0

Salı günü kaleme aldığımız yazıda, İslam düşmanlarının, İslam'ın yayılmasını, ümmetin uyanmasını ve insanların Hakk din olan İslam'a akın akın koşmalarını engellemek için başta kaba kuvvet, işgaller, istilalar, suikastler olmak üzere fiziki her yolu denediğini; bu zalimane metotlarla da gayesine ulaşamayınca İslam'ı insanlığın gözünden düşürmek üzere karalama kampanyaları düzenleme ve Müslümanları çeşitli hile ve desiselerle birbirine düşman ederek tefrikaya düşürme yolunu seçtiğine temas etmiştik.

Maalesef Müslümanlar bir asra yakın bir zaman diliminde, amiyane tabirle başsız tavuk gibi, imamesiz tesbih gibi, reisi olmayan hane gibi; bir sömürgeciden diğer bir sömürgeciye, bir sömürge biçiminden başka bir sömürge biçimine doğru savruldukları için bu tuzaklara çok kolayca ve safça yakalandılar, tefrikaya düştüler.

İslam coğrafyalarının en önemlilerinden birisi Afrika'dır. Afrika aslında Hakk din İslam'ın ilk hicret mekanı olmanın yanında, en hızlı yayıldığı bir kıt'a olmuştur. İlk İslam Fatihleri Mısır'dan başlayarak tüm Mağrib'i Atlas Okyanusu'na kadar ilk 50 yıl içinde fethederek kıt'anın içlerine yöneldiler. Halk fevç fevç din-i İslam'a girdi. Bu durum sömürge çağlarının başlamasına ve bölgenin de yegane hamisi durumunda olan Osmanlı Hilafetinin zayıflayıp, nihayet yıkılmasına kadar böyle devam etti. Sömürgeci Avrupalılar kıt'ayı aralarında tabiri caizse parselleyerek pay ettiler. Holanda, Belçika, Portekiz, İspanya, İngiltere ve Fransa bakir ve mümbit toprakları yağmaladı ve halklarını dünyanın en büyük utancı ve insanlık ayıbı olan köleleştirme yolunu seçerek bedelsiz işgücüne de kavuştu.Aslında Avrupa'nın zenginliğinin en büyük sebebi budur: Bedeli ödenmeyen sınırsız hammadde ve işgücü.

Afrika'nın en önemli eksenlerinden birisi de Nijerya'dır. Zengin yeraltı ve yerüstü kaynakları, genç nüfusu, ülkenin jeo-stratejik konumu bu noktayı Afrika'nın adeta köşe başı haline getirmektedir. Yeryüzünde yaşayan her 3 siyah derili insandan biri Nijeryalı, her 2 Müslüman Afrikalıdan biri yine Nijeryalıdır. Afrika'da petrol ve doğalgaz bakımından en zengin rezervler yine Nijerya'dadır. Sadece bu veriler bile ülkenin vahşi sömürgeci İngilizler tarafından neden talan edildiğini izah etmeye kafidir.

İngiltere, 19. yüzyıl başlarından itibaren, Nijerya içişlerine karışmaya başlamışve ilk olarak Lagos, 1861 yılında bir İngiliz kolonisi haline gelmiştir. 1885'te Gine Körfezi civarı, İngiltere'nin himayesine girmiştir. Bundan sonra İngiltere, Nijerya'yı iki himaye bölgesine ayırarak tek vali altında toplamıştır. Birinci Dünya Harbinden sonra başlayan milliyetçilik hareketleri, Nijeryalılar arasında yabancılara karşı isyan etme ve bağımsızlığı elde etme düşüncesini getirdi. Kanlı mücadeleler sonunda Nijerya bağımsızlığını ilan etti ve ilk Devlet Başkanı da bir Müslüman lider Ebubekir Tawafa Balewa oldu. Ancak sömürgeciler her yerde uyguladıkları taktiği burada da devam ettirdiler ve fiziki işgallerini ticari, kültürel ve dini işgal olarak devam ettirdiler. Öyle ki, % 80'i Müslüman olan Nijerya'da bugün % 45 civarında Müslüman kalmış; buna mukabil nüfusun % 50'si Hıristiyan hale gelmiştir. Üzülerek yerinde müşahede etme imkanımız oldu ki; bugün maalesef Nijerya'da her müslüman hanesinden Hıristiyanlaşma olmuşdurumdadır.

Neo-sömürgecilerden güç alan misyonerlik teşkilatları, namütenahi maddi imkanlarla ülkede cirit atmaktadırlar. Protestan ve Katolik kilisleri onlarca üniversite, yüzlerce okul, aşevi, yetimhane açmak yoluyla fakir ve cahil Nijerya halkını bir zehirli örümceğin avını ağına düşürmesi misali batıl inançlarla donatmaktadır. Oysa Nijeryalılar, Türklerle aynı zamanlarda Müslümanlaşşve yüzyıllarca İslam'ı bayrak gibi taşıyan bir halk olmuştular.Nijerya'da çok köklü gelenekleri olan medreseler ve İslami hareketler bulunmaktadır. Ancak karşılarındaki ezici fiziki güç karşısında, İslam alemi tarafından da bir yetim misali yalnız bırakıldıkları için çaresiz durumdadırlar.

İşte bu sıkıntılı süreçte, ülkenin kuzeyinde Nijer sınırına yakın Borno Eyaleti'nin başkenti Maiduguri'de 2002 yılında, Boko Haram isimli bir teşkilat kuruldu.

Boko ya da Buku kelimesi İngilizce book kelimesinden türetilmiş. Esasen Arap alfabesiyle yazılan ve afro azyatik dil grubuna ait olan Hausa dilinin Latin alfabesi ile olan versiyonunu ifade için kullanılıyor. Türkçe gibi, eskiden Arap alfabesi ile yazılırken başlangıçta İngilizler sonradan da Fransızlar tarafından tespit ve telkin edilen latin alfabesi giderek batılı eğitim sistemini ifade eden bir simgeye dönüştü. Boko ya da Buku Haram'ın lafzi karşılığı 'latin alfabesi haram' , 'batılı eğitim haram' demek olur.

Batı tarzı eğitime karşı bir İslami eğitim hareketi olarak başlayan bir teşkilat bugünlere tam anlamıyla bir savaşve terör makinası haline gelerek dünyanın her tarafından takip edilir oldu. Oysa bizim inancımızda; boko, yani book, yani kitap helal; tedhiş, kargaşa,yani terör haramdır.Bu başlıkla kaleme alacağım 3. ve son yazımda bu terör makinesi, hedefleri ve arkasındaki güçler hakkında kısa ve öz bilgiler vereceğim.

İKİDOĞU ve İKİBATI'NIN RABBİNE EMANET OLUN…