Dışişleri Bakanı Fidan, Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı'nda (SETA) düzenlenen, "Bir Yılın Ardından Suriye: Toparlanma ve Yeniden İnşa" konferansının açılış konuşmasını yaptı.
Fidan, konferans dolayısıyla SETA'ya teşekkür ederek, çalıştığı bütün kurum ve konularda her zaman için nitelikli bilginin ne kadar önemli olduğunu, hayatı kolaylaştırdığını, sonuca ne kadar çabuk ulaştırdığını defaatle gördüğünü aktararak, "Dolayısıyla SETA'ya diyebileceğim tek şey Allah sayınızı arttırsın. Her zamankinden daha fazla akla ihtiyacımız var. Akılla hareket etmeye ihtiyacımız var. Onun için ben çalışmalarınız için tekrar tekrar teşekkür ediyorum." şeklinde konuştu.
"Türkiye'nin perspektifinden Suriye'yi anlatacağım. Suriye, Suriyelilerindir." diyen Fidan, Suriye'nin perspektifinden Suriye'yi her zaman muhataplarıyla bir araya geldiklerinde dinlediklerini, yıllarca onlarla omuz omuza beraber mücadele ettiklerini ve Suriye'nin onlar için ne ifade ettiğini gayet iyi bildiğini söyledi.
Fidan, Suriye ve Türkiye'nin Selçuklu ve Osmanlı imparatorlukları döneminde yüzyıllarca beraber yaşadığını hatırlattı.
Bu tarihsel bağların daha sonra ulus devlet çağına geçildiğinde belli dönemlerde inkıtaya uğradığını dile getiren Fidan, sosyolojik, coğrafi, tarihsel gerçeklikleri değiştirme şanslarının olmadığını aktardı.
Fidan, kültürel, tarihi, ticari, stratejik, güvenlik, komşuluk ilişkileri açısından Suriye'nin kendileri için önemli olduğunu bildirdi.
Arap Baharı sonrası, Suriye'de başlayan bir sürecin Esed rejimi merkezli azınlık ve baskıcı rejiminin sonucu olarak ortaya çıktığını belirten Fidan, "İlk başta buna uluslararası toplum, başta Batılılar olmak üzere belli bir destek verdi. Türkiye tabii ki bu sivil iç savaşta ezilen halkın yanında yer aldı. Tarihin doğru tarafında bizim hem vicdanen hem aklen durmamız gerekiyordu." değerlendirmesinde bulundu.
Fidan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Türkiye'de iktidara gelme sebebinin halkın vicdanını, çizgisini iktidara taşımak olduğunu, bunun sadece Türkiye için değil yanı başlarında olan olaylara da perspektiflerini şekillendiren bir düşünce ve duruş olduğunu vurguladı.
"Açık kapı politikası uygulandı"
O dönemde temel reflekslerinin Suriyeli ezilen kardeşlerinin yanında olmak olduğunu dile getiren Fidan, şöyle devam etti:
"Biliyorsunuz bir açık kapı politikası uygulandı. Zulümden kaçan, savaştan kaçan, ölümden kaçan insanların sığınağı Türkiye oldu. Milyonlarca kardeşimiz Türkiye'ye geldiler. Onlarla ekmeğimizi, soframızı, iş yerlerimizi, her şeyimizi paylaştık. Bu eşi görülmemiş bir dayanışma hareketi teşkil etti. Bundan dolayı çok eleştirildik mi? Eleştirildik. İçeride belli siyasi maliyetler ödeme durumunda kaldık mı? Kaldık. Ama her zaman için ifade ediyorum. Değer sahibi olmak, ilke sahibi olmak biraz da maliyetle beraber geliyor. Yani bu maliyeti zaman zaman da ödemeniz gerekiyor. Kendi tutarlığınızı, kendi çizginizi devam ettirebilmeniz için. Burada da biz taviz vermedik. Cumhurbaşkanımızın, Başbakanlığı döneminden itibaren koyduğu tavır gerçekten şimdi yurt dışında da çok çeşitli çevrelerde Suriye konuşulurken, göçle mücadele konuşulurken, göçle ilgili konular anlatılırken her zaman için örnek anlatılan bir duruma dönüşmüş durumda."
Fidan, Suriye muhalefetiyle beraber çalışmalarının kendileri için tarihi sorumluluk olduğunu, Suriye halkının yanında olmanın ne demek olduğunu o dönem için bu konuyu yakından yaşayanların daha iyi bildiğini söyledi.
"Bu konuda bizimle beraber başta çalışmaya başlayan birçok ortağımızın daha sonra çeşitli bahanelerle ayrıldığını gördük. Yani Suriye'de halk rejiminin bölgedeki emperyalistler, bölgedeki emperyalistleri destekleyen bazı o zamanki güçlerin aslında hesaplarıyla örtüşmediğini yakından gördük. Dolayısıyla bir dönem bir değişiklik yaptılar DEAŞ'ı bahane ederek, 'biz artık burada halkın yanında durmayı tercih etmiyoruz, biz PKK'nın yanına doğru gidiyoruz çünkü DEAŞ'la mücadele içerisindeyiz' diye." ifadesini kullanan Fidan, terör örgütü PKK'nın o dönem Suriye'de rejimle herhangi bir ihtilaf içerisinde olmadığını, muhalefetin yanında yer almayı reddettiğini, Rusya, İran ve Esad rejimiyle belli bir ortaklık içerisine girdiğini vurguladı.
Fidan, şu anda birbirlerine karşı savaşan bu güçlerin, o dönem "Amerika'nın ve Batılıların bazı katılımıyla bir dolaylı ortaklık içerisine girdiğini" belirterek, şunları kaydetti:
"Tabii bu bölgedeki dengeleri değiştirmekle beraber Suriye'de belli sorunları daha kronik hale getirip uzatmakla beraber bizim durduğumuz yere hiçbir etki etmedi. Biz yalnız kaldık. Katar da yanımızdaydı, yani biraz daha öte bir coğrafyadan gelen bölge ülke ülkesi olarak. Ama yolumuzdan şaşmadık. Desteğimize devam ettik. Halkın yanında durmaya devam ettik. Bu bizim tarihi bir görevimizdi."
"Silahlı grupların birleşmesi, belli bir düzen içerisinde hareket etmesi önemli"
Fidan, Suriye'de siyasal alanlarda da sorunlar olduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:
"Bütün silahlı grupların tek bir ordu altında bir araya gelmesi, aslında ülkedeki birlik beraberliğin sağlanması ve dışarıdan desteğin de devam etmesi için fevkalade önemli bir husustu. Esad rejimine karşı direnişe katılan bütün grupları bir bütünlük içerisinde yeni yönetime tabi olduklarını ve kurulan ulusal ordu altında birleştiklerini görüyoruz. Bu çok güzel bir başlangıç."
Fidan, farklı silahlı grupların varlığıyla ülkede ekonomi, güvenlik ve temel hizmetlerin sağlanmasının mümkün olmadığını belirterek, "Dolayısıyla kimse de gelip sizin ülkenize yatırım yapmaz. Tam tersine millet kaçar gider. Şimdi onun için bu silahlı grupların birleşmesi, belli bir düzen içerisinde hareket etmesi önemli." dedi.
"Esas itibarıyla baktık ki uluslararası toplum ve bölgesel aktörler yeni sistemle çalışmayı kabul ettikten sonra içeride kaos çıkmasını bekleyen aktörlerin umutları biraz kırılır gibi oldu ve belli bir süre sonra aslında kaos üretme mekanizmasının devreye girdiğini gördük." ifadesini kullanan Fidan, Lazkiye'deki sorunları hatırlattı.
Fidan, Suriye'nin kendi vatandaşının hakkını, hukukunu korumak için bütün taraflara eşit şekilde yaklaşmasının önemli olduğunu vurgulayarak, "Bu konuda aslında olgun bir anlayış olduğunu, tam da bizim istediğimiz şekilde bir düşüncenin olduğunu ama uygulamada birtakım ufak başlangıç eksikleri olduğunu da gördük. Şimdi bu konuda da gerekli düzeltmelerin yapıldığını görüyoruz." diye konuştu.
"YPG'nin şunu görmesi gerekiyor, hiçbir ülkede ama hiçbir ülkede iki tane silahlı unsur olmaz"
Bakan Fidan, "Başından itibaren DEAŞ'la mücadele bahanesiyle bölgede geniş bir alana yayılan, işgalci durumunda olan, enerji kaynaklarının üzerinde oturan YPG de burada şu anda yeni yönetimle belli bir uzlaşma içerisinde olacak mı, olmayacak mı? Bu da şu anda elimizdeki sorunlardan biri." ifadelerini kullandı.
10 Mart mutabakatına işaret eden Fidan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Şu ana kadar burada birtakım somut adımlar atıldığını biz görmedik. En son Doha Forumu sebebiyle Dışişleri Bakanı kardeşim Esad Şeybani ile de konuştuğumda çok fazla olumlu gelişmenin olmadığını söyledi. Biz Türkiye olarak bu sürecin ilerletilmesini, sulh ile meselelerin çözülmesini, yeni bir çatışmanın, yeni bir karşı karşıya gelişin kimsenin lehine olmayacağını her zaman için söylüyoruz. Dolayısıyla burada sürecin diyalog yoluyla ilerletilmesi önemli. YPG'nin şunu görmesi gerekiyor, hiçbir ülkede ama hiçbir ülkede iki tane silahlı unsur olmaz. Elinizdeki silahlı unsurlar Suriye yönetiminin emrine girmek zorundadır."
Fidan, "birleşik bir Suriye'nin önemli olduğuna" dikkati çekerek, "Ama bu demek değildir ki tek bir grubun, tek bir mezhebin, tek bir ırkın baskısı diğerlerinin üzerinde olacak. Bu da zaten eski rejimin farklı bir modaliteyle güncellenmiş hali olur. Buna da karşıyız." ifadesini kullandı.



