geliyor.

Geçtiğimiz günlerde, siyasi iktidara açık destek veren Gazeteci- Yazar Melih Alnıtok, sosyal medya hesabında şunları yazmıştı: “Daha durun; Aşı dayatmasını eleştiren meslektaşlarını ‘Hökümeti devirmeye çalışıyorlar!’ diye jurnalleyen asalaklar… Sağlık Bakanlığı’nın soruşturma başlattığı ‘yanlışlıklı aşı’ skandalını bile savunan yalakalar… Ve trol ordularıyla gazetecilik yapanlar da var sırada!”

Tekrar tekrar okudum mesajı.

Siz de öyle yaparsınız mutlaka.

*

Gelelim baştaki meseleye…

Bu yazının girişinde “çarpıcı” makalesine işaret ettiğimiz

Sayın Mehmet Metiner’in çıkışlarını “gemiyi terk etme hazırlığı” olarak görenler varsa da, ben öyle olduğunu düşünmüyorum.

Yazdıklarını ve söyledikleri, Ak Parti tabanından gelen tepkilerin yansıması olmalı.

Ak Parti seçmeni, politika arenasında olmayan bendenizden bile “seslerini yukarıya duyurmamı” bu kadar ısrarla talep ediyorsa…

Sayın Metiner gibi tam 3 dönem AK Parti Milletvekilliği yapmış olan ve halen bu partinin bir mensubu olarak faaliyet gösteren bir siyasetçiden neler neler bekliyordur?

Kendisine “Boş ver, kulağının üzerine yat!” demek haksızlık olmaz mı?..

Öyle bir devirdeyiz ki, “herkes her şeyi biliyor.”

Kulağının üstüne yatan kendini kandırır!

Yatıran da yatırdığını!