Dolar (USD)
32.59
Euro (EUR)
34.97
Gram Altın
2450.61
BIST 100
9763.37
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

04 Şubat 2023

Milletvekillerinin maaşı helal değil mi?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Meclis çalışmalarını takip etmeyen ve devamsızlık yapan milletvekillerine hakkını helal etmeyeceğini ve aldıkları maaşların da helal olmadığını söylemesi vatandaşların bir kısmı tarafından takdir topladı.

Özellikle bulundukları şehirlerde milletvekiline ulaşamayan, sorunlarını iletemeyen ya da iletse bile karşılık bulamayan milletvekilleri bu kapsamda çok eleştiriliyor.

Ankara'nın son zamanlarda öne çıkan muhitlerinde bulunan kafelerde gezip, iş insanlarıyla bir araya gelenler burada okların hedefindeki isimler...

Ama ben yine de AK Parti kulislerini bir dolanarak başka isimler de hedefte mi diye yoklayayım dedim.

Konuştuğum milletvekillerinin;

-Bazıları genel merkez tarafından görevlendirildikleri için açıklamayı kendi üstlerine almadılar,

-Bazıları saha çalışması için dışarı çıkmayan partilileri teşvik etmek için çabaladıkları gerekçesiyle üzerine almadılar,

-Bazıları komisyon çalışmaları ile meşgul oldukları için açıklamayı üzerine almadılar,

-Bazıları halkın isteklerini bürokratlara yaptırabilmek için canla başla çalıştıkları için üzerlerine almadılar,

-Bazıları hastalık, bazıları çoluk çocuk, bazıları da başka sebeplerden üzerine almadılar.

Yani Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamasını üzerine alan AK Partili milletvekilini ben daha görmedim.

Gören varsa söylesin lütfen!

He, bu düzen ilk kez böyle de değildi.

Ne parlamenter sistemde ne de başkanlık sisteminde genel başkanların katılmadığı her oturum düşük katılımlı olmuştur.

Şu an Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi nedeniyle Cumhurbaşkanının aynı zamanda parti genel başkanı olabilmesi ve yeni sistemde yasama ile yürütmenin keskin bir şekilde ayrılması AK Parti’de bir boşluk doğurdu.

Parti yöneticilerinin de Meclis çalışmalarına icabet etmemesi boşluğu daha da artırdı.

Eğer Meclis çalışmalarına katılımda artış sağlanmak isteniyorsa bunun için yönetim sisteminde bir düzenleme yapılması ihtiyacı olduğu açıkça görülüyor.

Tüm bunların dışında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu açıklaması sonrasında EYT görüşmelerinin komisyonda bitmesine rağmen Meclis çalışmalarının uzatılmayarak Genel Kurul görüşmesinin haftaya bırakılması Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu çıkışının milletvekilleri ve Meclis Grubu tarafından yasaların yapılması sürecinin hızlandırılması olarak değil oylamalara katılım olarak algılandığı düşüncesini doğuruyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çıkışının yansıması önümüzdeki hafta Meclis çalışmalarında daha net görülecektir.

Erdoğan’ın tam da milletvekili listelerinin belirlenmeye başladığı bir zamanda yaptığı çıkışın Meclis’e katılım göstermeyenlerin listelerde gösterilme şanslarının azalacağına ilişkin de kanaat oluşturdu.

AK Parti seçimi kazanmak istiyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan devletin tüm imkânlarını seferber ederek EYT, 3600 ek gösterge, asgari ücretli, emekli ve çalışanların taleplerini karşılamak için seferberlik başlattı.

Ama attığı her adım bir yenisini gündem getiriyor.

EYT’nin gündeme gelmesi diğer mağdurların seslerini çıkardı.

5000 prim gün düzenlemesinin EYT kanununda yer almaması “Ben oy vermeyeceğim.” diyenlerin sayısını yükseltti.

Atılan adımalar sanki ters tepiyor ya da “Yaparsa yine bunlar yapacak, çözüm istemeye devam...” şeklinde vatandaştan karşılık buluyor.

Şu an için ben de tam kestiremiyorum.

Ama vatandaşta karşılık bulamayacak milletvekili adaylarının AK Parti’yi böyle zorlu bir seçim sürecinde daha da zora sokacağı net bir şekilde görülüyor.

Aday belirleme dönemi geldiği için Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın etrafında görünmek amacıyla kırk takla atanlar ile sağdan soldan buldukları partililerle kendilerine yol açmak isteyenlerin önü alınmazsa, ortaya çıkan görüntünün kötülüğü de AK Parti’ye negatif yazacaklar hanesinde ekleneceğe benziyor.

Bunu da söylemeden geçmeyeyim.

BÜYÜKELÇİLER OLAYI PART 2

2021 yılında Osman Kavala’nın serbest bırakılması için bir bildiri yayımlayan ABD’nin Büyükelçiliğinin başı çektiği 10 büyükelçi Türkiye’de çok konuşulmuş ve Büyükelçiler Olayı olarak tarihe geçmişti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu büyükelçiler için “istenmeyen adam” talebinde bulunarak ülke dışına çıkaracaktı.

Fakat Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun araya girmesi ve büyükelçilerin de geri adım atması krizin daha fazla büyümeden çözülmesini sağlamıştı.

Şimdi ise yine ABD Büyükelçiliğinin güvenlik uyarısı yaparak başlattığı ve ABD, Hollanda, İsviçre, İsveç, İngiltere, Almanya, Belçika, Fransa ile İtalya dâhil 9 büyükelçilik İstanbul’daki konsolosluklarını güvenlik gerekçesiyle geçici süre için kapattı.

Kamuoyuna doyurucu bir açıklama yapılmamasına ve Kuran yakılma hadiselerinden dolayı misillemeden çekinildiği ifade edilmesi ile Ermeni Vakıflar Birliği Başkanın ülkeye girişi yaptığı istihbaratı gelen DEAŞ’lıları ortaya sürmesi, terör endişesini gündeme getirdi.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun “Yeni bir psikolojik harp başlattılar” çıkışı ile büyükelçiliklerin tavrı sorgulandı. Dışişleri Bakanlığına çağrılarak her biri uyarıldı.

Sanki iktidar düşman arıyor da Kur’an yakan aptal RasmusPaludan imdada yetişiyor, Batılılar bir bir adım atarak Türkiye’yi ötekileştirme yarışına giriyorlarmış hissi var ülkenin üzerinde...

Ne öyle ne de öteki şekilde aslında...

Meseleler bence biraz fazla büyütülüyor.

Batılılar, İslam düşmanlığı nedeniyle Kur’an yakılmasını ifade özgürlüğü olarak görürken kendi vatandaşlarının turizm özgürlüğünü elinden aldıklarının farkına varamıyorlar.

Ama istedikleri kadar terör riski yayınlansınlar.

Artık Türkiye’nin dünya tarafından kabul edilen güvenilir bir turizm lokasyonu olduğunu kimse değiştiremez.

Çünkü bu zamana kadar ülkeye gelen milyonlarca turist Türkiye’deki durumu bizzat görmüş ayaklı şahitlerdir ve ülkelerinde gelecek sorulara resmi makamlardan daha iyi cevap vereceklerdir.

"O zaman bu yapılanların tam olarak kime ne gibi faydası var?" demeden geçilmemesi gerek.

“Batılılar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeniden kazanmasını istiyorlar...” düşüncesinin doğru olmadığını biliyorum.

Fakat şuna dikkat çekmek istiyorum.

Kavala olayındaki 10 büyükelçilik ile bugünkü 9 büyükelçilikten Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, Fransa, Hollanda, İsveç’in ortak hareket etmesi dikkatten kaçmamalı...

Ortak bir istihbarat ve eylem planları olduğu düşüncesi ispatlanamamış olsa da ABD’den beklentisi olanların öne çıktığı bir iş birliği olduğunu da unutmamak geriyor.

Bu listede en aykırı isim olan Fransa’nın da geçtiğimiz günlerde Irak ile kapsamlı bir stratejik işbirliği anlaşması imzaladığını ve ABD’nin Irak’tan tamamıyla çıkış hesapları yaptığın da unutmamak gerek...

Sanırım bu DEAŞ'a beton siperler için çimento satan Fransız şirkete ABD tarafından neden çok sert çıkılmadığını gösteriyor.

ABD, Ortadoğu'dan çıkarken Sykes-Picot Anlaşmasını güncellemeye karar vermişe benziyor.

Benden söylemesi...